Ahmet Rasim gibi yazacak olursak yazıyı…
Nasıl yazıyor yazıyı üstat?
'Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak adeta doğal bir ihtiyaç haline giriyor.
İnsan Boğaz'da yükseldikçe yükseliyor.
Ben bile kısa bir süreliğine Göksuyu'nu bırakarak Sular'a doğru aktım.
Büyükdere'de biraz oturup karnımı doyurayım, diyerek, bahçesi denize uzanan, uzunca bir lokantaya girdim.'
Bizim yazar takımının çoğunluğu boğazına düşkündür.
Bunlardan bir kısmı evlenip düzenli bir aile hayatı yaşamamıştır.
Yazayım çizeyim derken…
Yani hayatta bir düzen tutturamayınca ömürleri otel odalarında geçmiştir.
Öyle olunca da yazılarında oteller, lokantalar sıkça yer alır…
Hatta, öyle ki bazı lokantalar bu yazarlar sayesinde meşhur olmuşlardır.
Adları edebiyat tarihinde yerini almıştır.
Tabii bu ayrı bir yazı konusu…
Edebiyatçıların meşhur lokantaları…
Lokantaların yanında bir de meyhaneler vardır.
Özellikle şair takımı meyhane düşkünüdür.
Garipçiler…
Birinci Yeniciler…
İkinci Yeniciler…
Kürdün Meyhanesi meşhurdur şairler arasında.
Sonra, Kör Agop'un Yeri
Dediğim gibi, ayrı bir konu bu.
Biz şimdi şu başladığımız yazının üstesinden gelmeye bakalım.
***
Sonra lokantanın yemek listesiyle devam ediyor yazıya Ahmet Rasim.
'Piliç suyuna çorba, piliçli pilav, pirzola, tas kebabı, patlıcan kebabı, kuzu ciğeri, kuzu başı, kuzu fırında…'
Daha akla hayale gelmeyecek pek çok yemek…
Sıradan bir esnaf lokantasında bu kadar çok yemek çeşidi olduğuna göre sadece bizim yazar takımı değil, pek çok zamane insanı boğazına düşkünmüş anlaşılan.
***
Bir başka yazısına da,
'Hani ya, demirhindi şerbetim!' diye başlıyor.
'Hani ya demirhindi şerbetim, diye kulağımda patlayan şiddetli ses beni o derece korkuttu ki hayretimden az kaldı alabildiğine giden ve üzerime doğru gelen arabanın altında kalacaktım.
Kendime gelip de bu haykırışın geldiği tarafa dikkat ettiğimde sipsivri, gürbüz, delikanlı, başında keçe külah, sırtında salta…' diye devam ediyor yazıya.
Demirhindi şerbeti satıcısını anlatıyor.
Buz gibi demirhindi şerbetinden nasıl içtiğini falan…
O kadar rahat yazıyor ki…
Zorlanmadan.
Şehrin orasında burasında gezerken gördüklerini anlatıyor.
Hatta bir yazısında da,
'Her zaman gevezelik olmaz a. Biraz da ciddi konulardan bahsedelim!' dese de yazılarında ne siyaset, ne ekonomi…
Ne de memleket meseleleri…
Ve geçimini yazdığı bu yazılarla sağlıyor.
Ve yazılarıyla edebiyat tarihinde yerini alıyor.
Ama yine de biz yazıyı kendi bildiğimiz gibi yazalım.
Olur ya da olmaz, edebiyat tarihinde bizim de adımız anılır ya da anılmaz, yine de en iyisi kendin olmaktır.