Bir 'Dünya Kadınlar Günü' daha geldi, geçti…

Ve ülkemde 'kadın sadece 1 gün değil, 365 gün önemlidir…' diye başlayan hamasi nutuklar bolca atıldı.

Bu arada, her Kadınlar Günü'nde bizim toplumumuzda çokça görülen üç farklı yanlış yaklaşım yine ön planda oldu. Şöyle ki:

Kimimiz, kadına salt 'ideolojik' açıdan bakarak, onların sadece 'emekçi' yönünü görmek istiyoruz.

Kimileri, kadına salt 'dinsel' pencereden bakıyor ve onların sadece 'sevap-günah cenderesi içinde yaşamalarını' bekliyor…

Birileri de somut gerçekleri salt 'feminist söylemlerle/tepkilerle' yok etmeye çalışıyor…

Oysa şu erkek egemen dünyamızda kadınların salt 'kadın' olmalarından kaynaklanan sorunları var. Ve o sorunların temelinde de 'insan hakları ve demokrasi sorunu' yatıyor.

TÜRKİYE'DE KADIN OLMAK ZOR…

İnsan hakları ve demokrasi yoksulu olan bir toplumumuzda 'insan' olarak yaşamak ne denli zorsa, kadınlarımız o zorlukların iki katını yaşıyor. İşte size birkaç örnek:

· Türkiye'de kadınlarımızın eğitim seviyesi erkeklerin ancak yarısı kadar.

· Çalışan kadınlarımızın oranı ise erkeklerin ancak üçte biri kadardır.

· Kadınlarımızın en az yarısı 'şiddet' görüyor ve yarısından fazlası 'cinsel istismara' uğruyor.

· Ülkemizde kadınlara uygulanan 'şiddet, taciz ve tecavüz son 10 yılda 15 kat arttı…'

Sözün özü, ülkemizdeki töreler, günahlar, yasalar ve sömürü çarkları daha çok kadınlarımızı eziyor…

İKTİDARIN KADINA BAKIŞI

Aşağıdaki cümleler AKP'nin yetkili ağızlarına aittir:

ü '- Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum…'

ü '- Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yaptırmak zorunda kalmasın…'

ü '- Kızlarına sahip çıksalarmış…'

ü '- Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilmem?...'

ü '- Kadına şiddeti medya abartıyor…'

Günlük siyaset arenasında bu tür sözlerin çok kullanıldığı ve son 12 yılda bu doğrultuda yasal düzenlemeler yapıldığı da herkesçe bilinmektedir.

İktidarın kadına bakışını gösteren son uygulamalar ise 8 Mart günü yaşandı ve görüldü ki 'bu ülkede kadınlarımıza 'GEZİ' ve yürümek de yasak…'

Bu arada, ülkemizin Güneydoğu'sunda yerel iktidarı elinde bulunduran ve insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan parti(!) de kadınların o bölgede töre cinayetlerine kurban edilmesine nedense gık çıkarmıyor…

ADAY LİSTELERİ VE KADINLARIMIZ

30 Mart Yerel Seçimleri ile ilgili siyasal partilerin aday listelerinin artık kesinleştiği şu günlerde Türkiye'nin acı gerçeği bir kez daha karşımıza çıkıyor:

' Aday listelerinde kadınlarımızın adı yok denecek kadar az…'

Bu konuda, 'eşitsizlikten beslenen siyasal partiler' için söylenecek sözümüz yok…

Ama 'bizim için kadınlar önemlidir…' diyen partilerin listelerinde de kadınlarımız ya 'konu mankeni' gibi kullanılmış ya da sıralamadaki yerleri yeri ne yazık ki 'öküzümüzden sonra geliyor...'

Oysa bilim ve demokrasi gerçekleri 'bir toplumda kadın- erkek eşitliği sağlanmadan, gerçek anlamda eşitlik, özgürlük ve barış sağlanamaz…' diyor.

DİL SÜRÇMESİ YOKTUR…

İktidarın kadınlara yaklaşımıyla ilgili olarak yukarıda örnek verdiğimiz söylemler ve eylemler 'dil sürçmesi' ya da 'davranış bozukluğu' değildir. Her şey bilinen bir zihniyetin toplumsal yapımıza monte edilmesidir…

Ünlü davranış bilimcisi FREUD bakın bu konuda ne diyor:

'- Dil sürçmesi yoktur; bilinçaltında saklanan bir gerçeğin, bilinçsiz bir anda ağızdan kaçırılması vardır…'

Tıpkı, geçen hafta yapılan Eskişehir mitinginde RTE'nin ağzından kaçırdığı gibi:

'- Ben oğullarıma helal lokma yedirmem!…'

Dil sürçmesi konusunda, 1970'li yıllarda yapılan bir 'uluslar arası BARIŞ konferansında' ABD Başkanının ağzından kaçırdığı şu cümle ise hala belleğimizdedir:

'- Ya barış patlak verirse ne olur bizim halimiz?...'

Sahi, 'Ya Türkiye ve çevresinde barış patlak verirse…' Acaba bizim 'barış süreci tellallarının' halleri ne olur dersiniz?...

En iyisi biz bugünkü yazıyı, '… ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine…' bakarak, Nazım'ın o destansı şiirinin anlamlı dizeleriyle bitirelim.

KADINLARIMIZ

'Ve kadınlar,

bizim kadınlarımız:

korkunç ve mübarek elleri,

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

anamız, avradımız, yarimiz…'

Sevgiyle dostlukla.