Tarihinde krizlerin, darbelerin ve ekonomik bunalımların olduğu ülkemiz 2025 yılını da kaos içinde yaşıyor. Bir yanda pandeminin perçinlemesiyle ekonomik krizin derinleşmesi, diğer yanda siyasi ve hukuksal kırılmalarla mücadele ediyoruz.
İlerleyen yıllarda ülke tarihinde önemli dönüm noktalarının yaşandığı süreç olarak anılacak olan 2025 yılı; ekonomik krizin pençesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılan 19 Mart operasyonuyla başlayan CHP’li belediyeler üzerinden devam eden siyasi baskılar, ‘Terörsüz Türkiye’ gündemi, komşumuz Suriye başta olmak üzere bölgesel operasyonlar/çatışmalar, arada kendini hatırlatan deprem ve geleceğimizin en büyük sorunu iklim kriziyle derin izler bırakıyor…
*
Reform ve planlar arasında artan vergi yüküyle baskılanmaya çalışılan enflasyon canavarı hem ekonomik hem de toplumsal anlamda her birimizi içten yerken hayat pahalılığının girmediği hane kalmadı.
En büyük mücadelemiz ekonomik krizle dediğimiz dönemde 19 Mart operasyonuyla bambaşka bir gündem yaratıldı Türkiye’de. Ekrem İmamoğlu’na ‘diploma’ üzerinden başlatılan soruşturma belirsizlikler içinde siyasi baskının en somut sürecinin fitilini ateşledi. 2024 yerel seçimlerinden birinci parti olarak çıkan CHP’deki ‘değişim’ hazmedilemedi… Baskı arttı ama toplumsal muhalefet ne kadar güçlendi, tartışılır…
Derken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘Terörsüz Türkiye’ konusunu kamuoyuna taşımasıyla yeni bir aşama başlatıldı. PKK’nın silah bırakmasına AK Parti ve MHP başta olmak üzere birçok siyasi parti de destek verdi.
Bu sıcak gündemlerin yanında özellikle Marmara Bölgesi’nde yaşanan sarsıntılarla deprem tehlikesini yeniden hatırladık ve kentsel dönüşüm tartışmalarının içinde unuttuk.
Bütün bunların üzerine sadece iç siyaset değil kritik dış siyasetle de sınanmaya devam ediyoruz bu sene… Ortadoğu’da savaşlar her geçen gün artarken, birçok masum can veriyor. Kınıyoruz ama ne ticareti ne de ilişkilerimizi kesiyoruz!
*
Tüm olayları bir seyirci gibi izleyen halk ise pasifize edilmeye çalışıldığı her safhada aslında devlet yöneticilerini ve siyasetçileri bir sınavdan geçiriyor. Samimiyet sınavı!
CHP’ye yapılan operasyonların kamuoyunda siyasi olarak kabul görmesinden tutun da ‘Terörsüz Türkiye’ komisyonuyla terör örgütünün silah bırakmasına kadar hukuki ve barışsal hiçbir gelişme halkta beklendiği gibi bir etkiye neden olmuyor.
Hak ettiği emeğin karşılığını alamadığı için yıllar sonra sokaklara dökülen emekçilere genel grev çağrısı yaptıktan sonra ‘Cumhurbaşkanlığı kararıyla engellendi eylemlerimiz’ diyerek hükümetin verdiğine razı eden sendikacılar da bu sınıfa dahil!
*
Kaosa, entrikaya ve güveninin boşa çıkmasına alıştırılan halk umudu artık siyasi çözümlerde aramıyorsa bunun nedeni elbette halkın kendisi değil. 2025 yılıyla birlikte siyasetçilerimizin en çok çabalaması gereken konu vaatler ve hizmetlerden öte dürüst ve samimi olmaları olacak!
Samimiyet sınavını veren bir siyaset, belki de bu toprakların en büyük reformudur…