At yarışı hastasıydı Bukowski.

Eski bir arabası vardı.

O eski arabayla hipodrom yolunu tozu dumana katıyordu.

Yolda kalmıyor muydu, o eski arabayla?

Kalıyordu ama hiç de umursamıyordu o bunu.

***

Bukowski’nin, sık sık arızalanıp hipodromun tozlu yollarında kalan eski arabası gibi bizim de eski bir arabamız var.

Benim ihmalkarlığım, ilgisizliğim yüzünden bir türlü değiştiremediğimiz bir araba.

Bana sorarsanız klasik bir araba bizimki…

Klasik araba merakım da var. Had safhada! Bu uğurda az filim çevirmedim!

Birkaç kez araba pazarından klasik araba diye eski araba alıp geldim.

Bunlardan biri 1974 model, kırmızı, iki kapılı spor bir arabaydı. Genç birinden almıştım. Müzik sistemi vardı arabada. En güzel klasik müzikleri o arabada dinlemiştim…

***

Klasik diye alıp geldiğim her arabaya Sultan,

“Bu klasik değil; bu bildiğin eski, hurda bir araba! Hemen geri götürüp ver!” dedi. Şiddetli tepki gösterdi.

Hani eve araba değil de kadın getirseydim, ne ayıp, bu kadar tepki göstermezdi.

***

Sonra?

Sonra işte klasik değil belki ama yerli malı bir araba elimizdeki…

Gayet güzel bir araba yani!

Kontağı çeviriyorsun çalışıyor.

Gaza basıyorsun gidiyor, frene basıyorsun duruyor.

Sağa çeviriyorsun sağa dönüyor, sola çeviriyorsun sola dönüyor.

Çalışmayan bir parçası yok.

Bakımlı da bir araba…

Hem Bukowski gibi yolda kalmamak için hem de trafiği tehlikeye sokmamak için düzenli bakım yaptırıyorum.

Ama Sultan’a sorarsan yaşlı, eski bir araba bu.

“Değiştir artık şunu!” diyor sürekli.

“Yok canım. Bukowski’nin arabası da…”

“Ne saçmalıyorsun sen! Bukowski’ymiş!”

***

Derken…

Kızılcıklı’da, bir kız çocuğu karşıdan karşıya geçiyordu yaya yolundan.

Durup yol verdim. Sen misin yol veren,“önce yaya” diyen!

Yayanın geçmesini beklerken, bizim bu eski arabaya biri gelip çarptı.

Öyküm’ün düğününe iki gün kala.

Aksiliğe bak.

Sultan da,

“Keşke düğünden önce değiştirseydin şunu,” deyip duruyordu.

Ondan da olduk!

***

Çarpan arabaya baktım. Korku filmlerindeki gibi…

Yüksek, devasa bir kamyonet…

Kamyoneti kullanan genç bir çocuk…

Kasapmış.

İnsan kasabı!

“Niye durdun abi!” diyor.

“Yaya yolu. Yaya geçiyordu. Yayaya yol vermek için…”

“Durmayacaktın abi! Niye duruyorsun! Yaya beklesin!”

O böyle söyledi ya!

Onun bu sözü üzerine söz söylemek olmazdı artık!

***

Her yıl binlerce insanın trafik kazalarında hayatını kaybetmesine şaşırmamak lazım.

Trafiğe çıkınca, eve sağ salim döndüğümüze, canımızı kurtardığımıza dua edelim.

Binlerce hayata mal olan amansız bir savaşın içinde gibiyiz!

Cehalet savaşının içinde!