AKP Büyükşehir Meclis üyesi Mustafa Önder'in 28 kasım 2014 tarihli Meclis'te yaptığı konuşmadır…

'Jale hanımın sözlerine katılıyorum şehir ağaçlardan, parklardan, yollardan ibaret değil kültür ve sanattan da ibaret değil. Bu şehir Hoşnudiye Mahallesi, İstiklal Mahallesi, Köprübaşı Caddesi, İstasyon Caddesi ve İki Eylül'den de ibaret değildir. Emek Mahallesi'nde Hacı Enes Camiinin altında hala daha asfaltlanmamış yol varken Zincirlikuyu mahallesine hala daha girilemez iken bunların detayını getirmiyorum. Eskişehir Ticaret Odası başkan yardımcılığı döneminde basın mensubu arkadaşlar çok iyi anımsayacaklardır ya 2010 ya 2011 de. Seyitgazi yolu ormanlık alan yanındaki Ticaret Odası kurumsal alanına sosyo kültürel tesis ve yaşlı bakım evi için düne kadar müsaade istediğimiz Büyükşehir Belediyesi, sosyo kültürel tesis eğitim alanı yaşlılara kültür ve bakım evini maalesef ki yan tarafındaki ormana zararı olacağı, yangın çıkabileceği görüşü ve daha detaylarıyla bu izni vermemiştir bu iki.

Üç. Sazova parkında yapılan uzay bilim istasyonu veya merkezi Sabancı tarafından yapılmıştır. Sualtı dünyası üyemiz olan şehrin kanaat önderleri sağ olsun ETİ tarafından yapılmıştır. Demek oluyor ki siz Beylikova'ya Mihalıççık'a Sivrihisar'a 50 kişilik 500 kişilik bir salon yapacaksınız ve bu şehrin eşrafı size sponsor olmayacak.

Dört. Biz öğrencilere gayet yakın insanlarız öğrencilerin yanında da yer alırız. Burada ciddi itirafta bulunacağım. Malumunuz basında sürekli yer almış idi. O parti şu parti bu parti burası belediye, burada rozet takmıyoruz. Hepimiz burada Eskişehir yönetimine, yönetilmesine talip olarak seçilerek gelen insanlarız. Bugün Adalar'da, bugün Barlar sokağındaki o zaman bizlerin de görevde bulunduğu hizmetleri Ahmet Ataç mutlaka hatırlayacaktır. Yani şunu demeye getiriyorum. Öğrenciler için yapılabilecek ne varsa biz de yapmaya gayret ediyoruz. Öğrencilere bizleri hedef gösteremeyiz. Bunlar ayrıştırımcılık oluyor. Benim evladım da öğrenci, sizlerin evladı da öğrenci. Ne kültüre karşıyız ne sanata karşıyız. Aksine ben sanata çok yakın bir insanım. Bu yüzden dediğim bölgelerde daha asfaltlanmamış kaldırım, yapılmamış yerler varken, bir aile bütçesi gibi düşünün, yiyecek ekmeğimiz yok bu akşam sinemaya gidelime benzer bu iş, oturacak evimiz yok araba almaya benzer bu iş.

Elzem munzam giderlerimizi asli vazifelerimizi tamamlayalım, bunu da yandan götürelim. Amaç hedef kültür sanat, amenna kabul ediyoruz. Üniversite kenti olsun diye uğraşıp duruyoruz. 3'üncü değil 4'üncüyü de açmaya çalışıyoruz. Türkiye Odalar Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'ndan bu söz de alındı. 3. Üniversitede inşallah açılacak.

Ne kültüre karşıyız, ne sanata karşıyız ne de gençlerimize karşıyız. Benim bir tane yaşlı arkadaşım yok. Şunu anlatmaya çalışıyorum; ne popülizm var burada ne de siyaset. Eğer böyle bir cevap verilecekse söyleyeyim Baksan'dan girip organizeye çıkılan yolu kim yaptı ama üzerine Büyükşehir Belediyesinin levhasını taktık. Ben siyasetçi değilim ben Eskişehir için savunan biriyim. Otobüslerimizi daha yenileyemedik, yollarımızı daha güzelleştirelim. Tabi ki sanata ve kültüre önem verelim, zaten sanatsız bir toplum düşünülemez. Eğitimsiz bir toplum olmaz. Burada bizler konuşabiliyorsak kültüre sanata önem verip eğitilmiş insanlar olduğumuz için konuşabiliyoruz.

Lütfen konuları farklı mecralara çekip bu memleketin 50 senedir 100 senedir yaşadığı bu ayrımcılığı taşımayalım. Bizler burada kardeş gibiyiz, hiçbir din mezhep ayrımı yapmadan ülkemizi yönetmeye çalışıyoruz. Popülizm yapılacaksa biz de tribünlere konuşmayı biliriz. Ama amaç o değil, çok eksiği var Eskişehir'in. Kent Park yapılırken teknelerimiz gelirken yanlış anımsamıyorsam 12 tane indi bindi istasyonu yapılacaktı. Bunları getirmiyoruz. Eskişehir'e çivi çakandan Allah razı olsun.

Amma velakin burada karnımızı doyuracak ekmek yokken, dışarıda gece alemine gitmenin alemi yok. Aile için konuşuyorum, aile bütçesi için. Eviniz yok araba almaya kalkıyorsunuz. Munzam işlerimizi halledelim sonra kültür sanat. Belki önümüzdeki yıl istemediğiniz kadar bütçe ayıracağız.'

Yarın bu konuşmayla ilgili değerlendirmelerimizi paylaşalım…

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

EĞİTİMİN HALİ…

Ayhan Aydıner'in özel haberini okudunuz dünkü gazetemizde…

Bütün olup bitenler, mahkeme tutanaklarında ve mahkemenin gerekçeli kararında yer aldığı haliyle…

Gazi Kız Mesleki Teknik Anadolu Lisesi'nde Güzellik ve saç Bakım Öğretmeni olarak çalışan bir eğitimci…

Yargılanıyor ve mahkeme 4 yıl 2 ay hapis cezası veriyor…

Yargılanma nedeni;

Cinsel saldırı ve kişiyi zorla kişi hürriyetinden yoksun bırakma…

Mahkeme kararı şu aşamada Yargıtay'da…

Elbette yargılama ve mahkeme kararı ile ilgili son sözü söyleyecek olan makam Yargıtay…

Mahkeme kararını onaylayabilir ya da gerekçeleriyle birlikte yeniden yargılanmasını isteyebilir…

Biz Sonhaber Gazetesi olarak,

Kendimizi asla yargıç, savcı ya da avukat yerine koymuyoruz…

Söz konusu haber de, mahkeme tutanaklarından ve mahkemenin gerekçeli kararından oluşturulmuş bir haber…

Hukukun en önemli karinesi şu;

'Yargıtay son kararını vermedikçe herkes masumdur…'

Ancak diğer tarafta başka bir hassasiyet var; onu da görmezden gelmemiz beklenmemeli…

Bu kişi bir eğitimci ve hala aynı görevine 'hiçbir şey olmamış gibi' devam ediyor…

Bunu kabul etmek de mümkün değil…

Biz kabul etsek bile,

Öğrencilerin ve velilerin içine düşecekleri endişe ne olacak?

Veliler kız çocuklarını nasıl gönül rahatlığıyla okula gönderecekler?

Bu hassasiyet, yok sayılabilir mi?

İşte bu noktada, bütün yük Eskişehir Valisi ve Milli Eğitim Müdürü'nün omuzlarında…

Bu hassas dengeyi çok iyi kurmaları gerekiyor…