Maksat hasıl oldu, Türkiye 1 Kasım'da yeniden bir seçime gidiyor…
Yaklaşık 2 ay sonra…
CHP'nin 'koalisyon görüşmelerini' AKP ile birlikte bu kadar ağırdan alması (tam 32 gün), görüşmelerin sonunda yüzde 99'da anlaşsalar bile o yüzde 1 nedeniyle koalisyonun olmayacağını, olamayacağını cümle alem biliyor olsa da, nedense CHP'nin bunu anlamaması ya da anlamıyor gözükmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise, 7 Haziran akşam 18.30 sularından itibaren süreci bu noktaya getireceğinin çok belli olması…
Bunlar ve bunların dışında daha birçok emare, ülkenin erken seçime götürüleceğini gösteriyordu…
Ülke yeniden 2 ay sürecek yorucu ve sıkıntılı bir sürece giriyor…
7 Haziran akşamı ortaya çıkan seçim sonuçlarıyla, ülkedeki ayrılık, gayrılık, ötekilik, berikilik bulutları bir parça olsun dağılmış, toplumun yaşadığı ayrışmadan biraz olsun kurtulup, rahat nefes alacağını görerek, rahatlamıştık bir nebze…
Arada siyasilerin garip, anlaşılmaz bir takım açıklamaları olsa da, 20 Temmuz Suruç patlamasına kadar, birçok şey nispeten yolundaydı…
Geçen bir aylık sürede onlarca şehit verdik…
Nedendir bilinmez, ateşkes, silahsızlanma, çözüm süreci deyip dururken ve uzun zamandır çatışma ve şehit haberi almazken, 20 Temmuzun hemen ertesi günü şehit haberleri almaya başladık, hala da almaya devam ediyoruz…
Terör olaylarıyla erken seçim arasında ne ilişki var derseniz, bence çok var…
***
AKP'nin oylarındaki ciddi düşüşe rağmen yine de 276'yı geçmesini ve tek başına iktidar olmasını engelleyen yegane olay, HDP'nin barajı geçmiş olmasıydı…
AKP bunu zaten biliyordu ve olmaması için hem AKP, hem Cumhurbaşkanı iki taraftan uğraştılar…
Ama olmadı, başaramadılar…
7 Haziran seçim sonuçları, hem AKP'nin aldığı oy oranı, hem de HDP'nin baraj altı kalmasını engelleyememesi açısından Recep Tayyip Erdoğan'ın son dönemlerdeki en büyük siyasi yenilgisiydi…
Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı makamında olması nedeniyle, bu sonuçtan sorumlu değilmiş gibi düşünülse de, Anayasa ve hukuk önünde tarafsız olması ve tüm siyasi partilere eşit mesafede olması gerekliliğine yeterince riayet etmemesi ve meydanlarda mitingler yaparak AKP'ye oy istemesi ve HDP'yi barajın altına altına itelemesi fayda etmedi…
HDP, kendilerinin bile beklemedikleri oranda bir oyla TBMM'ne girdiler, 80 milletvekili ile…
***
1 Kasım erken seçiminde AKP'nin tek başına iktidar olabilmesinin tek yolu yine aynı görünüyor…
HDP'nin baraj altı kalması ya da baraj altı bırakılması…
Artan terör eylemlerinin ve şehitlerin giderek artmasının, buna vesile olabileceği, özellikle batıda HDP'ye karşı yükselen sempatinin bir anda yok olup, emanet oyların geri döneceği düşünülüyor…
Diğer taraftan ise,
Partilerin oy oranlarında önemli bir değişiklik olmayacağı, ancak birkaç puanlık değişiklik yaşanacağını düşünenlerin sayısı da az değil…
***
Öyle bir durumda biz,
2016 yılının Mart ya da Nisanında,
AKP yine tek başına iktidar olamazsa, 2016 yılının Eylül ya da Ekiminde, yine olmazsa 2017'nin mart ya da Nisanında…
Durmadan ve hiç duraksamadan erken seçim yapmaya devam ederiz…
Tabi bu arada, seçim hükümeti, geçim hükümeti adı altında AKP ülkeyi yönetmeye devam eder…
Sizce nasıl?
Ben bir türlü karar veremiyorum,
Komik mi korkunç mu?