Serin İklim Tahılı yetiştiren üreticinin gözü hep göklerdedir çünkü bugünü de geleceği de oraya çok bağlıdır. Sonbaharda, bir yağış gelse de toprağı hazırlayıp, ekebilsem diye göğü gözler. Eker, sonra gene gözü göklerdedir, bir yağış gelse de tohumlar çimlense, sürgünler toprak yüzüne çıksa, bitkiler kardeşlenip kışa iyi bir şekilde girse diye bakar. Bir süre sonra gözü yine göklerdedir, iyi bir kar yağışı alsak da bitkilerin üzerini bir yorgan gibi örtse ve soğuktan korusa diye. Göğe en çok, hem ümitle hem de endişeyle baktığı mevsim, ilkbahardır. Üst gübreyi verebilmesi ve ektiği tahılın bitkileriyle güçlü bir rekabete giren, ürün verimi ve kalitesini ciddi düzeyde azaltabilen yabancı otlarla ilaçlı mücadele yapabilmesi için, toprağın tarlaya girilebilecek kadar kuruması gerekmektedir. Bunun için bir-iki hafta kadar yağış olmaması ve güneşli günler yaşanması gerektiğinden gözü göklerdedir.
Çiftçinin o yıl elde edebileceği ürün miktarını ve satış fiyatını belirleyen ürün kalitesini en çok etkileyen bu iki uygulama için göğe bakıp, ümitle beklemekten başka çaresi yoktur. Bunları yaptıktan kısa bir süre sonra ise yağış gelse de gübreler eriyip, bitkilerin yararlanabileceği yere, köklerin yakınına ulaşsa diye ümitle yeni bir beklentiye girer fakat üretimini kuru tarım koşullarında yapanlar, yani sulama olanağına sahip olmayanlar aynı zamanda endişe içindedirler; ya beklenen yağışlar gelmez, kuraklık yaşarsak, üretimimiz düşerse, bir yılın emeği ve masrafının karşılığını alamazsak, ailece beklentilerimiz hayal kırıklığı ile son bulursa, borçlarımızı ödeyemezsek, gelecek yıl da böyle olursa geçimimizi nasıl sağlarız gibi düşünceler gece gündüz devam eder ve gözler yine göklerdedir, ta ki yağış gelene kadar, ama bu sefer yeterli olacak mı, olmayacak mı endişesi başlar. Bu arada nadaslı tarım yapanlar yani bir tarlayı bir yıl ekip, bir yıl boş bırakmak zorunda olanlar, ilkbahar başından itibaren nadasta bulunan topraklarının tav'a geldiği anı kollamak ve tavı kaçırmadan ilk sürümü yapmak için fırsat kollamak zorundadırlar. Tavı, topraklarını kontrol ederek yakalayabilirler, ancak küçük bir ihmalkarlık, daha sonrası için hem meşakkatli hem masraflı uğraş gerektirir.
Bu günler, yukarda kısaca bahsettiğim faaliyetlerin yapıldığı veya yapılması gereken günlerdir. Ekimlerin yapıldığı geçen yılın sonbaharından bu güne kadar aldığımız yağışlar önceki yıla göre daha yüksektir ve çıkışlar konusunda genel olarak sıkıntı görülmemektedir, ancak sonbahardaki düşük sıcaklıklar nedeniyle yavaş gelişme gösteren çok yer vardır ve henüz bu durumun tam atlatıldığı söylenemez. Bu ayın son haftasına kadar görülecek daha sıcak ve güneşli günler ve arkasından hemen 20 mm ve üzerinde gelecek bir yağışla hem toprak üzerindeki gübrelerden gaz şeklinde kayıplar daha az olacak hem de gübreler eriyip toprağın içine sızarak bitkilerin en çok ihtiyaç duyduğu zamanda kök bölgesinde bulunacaktır. Bahar gübresinin iki parçada atılmasının, tek seferde verilmesinden hem verim hem de kalite bakımından daha yararlı olduğu bilinmektedir ve koşullar bunu uygulamayı gerektirmektedir. Sıkça tekrarladığım, hatırlatmaktan bıkmadığım konulardan birisi, topraklarımızın verim gücünü yükseltmemiz gerektiğidir. Bunu sağlayacak olan organik madde oranını yükseltmek amacıyla, organik gübreler ve/veya son zamanlarda yaygınlaşma eğilimi gösteren ve doğru seçildiği zaman oldukça faydalı olan organomineral gübreler kullanılabilir.
Karşılaştığımız koronavirüs tehlikesine karşı halen en güvenilir koruyucunun, kişinin kendi bağışıklık sistemi olduğu biliniyor. Bunun için vücudun en önemli destekçisinin sağlıklı beslenme olduğu, ihtiyaç duyulan mineral ve vitaminlerin yeterince alınması halinde vücudun direncinin yükseldiği ifade edilmektedir. Bitkilere bazı mineralleri sağlayan ve bitkilerin bazı vitaminleri sentezlemesinde ihtiyacı olan maddelerin kaynağı olan organik maddenin, sağlıklı yaşam için de çok büyük yararları olacağı görülmektedir.