Son günlerde artarda gelen ölüm haberleri toplum vicdanımızda derin yaralar açıyor. 'Şehit' haberleriyle 'etkisiz hale getirilenlerin' haberleri birbirlerine öyle karış tı ki…

Bu arada, döviz fiyatları aldı başını gidiyor… Ekonomik göstergeler tehlike sinyalleri veriyor…

7 Haziran'dan beri kısır bir biçimde sürdürülen 'hükümet kurma' ya da 'erken/yeniden seçim' tartışmaları ise bir kara noktada düğümlenmiş durumda…

Böylesi dumanlı havaları çok seven 'diktatörlük heveslileri(!)' mikrofonlarda yeniden peşrev çeker oldular…

Sanki 'nur topu gibi bir diktatör doğurmak için toplumca ıkınıp sıkınmaya başladık…'

Böyle bir durumda 'yurdumun duyarlı yurttaşlarını' önemli sorumluklar bekliyor.

'DİKTATÖR' Filminin Eskişehir Galası

'Cumhuriyet, demokrasi ve çağdaş yaşam değerlerimizin korunması ve geliştirilmesi' konusunda çok duyarlı olan Av. Kazım KURT Başkanlığındaki Odunpazarı Belediyemiz güzel şeyler üretmeye devam ediyor.

Geçen Cumartesi akşamı, 'Diktatör' filminin Eskişehir'in Adalar'ında gerçekleştirilen ilk gösterimini, Sanatçı/Yönetmen Müjdat GEZEN ve yüzlerce Eskişehirli birlikte izlediler. Ve izleyenler 'diktatörlük' konusunda belleklerini/bilinçlerini yenilediler…

Müjdat GEZEN'in 'Diktatör' filmi, dünyanın en büyük faşist diktatörü olan HİTLER'in yaşamındaki esrarengiz yönlerin trajikomik öyküsünü anlatıyor…

2012 yılında ABD'de çevrilen 'Diktatör' filmi de trajikomik komedi türündeydi. Çünkü insanlığın yüzkarası olan 'diktatörlük' kavramının çağdaş bilim ve sanat değerleriyle anlatılması mümkün değil…

Trajikomik 'Diktatör' filmleri Türkiye'nin gündemine öylesine 'cuk oturuyor ki…

Diktatörlerin ve Diktatörlüklerin Ortak Özellikleri

Siyaset bilimi 'diktatör' sözcüğünü: 'Bütün siyasal erkleri elinde toplamış bulunan kimse, zorba…' olarak tanımlıyor.

'Diktatörlük' ise: 'Egemen ve mutlak bir siyasal gücün, denetimsiz olarak yürütüldüğü siyasal düzen…' anlamında açıklanıyor.

Tarihteki ünlü diktatörlükleri inceleyince görüyoruz ki hepsinde ortak olan bazı temel özellik var:

1. Toplumda yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplanması…

2. Devletin başında mutlak güç sahibi olan bir lider olması…

3. Tüm diktatörlüklerin etnik ya da dinsel bahanelere dayanması…

Tarihteki ünlü diktatörlerin ortak özelliklerini inceleyince de karşımıza tanıdık birçok tanımlama çıkıyor:

· Kendisini yüceltmek…

· Mağdur edebiyatı ve umut sömürüsü yapmak…

· İç ve dış tehditler yaratmak…

· Sertlik ve tehdit yöntemleriyle muhalefeti baskı altında tutarak topluma korku salmak…

· Bilgiyi ve iletişimi kontrol altında tutmak vb…'

Bu basit tanımlamalar bile benim aklıma ülkemi ve başındaki lideri anımsatıyor… Demek ki bizim başımızdaki de onun için 'mutlak güç' isteyip duruyor...

Kavramların derinliğine indikçe insanın endişeleri artıyor. Örneğin, siyaset biliminde yaygın olan bir deyim diyor ki: 'Güç insanı kötü yapar, mutlak güç mutlak kötü yapar…'

İngiliz siyasetçi Algernon Sidney'in şu sözleri ise kör gözlere parmak sokuyor:

' – Bir ulusu tek kişinin idare edebileceğine inanırım, şu şartla: O adam ayaklarında çizme ve kırbaçla, o ulus da sırtında semerle doğarsa…'

Bu tanımlamalardan ve ortak özelliklerden anlıyorum ki: 'Özgürlüğün, eşitliğin, barışın ve umudun düşmanıdır tüm diktatörlükler!...'

Her kültürde, ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan paranoyak unsurlar vardır. Bunlar para ve gösteriş hırsı, zalimlik, ikiyüzlülük, yalancılık, cinsel sapıklık gibi birçok ortak özellikler taşırlar.

Tarih, herhangi bir konudaki kişisel ezikliğini siyaset alanında kapatmaya çalışan hastalıklı diktatör liderlerin öyküleriyle doludur…

Tarihte insanların başına en büyük kötülükler, kendi zayıflıklarını kontrol etmeyi başaramamış bu diktatör kişilerin kitleleri kontrol etme işgüzarlıklarından gelmiştir.

Çok eskilere gitmeden, yakın tarihimizden örneklere baktığımızda tanıdık gelen birçok isimle karşılaşırız: 'Hitler, Mussolini, Franco, Salazar, Kaddafi, Saddam Hüseyin, İdi Amin, Batista, Pinoche gibi…'

Çağdaş demokrasi yaklaşımı Mao, Stalin, Çavuşesku, Pol Pot gibi sol ideolojik kökenli liderleri de diktatörlük kategorisinde saymaktadır.

Son yıllarda yaygınlaşan teröre dayalı diktatörler ise çağımızın başka bir sorunudur.

Saydığımız ve bu benzeri insanlık dışı diktatörler yüzünden milyonlarca insan haksız ve suçsuz yere yaşamını yitirmiştir. Ayrıca insanlığın nice ekonomik ve kültürel değerleri yakılıp yıkılmıştır.

Tarihteki ünlü diktatörlerin kişisel özellikleri, yaşamları ve yönetim biçimleri birbirine benzediği gibi; sonları da çok benziyor. Çoğunun iktidardan gidişleri kanlı olmuş ve yaptıklarını canlarıyla ödemişlerdir…

Bunu bilen diktatörler, iktidarlarını korumak için her türlü dolabı çevirmekten ve kan dökmekten çekinmezler…

Seyirci Kalmayalım!..

Bir şehit cenazesinde haykıran o kardeşin sesi kulaklarımıza küpe olmalıdır:

' – ÇÖZÜM diyenler, şimdi ne oldu da SAVAŞ diyorlar?...'

Benzer sorular çoğaltılabilir:

' – Birileri 7 Haziran sonuçlarını neden içlerine sindiremediler?... Seçimler neden yenileniyor?...'

' – Güneydoğu bunun için mi seçim yapılamaz duruma getirilmek isteniyor?...'

Yoksa bu ve benzer soruların gerçek sorusu: 'RTE'nin tek yetkili başkan olmasını sağlamak için yeni yollar aramak mıdır?…'

Böyle bir durum karşısında insanın o ünlü şiiri şöyle söyleyesi geliyor: 'Bir diktatörlük uğruna ya rab, ne dolaplar döndürülüyor…'

Bu tehlikeli gidiş karşısında seyirci kalmak istemeyen duyarlı yurttaşlara düşen öncelikli görev,' ülkemizde ve bölgemizde BARIŞIN PATLAK VERMESİNİ sağlamaktır…'

Unutmayalım ki, terör ve savaş patlamalarını kesecek en etkili yol 'OY PATLAMASIDIR…'

O oy patlaması, 'diktatörlük heveslilerinin balonlarını da patlatacak en etkili güçtür…'

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.