KESİT köşesinde her yılsonunda eğitim alanımızın genel değerlendirmesini yapmak artık geleneğimiz oldu.

2014 yılı boyunca bu köşede yazdığım 76 yazının üçte biri 'eğitim' alanıyla ilgiliydi. O yazılardan süzdüğüm kısa kesitlerle bir eğitim karnesi oluşturmaya çalıştım. Umarım okursunuz.

MEB'in Eğitim Karnesi İyice Bozuldu

Bugün ülkemizin genel durumuna baktığımızda ne yazık ki kapkara bir manzara görüyoruz. Şöyle ki:

-Türkiye toplumu Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde bu denli 'ötekileştirilmedi.' AKP iktidarının ve bazı ayrılıkçı örgütlerin kışkırttığı gerginlik ülkemizi bölünme noktasına getirmiş durumda.

-Ve Türkiye, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu denli 'gericileşmedi.'

-'Savaş' hem iç hem dış kapımıza dayalı duruyor.

Bu karanlık ortam içinde eğitim alanının aydınlık olması elbette mümkün değildir. Biten 2014 yılına baktığımızda açıkça görüyoruz ki, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)' nın zaten kötü giden karnesi iyice bozulmuştur. Bu karne şöyle özetlenebilir:

-Eğitimimizin içeriği tamamen 'dinselleştirildi.' Adına 4+4+4 denilen ucube yöntemle ve özellikle İmam Hatipler aracılığıyla kayıp bir kuşak yetiştirilmeye başlandı.

-Eğitim yönetimi kadroları tepeden tırnağa kadar AKP militanı olmaktan başka liyakati olmayan militanlarla dolduruldu.

-Eğitimin 'kamusal' özelliği iyice zayıflatıldı, bu alandan özel sektöre rant aktarılıyor.

-Eğitimimizin 'kalitesi' yerlerde sürünüyor.

-Eğitim alanımızda 'eşitsizlik' iyice derinleşti.

Bu arada, 2014 yılında bakanlığı yenilenen Eskişehir milletvekili Prof. Dr. Nabi AVCI da 'bilim adamı tombik amca' görünümü altında 'eğitim tarihimizin en gerici uygulamalarının altına imza atan bakan' unvanını kazandı…

Şuursuz Şûra'dan Geriye Kalanlar

2- 6 Aralık 2014 tarihlerinde Antalya'da toplanan '19. Milli Eğitim Şûrası'; demokratik olmayan toplanma biçimiyle ve bilimsel temele dayanmayan kararlarıyla tam anlamıyla 'Şuursuz Şûra' tanımını hak etmiştir.

Bu Şûra'da 'din dersi, karma eğitim, Osmanlıca…' gibi bilimdışı konularda fırtına koparılırken, 'eğitim ve fen bilimleri, Türkçe, matematik' gibi dünyanın gerisinde kaldığımız konular hiç konuşulmadı.

Hedeflerini artık eskisi gibi takiyye yaparak pek fazla gizlemiyorlar. Yapılan tüm girişimler 'dinsel topluma geçiş' denemeleridir…

Yerel Yönetimler ve Eğitim

Çağdaş sosyal devletin ana görevlerinden ve hatta varlık nedenlerinden birisi, 'yurttaşların eğitim hakkını korumak ve geliştirmektir…'

Eğitim hakkının 'eşit, özgür ve kaliteli' bir biçimde geliştirilmesinin yolu da 'kamusal eğitimden' geçiyor.

Kamusal eğitim alanında verimliliğin geliştirilmesi için 'yerel koşullara ve yerel olanaklara uygun eğitim programları yapılması' gerekiyor.

Bu programların gerçekçi olarak yaşama geçirilebilmesi için ise 'eğitim kurumlarında yerinden yönetim yetkilerinin öne çıkarılması' ve dolayısıyla 'yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının arttırılması…' gerekiyor.

Elbette ki yerel yönetimlerin 'katılımcı demokrasi ilkeleri doğrultusunda oluşmaları ve çağdaş Türkiye bütünlüğü içinde sorumluluk taşımaları…' çok önemlidir.

Öğretmenlerimizin Durumu

2014'ün yeni(!) Türkiye'sinin öğretmenlerine baktığımızda da görünüm şöyledir:

-Öğretmenlerimizin ekonomik durumları bu yıl daha da bozulmuştur. Yüzde 85'i borç batağındadır.

-Örgütlenme ve diğer demokratik hakları, dünya ölçütlerinin çok gerisindedir.

-Öğretmenlik mesleğinin toplumsal saygınlığı çok yıpranmıştır.

- Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde; gerici zihniyet öğretmen örgütleri üzerinde bugünkü kadar egemen olamamıştır…

-Ve 2014 yılında öğretmenlerimiz yine defalarca tomayla, copla, gazla, suyla ve kelepçeyle ödüllendirilmişlerdir(!)…

Haydi Çocuklar 'Hep Beraber!..'

2014 yılında 'AKP güdümünde olmayan öğretmen sendikaları', eğitimin ve öğretmenlerin 'torbalanmasına' karşı birçok eylem yaptılar.

Bu bağlamda, EĞİTİM SEN, TÜRK EĞİTİM SEN ve EĞİTİM İŞ sendikalarının 26 Şubat 2014 günü birlikte yaptıkları 'grev' bence 'tarihsel boyutta önem taşıyor.'

Çünkü bu grev, eğitim alanındaki sorunların gerçek çözümü için 'hep beraber olmak gerektiği' gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Ayrıca bu birliktelik, 'güdümlü sendikacılığın ne kadar yanlış olduğunu' bir kez daha gözler önüne sermiştir.

2014 yılında AKP güdümlü EĞİTİM BİR- SEN'in foyası iyice ortaya çıkmıştır.

Son 45 yılını demokratik öğretmen örgütlenmesi içinde yaşayan bir emekli eğitimci olarak genç eğitimcilere bir kez daha seslenmek istiyorum:

'Çözüm, bilim ve demokrasi yolunda güçlerimizi birleştirmektedir…'

Yani, 'Ya hep beraber, Ya hep beraber!...'

İşte o zaman Nazım'ın dediğince 'Güzel günler göreceğiz çocuklar…'

2015 yılı ve sonrasında eğitim alanımızdaki karanlıkların yok edilmesi dileğiyle…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.