'Ben kavga etmeyeceğim ama makaramı geçerim,' diyor.
Karikatürlerinin yapılmasına da çok hevesli…
'Benim karikatürümü yapabilirler. Demirel'in karikatürlerinden oluşan bir müze var. Ne güzel bir şey bu...'
Doğru.
Ama Demirel'in kendi de başlı başına bir mizahtı.
Demirel'e,
'Erbakan, iktidara gelince genelevleri kapatacağım, diyor. Ne diyorsunuz buna? Siz iktidara gelirseniz siz de kapatacak mısınız genelevleri?' diye sorulunca…
'Bu millete en büyük kötülüğü yapmış olur Hoca. Genelevleri kapatalım da millet bizi mi becersin!' demişti.
Türk siyaseti ağır hakaretlerden...
'Sözünü ispatlamayan adidir, şerefsizdir!' bağırtılarından...
Karşılıklı atışmalardan, bağırıp çağırmalardan ibaret değildi eskiden.
***
'Ben kavga etmeyeceğim ama makaramı geçerim!'
O kadar kolay değil tabi makara geçmek.
İnce bir zeka gerektirir mizah.
İnce, pratik, parlak bir zeka.
Yani mizah yapmak da mizahtan anlamak da zekayla ilgilidir.
Kişi mizahtan anlamıyorsa, mizahtaki o zeka parıltısını görmekten yoksunsa mizahı hakaret zanneder.
***
En büyük tehlike…
Mizah karşısında en büyük yenilmişlikse mizaha öfkeyle, kin ve nefretle yaklaşmaktır.
Gülmeyi…
Hiç değilse gülümsemeyi bilmeli insan mizah karşısında.
***
İnsanlar mizah zekasını doğuştan getirir. Sonradan öğrenilmez.
Bir kursu; mektebi medresesi yoktur.
Bu meziyetler olmazsa kişide; soytarılık, şaklabanlık, şarlatanlık mizah zannedilir ki örneği çoktur bizde.
Yani makara geçmek o kadar da kolay değildir.
Hayatı...
Var olmayı...
Yok olmayı ciddiye almamak o kadar da kolay değildir.
Kolay değildir her şeyi ciddiye alanlarla...
Hayatla...
Var olmakla...
Yok olmakla dalga geçmek…
***
17.yy divan şairi Nef'î, hem methiyenin hem de hicviyenin en büyük şairiydi.
Dönemin bürokratlarını ince bir mizahla hicvetmekten vazgeçmemişti.
Kendisine, hicivleri nedeniyle kafir diyen müftüye şu hicvi yazmıştı:
'Bize kafir demiş müftü efendi
Tut ben diyem O'na müselman
Yarın vardıkta ruz-ı cezaya
İkimiz de çıkarız orada yalan'
Birkaç kez uyarılmıştı. Hatta dönemin padişahı IV. Murad'a, bir daha hiciv yazmayacağı sözünü vermişti.
Ama kalem öyle bir şeydir ki…
Vezir Bayram Paşa'yı hicvedince, idamına hükmedilmişti. Belki de Bayram Paşa'yı değil de padişahı hicvetmişti Nef'î. Ve belki de bu gerçek, padişahların otoritesinin sarsılmaması için gizlendi.
Bunun üzerine Nef'î, sarayın odunluğunda boğdurularak cesedi İstanbul Boğazından denize atılmıştı.
Son hicvi…
Yani son makarası, kendisi ağzından bağışlanması için yalvaran bir mektup yazmak isteyen zenci harem ağasının kaleminden kağıda siyah mürekkep damlayınca söylediği,
'Mübarek teriniz damladı,' sözü olmuştu.
Mizah işte böyle ölümle dahi dalga geçmektir.
Belki bu nedenle, mizahın en parlak olduğu dönemler sıkıyönetimin, baskıların, korkuların olduğu dönemler olmuştur.
***
'Ama makaramı geçerim!' diyor.
Hadi hayırlısı! Parlak bir zekayla karşı karşıyayız belki de.