Türkiye'de sporun gözbebeği futbolda inanılmaz bir rant vardır. Çünkü futbol çok büyük kitlelere hitap etmektedir. Bu nedenle de futbol, gerek ekonomik kaynakları nedeniyle gerekse örgütsel anlamda yayılma politikasının en etkili kollarından biri haline geldi. İyilik veya kötülük düşünen kim, hangi kurum kuruluş varsa futbolun içine girdi. Bu nedenle de Futbolcular çağımızın gladyatör savaşçıları haline geldi. Sporumuzun siyasetten uzak, sporcularımızın da bir gladyatör olarak görülmemesinden yanayım. Sayın Mesut başkanda bu kulübe başkan olurken bazı vaatlerle geldi. Taraftar da ondan bir şeyler yapmasını Eskişehirsporumuzu beklentilerin üzerine taşımasını istedi. Kendiside bu sözü verdi. Bütçesi bizden bozuk takımlar devre arası transferini en iyi şekilde değerlendirdi ve şimdi başarı peşindeler. Biz ise üç haftadır galip gelemiyoruz. Artık yapacak bir şey yok. Önceleri ligin ikinci yarının yedi haftasını zorlu viraj diye nitelendiriyorduk. Ama şimdi hep zorlu haftalar yaşayacağız. Bu haftaları zararsız atlatırsak bu başarı Ertuğrul Hoca futbolcular ve cefakar taraftarımız sayesinde olacaktır. Bunda yönetimin inanın bir payı olmayacak. Bu sezon geçti önümüzdeki sezon için haddim olmadan bir öneride bulunacağım. Dede aslında bizim için bulunmaz bir nimet. Şimdi niye diye sorabilirsiniz? Taraftarın gözdesi Dede şayet Eskişehirsporun başına sportif direktör olarak getirilirse tıpkı Roberto Carlos gibi bize Brezilyadan ucuz ve kaliteli oyuncuyu kendi kariyerini kullanarak getirir. Ertuğrul hoca ve Dede bu konuda çok iyi bir uyum sağlayacaklarını da düşünüyorum. Böylece hem ucuz hem kaliteli sporcu alarak kulüp de faydalanmış olacaktır. İhtiyacımız olan santraforun alınmaması da geç kalmış tuz gibi olmuştur. Sezon sonunda inşallah özür dilemek zorunda kalmaz yönetim. Adam karısına pek hoş davranmaz, kalbini kırar. Sonra karısından sofrayı kurmasını ister. Kadıncağız hiç sesini çıkarmadan kurar sofrayı ve buyur eder kocasını. Adam sabırsızca sofraya oturur, iştah kabartacak bir zevkle yemeye başlar. Yemek tuzsuz olmuştur. Birkaç lokma yedikten sonra karısından tuz ister. Karısı; 'sen yiyedur ben getiririm', der ve içeri gider. Adam ikide bir; 'tuz nerde kaldı?' diye sorar. Kadın her seferinde 'tamam getiriyorum' diye cevap verir. Fakat tuz bir türlü sofraya gelmez. Neyse adam tuzu isteye isteye karnını doyurur. Sonra aklı başına gelir. Az önce hatununun kalbini kırdığı için özür diler. Hanım mutfağa gider ve elinde tuzla geri döner. Adam merak eder sorar; 'bu ne şimdi karnım doyduktan sonra tuzu ben ne yapayım' der. Karısı da ona; 'senin benim kalbimi kırdıktan sonra dilediğin özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir' Yorumu siz okurlarıma bırakıyorum. Bugün 8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü, kadınlarımızın Dünya Çalışan Kadınlar Gününü kutlarım.