Dünyada uygulanan ekonomik sistemlerinözelikle kapitalizmin büyük sorunları kendi içerisinde barındırdığı ve bundan sonrada bu sorunları sürekli ortaya çıkaracağı kesin. Son olarak en büyük kapitalist şirketlerden birisi olan Volkswagen'de yaşanan büyük skandal bu durumu bir kez daha ispat etmiştir. Volkswagen'in dünya çapında 11 milyon araca özel bir hileli yazılım yükleyerek çevre kirliliğinin azaltılması için çok önemli olanemisyon ölçümlerini olduğundan düşük gösterdiği bağımsız ölçüm şirketlerince ispat edildi. Bu skandalın ardından; birçok Avrupa ülkesi 2009 ila 2014 yılları arasında üretilen Volkswagen model dizel motorlu araçların satışını yasakladı ve soruşturma başlattı. Dünyada neredeyse 15 gündür emisyon oranları tartışılıp, satışlar durdurulurken ve soruşturmalar başlatılmışken, Türkiye gündemin çok gerisinde kaldı. Bunun nedeni, Türkiye'de ne hükümet, ne firmalar ne de vatandaşlar araçların çevreyi ne kadar kirlettiğinin üstünde durmuyor, ilgilenmiyor daha doğrusu bu konuda hiçbir şekilde bilinçli hareket etmiyor. Avrupa Birliği (AB) 1990'ların başından bu yana egzoz gazı emisyonunu kontrol altında tutma amaçlı normlar belirlerken, Türkiye belirlenen standartları ancak 2009 yılından sonra zorunlu hale getirdi. Bugün Türkiye'de trafikte toplam 14 milyon 332 bin araç bulunuyor. Bu araçların sadece 2 milyon 675 bin adedi yani yüzde 18.7'si 1-3 yaş arasındaki yeni araçlardan oluşuyor. Parkta EURO 5 standardındaki araçları da temsil ediyor bu rakam. Geri kalan tüm araçlar ise 4 yaş üzerinde. Sadece 20 yaş üzeri araç sayısı bile Türkiye'de emisyon oranlarını hiç önemsemediğimizi ortaya koyuyor. Gelişmiş ülkelerde tüketiciler araç alırken emisyon oranlarına daha doğrusu çevreyi ne kadar kirlettiğine bakarken biz de ise tam tersi olduğu satışlardan ortaya çıkıyor. Türkiye'de araçlardaki vergilendirme sistemi emisyona göre değil motor hacmine göre yapıldığı için tüketicilerin alımında ilk sırayı çevreyi ne kadar kirlettiği değil aracın fiyatı alıyor. Tüm bunlar yaşanırken ve bu tespitler ortadayken hiç kimseden ses çıkmaması hayret verici olduğu kadar bir o kadarda şaşırtıcı. Her şeye rağmen sesini çıkartamayanların konuya ilişkin suallerini milletvekilimiz Sayın Gaye Usluer TBMM'de gündeme taşıyarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yanıtlaması için soru önergesini hazırlamış olması 15 günlük sessizliğin içinde sevindirici bir haber oldu. Gaye Hanımın sorularının bazılarını da biz soralım ve ses ne zaman çıkar acaba diye bitirmiş olalım.Türkiye'de skandala konu olan firmalar ve araçlar hakkında bir işlem veya yaptırım uygulanacak mıdır, trafikteki araçlar geri çağrılacak mıdır?Birçok ülkede olduğu gibi konuyla ilgili bir soruşturma başlatılacak mıdır?Türkiye'deki araçlardan kaçı emisyon ölçümlerini aldatan yazılıma sahiptir?Türkiye'deki egzoz emisyon ölçümlerinin denetimleri nasıl yapılmaktadır, yeterli midir?Skandala yol açan hile yazılımlarını tespit etmek için gerekli teknolojik altyapı mevcut mudur?Araçların ilk ithaline yönelik izinlerin alınması ile ilgili egzoz emisyontestleri nelerdir?Bu testler Türkiye'de ithal edilen araçlara yapılmakta mıdır, yoksa firmaların mevzuata uygunluk beyanı yeterli mi görülmektedir?Periyodik egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesine sahip istasyonlarda skandala konu olanazot oksit (NOx) ölçümü yapılmakta mıdır?Bu istasyonlarda azot oksit ölçümü yapılmamaktaysa, azot oksit ölçümü nasıl yapılmaktadır?Periyodik egzoz emisyonlarıölçümve araç muayenesi yetkisine sahip firmanın ortakları arasında bir otomobil ithalatçısının bulunması ne kadar doğrudur? ABD'de emisyon hilesinin bağımsız araştırmacılar tarafından ortaya çıkarıldığı düşünülürse, egzoz emisyonlarının Türkiye'de de bağımsız kuruluşlar ve/veya araştırmacılar tarafından yapılması ve/veya denetlenmesi gerekmez mi? Sorular bunlar cevapları umudumuz olmasa da çevre ve şehircilik bakanlığında.