Gülümseme

Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi.

Bu gülümseme adamın kendini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı.

Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.

Garson kız ilk defa büyük bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı.

Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki… İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını iki günden beri ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi.

Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu.

Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu.

Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı.

Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp ölümden kurtardılar.

Bütün bunların hepsi, bir küçük 'gülümseme'nin sonucudur.

***

Yaşar Gündüz Doğan

Doğan Cüceloğlu'nun kitabındaki bu anekdotu ne zaman okusam, aklıma merhum 'Yaşar Gündüz Doğan' gelir.

Sürekli ve en güzel gülümseyen, her şeye olumlu yaklaşan, bu tarzıyla yöneticiliğini yaptığı kurumlarda 'rezonans etkisi' yaratarak insanların mutlu olmasını sağlayan, iş veriminin artmasına katkı veren, cismi ufak ama etkisi büyük bir eğitimciydi.

Birlik, Yunusemre, Murat Atılgan, Özel Atayurt İlköğretim Okullarının uzun yılar yöneticiliğini yaptı. Yüzlerce öğretmenle çalıştı.

Gençlerin ağabeyi, amcası oldu. Yaşıtlarının dostu… Öğrencilerin babası, dedesiydi. Okulda sığınmak istedikleri en güvenli limandı.

Eğitim biliminin 'yönetişim' kavramını duyurduğu yıllarda, 'O' çoktan bunu uyguluyordu.

Sorunla karşılaştığın, bunaldığın, yıldığın anda yanı başında bulurdun O'nu. İnce, narin parmaklarıyla koluna girer, seni çay sohbetine alırdı hemen.

Sakin, naif kişiliği, her zaman gülümseyen yüzü, insana güven veren kadife sesiyle, moral kazanır, motive olmuş bir halde sınıfa koşar; aldığın pozitif enerjiyi ve gülümsemeyi dokunduğun öğrencilerine yansıtırdın.

Gerçek bir ağabey, gerçek bir lider-yöneticiydi.

12 yıl beraber çalıştık. Tüm bu yıllar içinde en ağır sözü, sadece bir kez kullandığı 'Gücenirim ha!' oldu.

Eskişehir'de eğitim topluluğunun büyük bir bölümünün tanıdığı, çalıştığı herkeste aynı izlenimi bırakmış, adam gibi adam Yaşar Gündüz Doğan.

Öğretmenler Haftası'nda seni anmamak olmazdı.

Sen, bizim her zaman başöğretmenimizsin!

Işıklar içinde uyu!

***

Ayrımcılığın, iltimasın, haksızlığın, bireysel rekabet ve kıskançlığın bu kadar arttığı ülkemin, Milli Eğitim gemisindeki öğretmenlerin, senin gibi kaptanlara 'çok' ihtiyacı var.

***

NOT: Katarakt ameliyatımı başarı ile gerçekleştiren Opr. Dr. Erdal KABADERE'ye teşekkürlerimi sunarım.