Pertevniyal Lisesi'ni bitirdi. Hukuk öğrenimine başladı. İlk yazısı 1954 yılında yayımlanan Doğan Hızlan, çeşitli edebiyat dergilerini ve aralarında Cumhuriyet'in de olduğu gazetelerin sanat sayfalarını yönetti. Bunun yanı sıra birçok gazete ve dergide eleştiriler yayımladı.
1980 yılında Bayram Gömleği adlı bir çocuk hikayeleri güldestesi hazırladı. ErcümendBehzad Lav'ın Bütün Eserlerini yayıma hazırladı. Son olarak İhsan Yılmaz ile birlikte Celal Sılay'ın Toplu Şiirlerini Hüsran Filizleri adıyla yayımladı. En yeni kitabı, Hürriyet Pazar'da yayımlanan kitap yazılarından oluşan 'Aynadaki Bakışlar'dır.
2012 yılının Şubat ayında Antalya Atatürk Kültür Parkı içinde, adına bir kütüphane açılmış olup bu kütüphaneye 20.000 (yirmibin) kitap bağışlamıştır.
…………………………
ALBERT CAMUS ( FELSEFE )
Bazı eleştirmenler Camus`yü kategorize etmeye çalışarak onun bir varoluşçu ya da absürdist olduğunu söyler. Eleştirmenlerin mi ya da Camus`nün kendi ifadesinin mi doğru olup olmadığı tartışılmakla birlikte, Camus etiketlenmeyi sevmediğini belirterek varoluşçu olduğu tanımına karşı çıkar: 'Hayır, ben bir varoluşçu değilim. Sartre ile isimlerimizin yan yana anılmasına hep şaştık. Sartre ve ben kitaplarımızı birbirimizle gerçekten tanışmadan önce yayımladık. Birbirimizi tanıdığımızda ise ne kadar farklı olduğumuzu anladık. Sartre bir varoluşçudur, benim yayımladığım tek fikir kitabı SisifosSöylencesidir ve sözde varoluşçu filozoflara karşı doğrultulmuştur.[2] Camus felsefesini en iyi anlatan sözlerinden biri de; 'hayat hiçbir şey değildir, itina ile yaşayınız.'dir. Hayatın bir anlam aramaya çalışmayacak kadar kısa olduğunu, nihayetinde bir anlamı olmadığı, anlamı olsa bile olmasının hiçbir şey değiştirmeyeceğidir. Bu yüzden insanın yapabileceği en iyi şey hayatını yaşamak olacaktır. Camus hayatın anlamsız olduğunu söylemiştir, fakat anlamsız bir şeyi anlamlı yaşamanın da bir sakıncası yoktur. Bu yüzden Camus'un felsefesi pesimist veya aşırı melankolik değildir.
Bir absürdist olup olmadığı hakkında da şunları söyler:
'Absürt kelimesinin kötü bir geçmişi var ve bunun beni rahatsız ettiğini itiraf ediyorum. Absürt`üSisifosSöylencesi`de ele alırken, bir metot arıyordum doktrin değil. Sistemli bir şüphe pratiği yapıyordum. Daha sonra bir şeyler inşa edebileceği düşüncesiyle 'tabularasa' yöntemini kullanmaya çalışıyordum. Eğer hiçbir şeyin bir anlamı olmadığı varsayarsak, dünyanın absürt olduğu sonucuna ulaşmalıyız. Fakat gerçekten hiçbir şeyin hiçbir anlamı yok muydu? Bu noktada kalabileceğimize hiçbir zaman inanmadım.'
……………..
ŞAİR İŞÇİDİR
Bağırırlar şaire:
'bir de torna tezgahı başında göreydik seni.
Şiir de ne?
Boş iş.
Çalışmak, harcınız değil demek ki...'
Doğrusu
Bizler için de
En yüce değerdir çalışmak.
Ve kendimi
Bir fabrika saymaktayım ben de.
Ve eğer
Bacam yoksa
İşim daha zor demektir bu.
Bilirim
Hoşlanmazsınız boş laftan
Kütük yontarsınız kan ter içinde,
Fakat
Bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
Kütükten kafaları yontarız biz de.
Ve hiç kuşkusuz
Saygıdeğer bir iştir balık avlamak
Çekip çıkarmak ağı.
Ve doyum olmaz tadına
Balıkla doluysa hele.
Fakat
Daha da saygıdeğerdir şairin işi
Balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
Ve doğrusu
İşlerin en zorlusu
Yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
Su vermektir kızgın demire.
Fakat kim
Aylak olduğumuzu söyleyerek
Sitem edebilir bize;
Beyinleri perdahlıyorsak eğer
Dilimizin eğesiyle...
Kim daha üstün, şair mi?
Yoksa insanlara
Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
İkisi de.
Yürek de bir motordur çünkü
Ve ruh, onun çalıştırıcısı.
Eşitiz bizler
Şairler ve teknisyenler.
Vücut ve ruh emekçileriyiz
Aynı kavganın içinde
Ve ancak ortak emeğimizle
Bezeriz evreni
Marşlarımızı gümbürdeterek
Haydi!
Laf fırtınalarından
Ayıralım kendimizi
Bir dalgakıranla.
İş başına!
Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
Değirmene yollansın dosdoğru!
Unculuğa!
Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!
VladımırMayakovskı
|