AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Hakan Çizmelioğlu, 'Ahmet Ataç'ın Uluönder'de büyük projesi var. Bunun bir kısmını da Eskişehirspor'a versin' demişti.

BELEDİYELER BAKKA
DÜKKANI DEĞİLDİR
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç önceki akşam ES TV'de katıldığı Vaziyet Programında Çizmelioğlu'na yanıt verdi. Ataç; 'Genç kardeşimiz bu işleri sihirli değnekle yapılıyor zannediyor herhalde. Bütçeler oluşmadan bu işler yapılmaz. Bir de 27 dönümü Eskişehirspor'a bağışlasın demiş. Yani genç arkadaş bilmiyor. Öyle rastgele arazi falan bağışlanmaz. Hazine arazileri var gitsinler onları alsınlar. Üstünde yapı yok boş yerler. Bizim Su Sporları'nın karşısında Maliye'nin bir binası var belki 15 senedir boş duruyor. Tepebaşı İlçe Başkanı şunu bilsin, belediyecilik öyle bakkal dükkanı işletir gibi değil. Bakkal dükkanını küçümsediğimden değil tabii, rastgele işletilemez. Yasalara bağlıdır, yönetmelikleri vardır onun üzerinden gider' dedi.

HİÇ DESTEK VERMİŞ Mİ?
'Hakan Çizmelioğlu, hiç Eskişehirspor'a bir destek vermiş mi?' diye soran Ataç; 'Yörük sırtından kurban kesmek denir buna. O açıdan öyle bir şeyin itibarı yok benim için. O açıdan dilediği gibi konuşabilir ama biz bildiğimizi yaparız. Alsınlar o hazine arazilerini. Oraları Büyükşehir ile beraber imara açarız. Eskişehirspor değerlendirsin onları. İnşaatları da Hakan yapsın' dedi. Ataç yaptığı açıklamayla Çizmelioğlu'na Eskişehirspor'a destek olunması için yol göstermiş. Ataç; 'İktidar sizsiniz. Boş hazine arazilerini Eskişehirspor'a verin. Biz de imara açalım. ES ES kazansın' diyor. Çizmelioğlu ES ES'e destek verilmesi konusunda gerçekten samimiyse bu konuda çalışma yapmaldır.
Eskişehir'in üç milletvekiliyle birlikte girişim yaparak; Eskişehirspor'a gelir getirecek büyük arazileri kazandırmalıdır. Bunu başardığı takdirde başta ES ES taraftarı olmak üzere tüm kentten büyük alkış alacaktır...
-----------------------------------------------------
MİLLETVEKİLİNİN TERAZİSİNİ
KURTARMA OPERASYONU(!)


İki katlı ve garajlı bir evde oturan ailenin biri tam yatmaya hazırlanırken karısı kocasına 'garajda hırsız var' der. Adam camdan sessizce dışarı bakar, garajın ışığını açar. İki kişi eşyalardan bazılarını taşımaktalar. 'Evet' der adam. 'Dışarıda iki kişi var bizim eşyaları çalıyorlar…' Bunun üzerine hemen polise telefon eder… 'Alo memur bey şu anda bizim bahçede iki hırsız var ve garajdaki eşyalarımızı çalıyorlar. Acele araba gönderin' der. Bunun üzerine polis; 'Evin içindeler mi?' diye sorunca adam; 'Hayır, garajdalar' der. 'Tamam, o zaman içerden kapıları iyi kilitleyin ses yapmadan evde bekleyin. Eğer zamanımız ve aracımız olursa göndeririz, çünkü şu anda hepsi meşgul.' Adam telefonu kapatır ve yüze kadar saymaya başlar… Saydıktan sonra tekrar polise telefon eder. 'Biraz önce size evimde hırsız var diye telefon etmiştim. İkisini de vurdum' der. Telefonu kapatır. İki dakika geçmeden bir sürü polis arabası ve bir de ambulans gelir ve hırsızları Suçüstü yakalarlar. Memurun biri adama yanaşır:
'Hani adamları vurdum demiştiniz?' Bunun üzerine adam da; 'Hani siz de şu anda aracınız yok demiştiniz!' Bu fıkra beni yıllar öncesine götürdü. 15 yıl önce Eskişehir'de 'hırsızlık olayları' çok artmıştı. İl Emniyet Müdürlüğü'nün 'karşısındaki işyerleri bile ardarda' soyuluyordu. Polis bu 'hırsızlık olaylarının faillerini bir türlü' yakalayamıyordu. Esnaf bu konuda tepkiliydi. Bizler gazete manşetlerinde 'Emniyet Müdürlüğünü yerden yere vuran haberler' yapıyorduk. O günlerde dönemin AK Parti Milletvekili Fahri Keskin'in 'marketinden bir terazi' çalınmıştı. Polisin çalınan teraziyi 24 saat içerisinde failiyle birlikte yakaladığını öğrendim. O yıllarda çalıştığım Sakarya Gazetesi'nin manşetinde bu olayı 'Milletvekilinin Terazisini Kurtarma Operasyonu' başlığıyla yayınlamıştım. Polisin bu başarısını 'mizahi bir dille' anlatarak, ti'ye almıştım. Haberde; polisin milletvekilinin terazisini bulmak için büyük özveriyle çalıştığını, başarılı operasyon düzenleyerek bulduğunu 'ballandıra ballandıra' anlatmıştım. Olayı öyle abartmıştım ki; 'sanki polis uluslararası dev hırsızlık çetesini' çökertmişti. Eskişehir'de yaşanan hırsızlık olaylarının hiçbir failinin bulunamadığı bir dönemde çıkan bu haber, Eskişehir esnafını daha da öfkelendirmişti. Hatta dönemin 'başarısız Asayiş Şube Müdürü' (Bugün FETÖ'den tutuklu) bu haberden dolayı emniyet muhabirlerinin olduğu ortamda 'arkamdan bol bol sinkaflı' küfür etmiş. Kendi başarısızlığını bana küfür ederek, örtmeye çalışmış. Bu küfürlerden sonraki yıllarda haberim olmuştu. O yıllarda 'polis hırsızlık olaylarını mağdur olanın gücüne göre' araştırıyordu. Ne mutlu ki; 'Milletvekilinin Terazisini Kurtarma Operasyonu' haberimiz sonrasında Emniyet bu konuda işi çok sıkı aldı. O yıllarda olağan hale gelen hırsızlık olayları bıçak gibi kesildi. Merhum Süleyman Demirel, 'Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz' demişti. Haberi mizahi bir dille yazmamış olsaydım, zaten manşet olmazdı. Hırsızlık olaylarında Emniyet'in kendisini toparlaması konusunda etkili olamazdı.
-----------------------------------------------------
NOSTALJİ
KOÇ VE SABANCI'YA İLK FAHRİ DOKTORA

Yıl 1984. 36 yıl önce. Anadolu Üniversitesi, Türkiye'nin en büyük iki işadamına Fahri Doktora veriyor.Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı merhum Vehbi Koç, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı merhum Sakıp Sabancı hayatlarının ilk Fahri Doktoralarını Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nden alıyor. Tarihi Fotoğrafta 36 yıl önce Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Fahri Doktora Töreni sonrasında Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı ile sohbet ediyor. Vehbi Koç 25 Şubat 1996, Sakıp Sabancı 10 Nisan 2004 yılında vefat ettiler. Koç ve Sabancı ülkemize büyük hizmetlerde bulundular. Milyonlarca insanı istihdam ederek, onların evlerine ekmek götürmelerini sağladılar. Vehbi Koç'un oğlu Rahmi Koç'ta Anadolu Üniversitesi'nden 18 Eylül 1998'de Fahri Doktora almıştı.
--------------------------------------------
FOTO ŞAKA

Haber Muhabiri:
Nasıl çarptınız? Acı var mı?
Kazazede: Acı olmaz mı ! Ama İyi çarptık. Artık önümüzdeki kazalara bakacağız
--------------------------------------------
FIKRA
TÜM ERKEKLER ALKIŞLAR

10 erkek 1 kadın toplam 11 kişi helikopterden sarkan halata asılıdırlar. Halat herkesi taşıyacak kadar güçte olmadığı için içlerinden birinin halatı bırakması gerektiğine karar verirler. Yoksa hep beraber düşeceklerdir. Bu kişinin kim olacağına karar veremezler ama o anda kadın çok etkileyici bir konuşma yapar. Tamamen gönüllü olarak ipi bırakabileceğini söyler, çünkü bir kadın olarak, kocası, çocukları için ve aslında erkekler için her şeyi karşılıksızca bırakmaya alışık olduğunu söyler. Hikayesini bitirir bitirmez, tüm erkekler onu alkışlamaya başlar