Van hariç,
Ülkenin neredeyse tamamında elektrikler kesiliyor…
Hem de saatlerce…
Başbakan bir taraftan,
Enerji Bakanı bir taraftan açıklama yapıyorlar…
Nedendir bilmem; Cumhurbaşkanı her konuda konuşuyor da, bir tek bu konuda konuşmuyor…
Uzun yıllardır yaşanmamış bu kesintinin etkisini üzerimizden atamadan, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde silahlı iki kişi bir savcıyı odasında rehin alıyor…
Savcı, Berkin Elvan'ın ölümüyle sonuçlanan davaya bakan Mehmet Selim Kiraz'dı…
Ne oldu ne bitti bilinmez, ancak gerçek olan bir şey var;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, savcısının hayatını kurtarmayı başaramadı…
Ödün vermekten, teröristlerin taleplerini karşılamaktan söz etmiyorum; koskoca İstanbul'un ortasında, Avrupa'nın en büyüğü diye caka sattığımız bir adliyenin içinde, odasında rehin alınan bir savcının hayatını kurtaramamaktan söz ediyorum…
Neresinden bakarsanız bakın, halkın tamamının içini yakan, yüreğini burkan ve güven duygusunu fazlasıyla örseleyen bir durum…
Karanlıklar içinde geçen bir günün içinde, kapkara bir tablo…
***
Bu hengame içinde, başka bir olay daha vardı ki, o da gümbürtüye gitti…
Sonuç açısından değil;
Yaratacağı etki açısından…
Anayasa Mahkemesi kararıyla yeniden görülmesi kararlaştırılan Balyoz davasının ilk duruşmasında, tüm sanıklar için beraat kararı verildi…
İyi mi kötü mü, bir türlü anlamıyorum…
Bu insanlar onca sıkıntıyı neden çektiler?
Onca zamanı, sıkıntıyı, acıyı, ezayı kim nasıl telafi edecek?
Yitirilen canlar, yitirilen sağlıklar, yitirilen ilişkiler ne olacak?
Karanlık…
Rehin alınma olayı…
Balyoz davası…
Öyle de kötü, böyle de…
---------------------------------------------------------------
GELELİM BİZ KENDİ DERDİMİZE…
Türkiye'de bunlar olup biterken,
Bizim derdimiz 7 Haziran seçimlerinde listelerde kimler olacak, kimler olmayacak?
O listeyi kim yapacak?
Bu listeyi kim?
AKP listesinde kim hangi sırada olacak?
Ya CHP listesinde?
Birkaç gün önce, yine bu köşede yayınlanan bir CHP yazısında 'aday adaylarının fotoğraflarını' kullanmıştık…
23'ün değil…
Rastgele;
Biraz da yerimiz el verdiği ölçüde…
Yazının çıktığı gün, sabah saatlerinde gelen tepkiler şöyleydi;
'Sen köşende sıralamayı yapmışsın…'
'Nasıl yani?'
'Birinci, ikinci, üçüncü sıraya baksana, şifreli yapmışsın ama olmamış…'
'Allah Allah…Bak sen şu işe!'
Bu küçük olayda bile, insanların kendilerini nasıl kaptırdıklarını görmek mümkün…
Oysa bizim ne sıralama yapmak, ne bir şeyleri işaret etmek gibi bir derdimiz vardı…
Rastgele dizilmiş birkaç fotoğraf bile, bir yerlerde birilerinin sohbet konusu oluyor işte…
Ne gelir elden?..