Toplumların bugünkü yaşamında geçmişten getirdikleri kültürel değerlerin çok önemli olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir.
Bir toplumu geçmişten geleceğe bağlayan 'kültür varlıklarımızın' ne denli önemli olduğu da bu gerçekliğin özünü oluşturmaktadır.
Kültür varlıkları yönünden çok zengin bir mirasa sahip olan Türkiye'de bu gerçeklikler yaşamsal önem taşımaktadır.
Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Eskişehir'imizde ise İlkçağ'dan günümüze uzanıp gelen öylesine çok ve değerli kültür varlığımız var ki…
Ancak ülkemiz genelinde olduğu gibi bizim ilimizde de 'kültür varlıklarımızın korunması ve geliştirilmesi' konusunda ciddi sorunlarımız var…
Konumuzun ikinci boyutunda yer alan ve çağımızda önemi giderek artan 'belediyeler' gerçeği için fazla söze gerek yok. Bence şu iki cümle bu gerçekliği çok iyi özetliyor:
'Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir…'
'Yerinden yönetim daha hızlı, daha ucuz ve daha verimli sonuçlar vermektedir…'
Ve 30 Mart seçimlerine çok az zaman kalan şu günlerde, başımızı siyasal polemiklerin içine fazla gömmeden biraz da somut gerçekleri tartışmamız gerekiyor…
Çünkü önümüzdeki süreçte kültür varlıklarımızın korunması konusunda da belediyelerimizi çok önemli görevler bekliyor.
KORUMA BİLİNCİMİZ YETERSİZ
'Kazılardan çıkan 3-5 çanak çömlek bizim büyük projelerimizi geciktiriyor…' diyen bir kişinin 'başbakan(!)' olduğu bir ülkede yaşıyoruz…
Oysa sözü edilen o buluntular 'İstanbul tarihini 8.500 yıl geriye götürüyor ve dünya tarihini değiştiren bilgiler içeriyor…'
Başbakanda somutlaşan bu koruma bilinci eksikliğine toplumsal düzeyde baktığımızda karşımıza şu acı gerçekler çıkıyor:
· Yağmacılık çok yaygın: İnsanlarımız kültür varlıklarımızdan bireysel çıkar sağlamayı 'mubah' hatta 'açıkgözlülük' sayıyor. Kamu yöneticileri ve siyasetçiler bu duruma göz yumuyor…
· Korumacılık için yeterli kaynak ayrılmıyor: Genel ve yerel bütçelerden koruma uygulamaları için ayrılan pay binde birler düzeyindedir.
· Koruma amaçlı planlamalar yetersiz: Merkezi ya da yerel yönetimler tarafından yapılan imar planlarında kültür varlıklarımızın korunmasına yönelik önlemler yetersiz. Hatta bazı planlarda yağmacılık meşrulaştırılıyor.
· En büyük zararı kamu yönetimi veriyor: Ne yazık ki 'kültür varlıklarımıza en büyük zararı bazı bakanlıklar ve belediyeler veriyor…' Bakanlıkların turizm, sanayi, enerji, ulaşım vb projeleriyle, belediyelerin kentsel dönüşüm, bulvar ve cadde açmak gibi çalışmaları söz konusu olunca ilgili yasalar ve Koruma Kurulu kararları kolayca by-pas ediliveriyor…
KUDEB'LER İŞLEVSİZ
11 Haziran 2005 tarihli yönetmelik ile 'Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB)' adı, altında İl Özel İdareleri, Büyükşehir Belediyeleri ve bakanlıkça izin verilen belediyeler bünyesinde, yeni bir kamu yönetimi birimi oluşturuldu.
İlgili yönetmelikte KUDEB'lerin amacı: 'Korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili işlem ve uygulamaları yürütmek…' olarak belirlenmiş.
KUDEB'ler 2007 yılında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve İl Özel İdaresi bünyesinde de kuruldu.
Ancak KUDEB'ler 'yurttaşlara ücretsiz proje yapılması ve bürokratik formalitelerin azaltılması…' gibi iki temel soruna çözüm getirmiyor. Üstelik bu birimlerin kadroları ve bütçeleri de çok yetersiz.
BELEDİYE MECLİSLERİ ÇOK ÖNEMLİ
Önümüzdeki süreçte özellikle 'eğitim, kültür ve sanat alanlarında belediyelerin yetki ve sorumluluklarının çok artacağı…' öngörümüzü bir kez daha vurguladıktan sonra, belediye meclislerinin önemini de irdelemeye çalışalım.
Demokrasi öğretisinde 'beşik' olarak belirtilen belediyelerin en önemli unsuru da hiç kuşkusuz ki 'belediye meclisi' dir.
Ancak ne yazık ki bizim yasal mevzuatımızda ve demokrasi geleneğimizde belediye meclislerinin yetki ve sorumlulukları olması gerektiği düzeyde değildir.
Üstelik belediye meclisleri oluşturulurken 'uzmanlık, deneyim, birikim ve demokratik temsiliyet…' gibi ölçütler değil; 'parti içi dengeler ve seçim kazanma hesapları…' önde tutulduğu için, ciddi boyutta 'kalite' sorunu yaşanmaktadır.
Hatta bu meclisler, 'ekonomik ya da siyasal rant peşinde koşanların arenası…' gibi bir izlenim vermektedir.
Bu durumda, toplumumuzda bir rant alanı gibi algılanan kültür varlıklarımızın korunması konusunda belediye meclislerini önünüzdeki süreçte önemli sorumluluklar beklemektedir. Özellikle 'sol kimlikli meclis üyeleri tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyadırlar...'
Çünkü 'kültür ve doğa varlıklarının korunması, sol düşünce açısından evrensel boyutta önemli olan temel bir ölçüttür…'
SÖZÜN ÖZÜ
Türkiye'de kültür ve doğa varlıklarımızın korunması sorunlarının temelinde yatan sorun, demokrasi sorunudur.
Bu temel sorunun altında da 'koruma bilinci eksikliği' ve 'yağmacılık' yatmaktadır.
Demokrasi ve koruma kültürümüzün geliştirilmesi konusunda elbette ki tüm duyarlı yurttaşları bekleyen uzun vadeli görevler vardır.
Ama kültür varlıklarımızın korunması konusunda belediyelerimizi bekleyen ertelenemeyecek önemli güncel görev 'yağmacılığın önlenmesidir...'
Bu konudaki yapısal çözüm,' tüm koruma etkinliklerinde ve projelerinde meslek odalarının katılımını…' uygulamaya sokmaktır…
Bu konuda herkesin üzerine düşeni yapması dileğiyle…
Sevgiyle dostlukla.