Geçtiğimiz Perşembe gününden beri yine Ankara'dayız. Son 7-8 yıldır iyice sıklaştırdığımız Ankara ziyaretleri bizim yaşamımızın önemli bir parçası oldu.
Ankara'ya her gelişimizden önce Eskişehir'deki dostlara 'Şu başkentin karışık işlerini şöyle bir düzeltip gelelim…' diye espri yaparım. Ama dostlarımız da biz de çok iyi biliriz ki 'çocuklarımızın sevdasıdır' bizi Ankara yollarına düşüren. Özellikle 'torun sevdası…'
Her zaman olduğu gibi Ankara'daki yaşam kesitlerimizden süzdüğümüz damlaları sizlerle paylaşmak ise bambaşka bir güzellik.
ANKARA DT'NİN 'SARI NACİYE'Sİ
Bakmayın siz son yıllarda 'AKP'li GÖKÇEK' in Ankara'yı yozlaştırma çabalarına… Aslında Cumhuriyetimizin simgesi olan Ankara'nın özünde sosyal, kültürel ve sanatsal yaşamın çok güçlü ve zengin bir geleneği vardır.
Perşembe akşamı, Devlet Tiyatroları Sanatçısı Eylem TÜRKMEN'in (arkadaşlarımız Perihan ve Hamit TÜRKMEN'in kızları) konuğu olarak Ankara Devlet Tiyatrosu'nun 'Sarı Naciye' oyununu izledik.
Recep BİLGİNER'in 1972'de yazdığı 'Sarı Naciye', Ankara DT Akün Sahnesi'nde Zafer KAYAOKAY rejisi ile sahneleniyor.
Çukurova'da geçen bir göç öyküsü… Töreye rağmen hayalleri olan gençler, engellere karşı mücadele ediyorlar… Töreye aşırı bağlı olan bir babanın ve bu saplantının kurbanı olan kızının dramı… Sarı Naciye aşkının ve gururunun saflığıyla bir kadının duruşunu sergiliyor…
Devlet Tiyatroları'nın engin birikimi dolayısıyla bu oyunun da dekor, kostüm, ışık, müzik sunumları ve oyuncuların kalitesi her türlü takdiri hak ediyor.
Ancak öykünün gerçek yazımında çok belirgin olan 'törenin acımasızlığı ve gerici yönü' ile 'Çukurova'daki acımasız emek sömürüsü', bu oyunda geçiştiriliyor… Bir de oyunun final bölümü çok bulanık geldi bana… Sanki oyunun üzerine 'AKP sansürü' çökmüş…
Bu yüzden oyun bittikten sonra ' bu oyunu bizim Eskişehir'in Şehir Tiyatroları oynasaydı daha net mesajlar verirdi…' diye düşünmekten kendimi alamadım.
Bizim Eylem'cik ise tiyatro tutkusuna Eskişehir'de tutulduğu halde yıllardır bir türlü 'Eskişehirli sanatçı' yapılmamasına inat, sanki daha coşkulu ve başarılı bir biçimde sergiledi rolünü…
İLHAN ALKAN'LARLA BİR YUDUM SOHBET
Ülkemizde demokratik öğretmen hareketi sürecinin içinde yaşayanlar 'İlhan ALKAN' ı iyi bilirler. O, TÖS ve TÖB- DER' de yöneticilik yapmıştır. TÖB-DER içindeki 'Demokrasi İçin Birlik' grubunun sözcüsüdür. Bir hukuk garabeti olan TÖB-DER Davası'nda yargılanarak hapis yatmıştır.
12 Eylül sonrasının ilk kardelenlerinden olan 'Bilim ve Sanat Dergisi'nin uzun yıllar genel yayın yönetmeni olmuştur. 1986'dan sonra öğretmen örgütlenmesine ışık olan 'abece Dergisi' nin kurucu ortaklarındandır. EĞİT-DER ve EĞİTİM-İŞ'in kuruluş süreçlerinde çok önemli sorumluluklar yüklenmiş, EĞİTİM SEN adı altında sağlanan birliğe büyük destek vermiştir.
Benim yaşamımda ise İlhan ALKAN'ın çok özel ve özgün bir yeri var. Kendisi, 'öğretmen örgütlenmesi, siyaset, kararlılık ve dostluk' gibi konularda benim en çok etkilendiğim bir insandır. Kırk yıldır tanıştığımız İlhan ağabeyimizle yaklaşık otuz beş yıldır dostça ve ailece görüşürüz.
Bodrum'a yerleştikleri için 4-5 yıldır yüz yüze görüşemediğimiz Alkan ailesiyle Cuma akşamı birlikte yemek yedik. Kısaca hal/hatır sorup, çocuklarımızın ve torunlarımızın güzelliklerini paylaştıktan sonra sohbetimiz derinlere daldı… Öğretmen örgütlenmesi, siyaset ve diğer toplumsal konularda epeyce dolaştık…
Uzun sohbetimiz sırasında fark ettiğimiz bir güzellik hepimizi mutlu etti: Tartışmalarımız artık 5 yıl öncelerinde olduğu gibi sert değildi, birbirimizi daha kolay anlayabiliyorduk…
Alkanlarla yaptığımız güzel sohbetimizi,'Söz konusu olan dostluksa, gerisi ayrıntıdır…' diyerek noktaladık.
DOST SOHBETLERİ ARTIK UMUT YÜKLÜ
Açıkçası özellikle AKP'nin iktidara geldiği 2002'den sonra, ülkemizdeki zemin kayması yüzünden sol aydınlar arasında sert tartışmalar yaşandı. Kimimiz 'militarizme, askeri vesayete ve baskıcı devlet geleneğine karşı AKP'ye ve Kürt hareketine destek olurken…', kimimiz de 'AKP gericiliğine ve dinsel/etnik bölünmelere karşı CHP'ye ve ulusalcı güçlere destek olmayı savunarak…' kırıcı tartışmalar yaptık.
Bugün artık (özellikle 2011 seçimlerinden sonra), Türkiye'deki özgürlük ve demokrasi güçlerinin AKP'ye karşı güç birliği yapmaları gerektiği geniş kesimlerce kabul edilmektedir…
EĞİT-DER'in Ankara Sümer Sokak'taki 'Eğitimciler Evi'ndeki dostlarla yaptığımız sohbetlerde de hem genel konularda hem de önümüzdeki yerel seçimler konusunda yapılan tartışmalarda; insanların geçmişten daha bilinçli, daha kararlı olduklarını ve birbirlerine daha dostça davrandıklarını gördüm. Çünkü son günlerde artık insanlarımız ülkemizdeki değişimin umut ışıklarını daha net görüyorlar…
NE MUTLU ESKİŞEHİRLİLERE!
Son 15 yıldır Ankara'ya her gelişimde, 'dört yanını yoz dolmuş kültürünün sardığı' bu kentteki dostlarımdan çok duyduğum sözcüktür: 'Siz Eskişehirliler çok şanslısınız…'
Bugün Eskişehir'de CHP'li adayların seçim belgisi olarak kullanılmakta olduğu gibi 'Bu Gurur Hepimizin!'
Ankara'daki çocuklarımızın ve dostlarımızın hoşgörülerine sığınarak diyorum ki; bence Ankara'ya gidişin de en güzel yanı da Eskişehir'e dönüşüdür…
Sevgiyle dostlukla.