KESİT köşemiz sadece haftada iki gün (Salı ve Cuma) açık kaldığı için, birçok konuyu sıcağı sıcağına değerlendirmek ne yazık ki mümkün olmuyor.

Hoşgörünüze sığınarak, geçtiğimiz 9- 10 Ocak günleri kentimizdeki basın çalışanlarıyla birlikte yaşadığımız izlenimlerden süzdüğüm damlaları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Otuz yıl eğitim ve bürokrasi alanlarında kamu görevi yaptıktan sonra, 1996 yılından beri 'gönüllü köşe yazarı' olarak içlerinde yaşamakta olduğum Eskişehir basın dünyasında çok güzel insanlar tanıdım ve 'gazetecilik' mesleğinin toplumsal önemini daha yakından öğrendim. Bu nedenlerle her '10 Ocak' benim yüreğimde de hoş kıpırtılar oluşturur…

ÇALIŞAN GAZETECİLER BAYRAMI(!)…

10 Ocak 1961 tarihinde kabul edilen '212 sayılı Yasa' ile basın mesleğinde çalışanlara verilen önemli haklar üzerine ilan edilen 'Çalışan Gazeteciler Bayramı'nın, 'basın özgürlüğü konusunda dünya şampiyonu(!) olan günümüz Türkiye'sinde' artık bir anlamı kalmadı…

O nedenle bugün 10 Ocak için çeşitli isimler atfediliyor:

* 'Hapiste Yatan Gazeteciler Günü…'

* 'Çalışamayan Gazeteciler Günü…'

* 'Alışan(!) Gazeteciler Bayramı…' gibi.

Çünkü bugün basın çalışanlarının sorunlarına eğildiğimizde görüyoruz ki:

· İş güvenceleri yok ve çoğu çok düşük ücretlerle çalışıyor.

· Çalışma koşulları ile sosyal ve kültürel hakları çok kısıtlı.

· Kağıt üzerinde var görünse de pratikte 'örgütlenme hakları' yok… Bu yüzden mevcut basın örgütlerinde 'kalite ve katılım sorunları' yaşanıyor…

· 'Basın ve düşünce özgürlüğü ile ilgili yasaklar' başlarının üstünde 'Demokles'in kılıcı' gibi sallanıp duruyor…

· Özgürce haber ve yorum yapmaları neredeyse mümkün değil…

Sözün özü bugünün Türkiye'sinde '10 Ocak', çalışan gazeteciler için bayram da değil, seyran da…

Ama her şeye rağmen 10 Ocak tarihi, 'basın çalışanlarının sorunlarının irdelenmesi ve toplum içindeki saygın duruşlarının korunması' açısından sahip çıkılması gereken bir gündür.

'YILMAZ HOCA' DERS VERDİ…

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından 9 Ocak akşamı basın çalışanlarına verilen yemekte bence kentimizde bir 'ilk' yaşandı. Çok yoğun bir katılımın olduğu bu yemekte 'Yılmaz Hoca' ile basın çalışanlarımız birbirleriyle dostça kaynaştılar.

'Yılmaz Hoca' bu yemekte yaptığı kaliteli ve sevecen konuşmasıyla adeta 'basın dersi' verdi. 212 sayılı yasanın çıkışından ve günümüzdeki halinden başlayarak, haber ve yorumların nasıl yapılması gerektiğine uzanan bu konuşmadan bence herkesin alması gereken dersler var…

Eskişehirli basın çalışanları daha sonra Sanatçı Mesut GİRGİN'in geceye renk ve coşku katan kaliteli müziği eşliğinde umutlarını birlikte yudumladılar…

TEPEBAŞI BULUŞMASI…

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet ATAÇ ve yılların usta gazetecisi Rahmi EMEÇ ile çalışma arkadaşlarının artık geleneksel hale getirdikleri '10 Ocak Buluşması' da yine çok katılımlı ve sımsıcaktı…

Bu buluşmada 'CHP il ve ilçe başkanlarının da yer almaları…' bence çok anlamlıydı ve geceye renk kattı…

Gazeteciler Cemiyeti Şube Başkanı Yılmaz KARACA ve ÇGD Şube Başkanı Can HACIOĞLU, günün anlamıyla ilgili güzel konuşmalar yaptılar.

9 ve 10 Ocak günleri yapılan her iki buluşmaya da katılan CHP Eskişehir Milletvekili ve Odunpazarı Belediye Başkan Adayı Kazım KURT; güven veren, birleştirici ve içten davranışlarıyla basın çalışanlarının ilgi odaklarından birisi oldu…

Basın çalışanlarını bir araya getiren bu tür etkinliklerin Odunpazarı Belediyesi ve Valilik tarafından yapılmamasını ise yorumlamaya bile gerek görmüyorum…

BASIN ÇALIŞANLARININ ÖRGÜTLÜ GÜCÜ


Çeşitli kişi ve kuruluşların böyle özel günlerde basın çalışanlarına sahip çıkması elbette önemlidir. Sahip çıkan kişi ve kuruluşlara ne kadar teşekkür edilse azdır.

Ancak aslolan, 'tüm medya çalışanlarının örgütlü birleşik güçlerini geliştirmeleridir…'

Bugün Türkiye'de medya alanındaki çalışanların örgütlülük oranının çok düşük olduğu acı bir gerçekliktir. Mevcut dernekler arasındaki ilişkilerin sağlıklı olmadığı, özellikle 'sendikal örgütlenmenin neredeyse yok olduğu…' bu acı gerçekliğin somut örnekleridir.

Bazı basın çalışanlarının iktidara ve işverenlere ya da değişik odaklara yaranmak için, kendi meslektaşlarına zarar veren 'ötücü keklikler…' durumuna düşmeleri ise bu mesleğin kanayan bir yarasıdır…

Kırkbeş yıldan beri demokratik öğretmen örgütlenmesine emek veren bir eğitimci olarak ve hoşgörülerine sığınarak basın çalışanı kardeşlerime seslenmek istiyorum:

'Bırakın aranızdaki yapay ayrılıkları… Meslek onurunuzu korumanın ve basın çalışanlarının sorunlarına gerçek çözümler üretmenin yolu; örgütlü yaşamınızı güçlendirmekten geçiyor…'

Sevgiyle dostlukla.