Son günlerde Türkiye'de doğal havalar buz keserken, siyasal havalar fokur fokur kaynıyor.
Toplumsal gündemin böylesine yoğunlaştığı günlerde olaylar öylesine hızlı gelişiyor ki, bencileyin haftada iki gün yorum yazanlar çoğu zaman gündemin gerisinde kalıyoruz.
O nedenle bugünkü yazımda güncel ve sıcak konularla ilgili bazı görüşlerimi özet olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
AYYUKA ÇIKAN YOLSUZLUKLAR
17 Aralık'ta açılan 'AKP'li Bakan çocuklarının yolsuzluk dosyası' Türkiye'yi sarsmaya devam ediyor.
Aslında bu tür pislikler 'sözün bittiği…' yerlerdir. Ne yazık ki benim ülkemdeki 'yavuz hırsızlar…' ağdalı ve ağlamalı nutuklar atmaya devam ediyorlar…
Oysa 'ayakkabı kutularından çıkan gerçekler…' sadece yargının işlemesini gerektiriyor. Ama sözde demokrasi paketlerinden çıkarılan kurallarla yargımız da ayakkabı kutularına sokulmaya çalışılıyor… Bu yüzden yolsuzluk söylemleri de ayyukta dolaşıp duruyor…
ÇIKMAZ YOLLARA GİRENLER
Son günlerde Başbakan ve diğer AKP sözcüleri 'paralel devlet…' diye haykıran ağdalı söylemleri dillerinden düşürmüyorlar. Açıkça söylenmeyen bu suçlamanın aslında 'Gülen Cemaati'ni hedef aldığını…' sağır sultanlar bile biliyor…
Pensilvanya'dan gönderilen ağlamaklı fetvalar ise dinin tüm kanallarını dolanarak AKP'ye uzanıyor…
Yani 'evlerindeki kutularda milyonlarca lira saklayanlar…' kayıkçı kavgasına benzeyen bu polemiklerle, 'evlerinde tutulamayan sessiz milyonların…' önüne iki seçenek sunuluyor: 'Kırk katır mı istersiniz, yoksa kırk satır mı?...'
Bu arada, yandaş medyanın iki inançlı(!) kanadı birbirleriyle sözde dalaşlar yaparken, yıllardır o kutulardan nemalanan 'kardaş medya…' ise üç maymunu oynayarak, 'AKP'nin yolsuzluklarını ve cemaat çatışmalarını değil, CHP'de aday yapılmayanların Ankara yollarını…' manşetlerine çıkarıyorlar.
Nedense toplum çoğunluğu olarak bu yolların çıkmaz olduğunu bir türlü öğrenemedik…
ÇIKIŞ YOLU: HUKUK VE DEMOKRASİDİR
Oysa bir toplumda yolsuzlukların temizlenmesinin de, eşitliğin ve kardeşliğin sağlanmasının da yolu 'demokratik bir ortamda hukukun işlemesinin sağlanmasıdır'.
Bu sağlama için ise toplumdaki duyarlı yurttaşların seslerini yükseltmeleri gerekiyor. Üstelik özgürlük ve demokrasi güçlerinin sesleri, yavuz hırsızların seslerinden daha yüksek ve gür olmalıdır.
Örneğin, 19 Aralık günü KESK'in yaptığı grev ile son günlerde çeşitli kentlerde yapılan 'Gezi Direnişi'ne benzer protestolar umut veren girişimlerdir.
Ama esas önemlisi, önümüzdeki yerel seçimlerde verilecek oylarla umutların mutluluğa dönüşmesini sağlayabilmektir..
CHP'DE ADAYLIK TARTIŞMALARI
Türkiye gibi demokrasi yoksulu bir ülkede, parti içi demokrasinin birazcık da olsa işleyebildiği tek partinin CHP olduğu acı bir toplumsal gerçeğimizdir.
Ülkemizdeki sağ partilerde 'tek adamlık', radikal sol partilerde de 'parti disiplini' önde olduğu için oralarda 'çok sesli tartışmalara' pek rastlanmaz.
Yani 'çokseslilik' CHP'nin belirgin bir özelliğidir. Ama CHP'deki bu çoksesli tartışmalarda da çoğu zaman kantarın topu kaçırılır ve olması gereken 'çok sesli orkestra uyumu' sağlanamaz.
Son yapılan aday açıklamalarından sonra CHP'de yaşanan sorunlar bunun açık örneğidir...
CHP'LİLERE DÜŞEN SORUMLULUKLAR
Öncelikle tüm CHP'lilerin bir gerçeği görmeleri gerekiyor. Bugün yangın yerine dönen Türkiye'de halkımız CHP'den seviyesiz polemikler değil; başarı ve iktidar bekliyor.
İkinci görülmesi gereken gerçek de ' Sosyal demokratların Eskişehir'de son 15 yılda yerel yönetimlerde çok büyük başarı sağladığıdır.'
Bu bağlamda iki gün önce kert merkezinde 'Yılmaz BÜYÜKERŞEN, Ahmet ATAÇ, Kazım KURT üçlüsü' olarak açıklanan adaylar, kamuoyunda büyük bir rahatlama sağlamıştır. Çünkü bu kişilerin ortak özellikleri olan 'birikim, güven ve uyumlu çalışma' çok önemlidir.
Böyle bir durum karşısında tüm CHP'lilere düşen görev ve sorumluluk; zincirin güçlü birer halkası olarak yerel seçim çalışmalarına katkıda bulunmaktır.
Hiçbir CHP'linin istifa etme, seviyesiz açıklamalar yapma ve dolayısıyla partinin başarısına gölge düşürme gibi lüksü olamaz, olmamalıdır.
Sevgiyle dostlukla.