2020'li yıllar...
Ne kadar uğursuzluk,
Ne kadar felaket,
Ne kadar olumsuzluk varsa, hepsini yaşattı bize...
2020'yi hatırlayın,
Bir tarafta seller,
Bir tarafta orman yangınları...
Binlerce hektar ormanlık alan gözlerimizin önünde yanıp, kül oldu...
Derken Ekim ayında İzmir Depremi...
2021-2022, zaten pandemiyle geçti...
Günlerce evlerde hapis kaldık...
İki kişi bir araya gelmekten korktuk, ne lokanta, ne sinema, ne tiyatro...
Büyük bir panik halinde, ölen insanların istatistiklerine kulak kabarttık...
Günlük 200-250 insanı yitirdik...
Tamam bitti artık dedik, mutasyona uğradı dedik;
6 Şubat sabahı uyandık, büyük bir felaket olmuş, Kahramanmaraş merkezli depremde birçok şehir ve yerleşim alanı yerle bir olmuştu...
Daha ne olduğunu anlamaya çalışırken, bir kez daha sallandı bölge...
Sabaha karşı 7,7
Öğlen saatlerinde 7,6 şiddetindeydi sarsıntı...
Aynı bölgede, art arda bu denli büyük deprem görülmüş şey değildi...
Resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde insan hayatını kaybetti...
Gayri resmi rakamların çok daha yüksek olduğu düşünülüyor...
Mayıs ayına gelindiğinde gündem seçimlerdi...
Ülkenin en azından yarısı değişimden yanaydı...
21 yıldır iktidar olan AKP'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın değişmesi gerektiğine inanıyor, bu değişimden büyük şeyler umuyorlardı...
Ancak olmadı...
Recep Tayyip Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı seçilirken,
Meclis aritmetiği de değişmedi...
************************
Haziran ayındayız...
Yaz bir türlü gelmek bilmiyor...
Yağmur, yağmur, yağmur...
Oysa daha bir ay öncesine kadar insanlar köylerde yağmur dualarına çıkıyorlardı...
Şimdi aşırı yağışlar nedeniyle ekinin toprakta çürümesinden korkuluyor...
Ve uzmanlar uyarıyor;
'Tatile gidecekseniz Temmuz ayında gidin...
Çünkü Ağustos ayı da yağışlı geçecek...'
Kendimi bildim bileli, Türkiye'de hep ekonomik kriz vardır...
Bazı insanlar bu krizden bir türlü çıkamaz...
Sonra o kriz histerisi öyle bir gelip yapışır ki insana, ruhunu emer, yaşama sevincini somurur alır içinden...
Ben 10 yaşındayken de böyleydi,
Bu yaşa geldim, hala böyle...
************************
Evet, giderek artıyor yalnızlığımız...
Umutlar mı tükeniyor, yaşam enerjimiz mi bitiyor?
Herkeste bir umursamazlık,
Birbirini görmezden gelme, tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük...
Nicedir görmediğin bir dostuna rastlıyorsun,
Ayaküstü sohbet etmeye çabalıyorsun,
'Nasılsın' diye soruyorsun;
'Nasıl olayım, memleket gibiyim' diyor...
'Evet maalesef öyle' diyerek sallıyorsun başını...
Bu, çaresizliğin kabullenişi, tükenmişlik sendromu...
Bazen soruyorum kendi kendime,
'Yalnızca ben mi böyle hissediyorum' diye...
Bakıyorum çevreme hiç de öyle değil...
Birçok insan bezgin, birçok insan karamsar...
************************
Maçlar da bitti...
2-3 ay sevinecek hiçbir şey bulamayacağız galiba...