Futbolumuzdan elde edilen rantın, bugün Avrupa'nın ve Dünya'nın en fazla gelir yaratan altıncı büyük futbol ekonomisi ne sahip olduğunu biliyor musunuz? Hal böyle olunca da bu pastadan faydalanmak isteyen sermaye babaları kendi menfaatleri için kulüpleri ellerine geçirmeye ve A.Ş. nin bir parçası yapmaya başladılar. Kulüpmüş, sporcuymuş, taraftarmış hiç umurlarında değil istedikleri tek şey kendi kasalarının dolması. Bir de buna siyaset eklenince saha içinde oynanan futboldan ziyade saha dışında yaşananlar gündeme oturdu. Sahanın içindekilerden çok sahanın dışındakileri konuşur hale geldik. Hani hep özlemini çekerdik ya çocuklarımıza da büyük bir şevk ile anlatır ve anlatırken de geçmişi yaşar gözlerimiz dolardı. Halit Kıvanç ın dediği gibi sahalar topraktı, ayakkabılar krampondu, Kaleciye geri pas yoktu. Bu basit ve güzel oyun sokakta, arsada, tarlada, dağ başında, kısacası her yerde ayakla vurulabilen her şeyle oynanıyordu. Oynayanlara ve izleyenlere bedava ya da ucuz yoldan heyecanlı ve tatmin edici bir eğlence sağlanırdı. Zaten amaç da futbolun güzelliğini görmek ve oynanan oyundan keyif almaktı. Fakat bu sezon Süper Lig'de 2 dramatik olay yaşandı. Biri Beşiktaş-Galatasaray derbisi, diğeri Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşması. Bu hadiseler, Türk futboluna büyük kan kaybettirdi. Benim korkum bu kirli oyunların devam etmesidir. Futbol, bir çocuk oyunu, bir ergen oyunu, yetişkin insanların içinde bulunduğu bir ortam değilmiş gibi muamele görüyor. Taraftarlar son dönemlerde sahalara yalnızca takımlarının renklerini değil, siyasi renklerini de yansıtır hale geldi. Bu hareket kimi zaman taraftarların organize çalışmalarının, kimi zaman da yalnızca münferit tavırların sonucu oluyor. Hatta çatma taraftar grupları oluşturuluyor. Bu nedenle Tribünde küfür edenler, Siyasi slogan atanlar, Kulüp başkanları, yöneticiler, spor medyası, futbol camiası, televizyonlar, yayıncılar, yorumcular, bizim gibi yazıp çizenler, Hakemler, Federasyon ve bu işin kaymağını yemek isteyen para babaları temiz futbol için el ele vermelidir. Eğer yapılacak bir siyasi eylem varsa bu sandıkta, miting alanlarında, dışarıda yapılsın. Bu işin yeri stadyumlar değildir. Stadyumlar takımına destek vermek gereken yerlerdir. Tribünlere oynamak' deyiminin en çiğ görüntülerini veren bu alışkanlığın önüne geçilmelidir. Futbolun güzelliklerinin görmezden gelindiği; futbolseverlik yerine kaba kulüp şovenizminin ön plana çıkarılarak, 'Ben futbolu değil falanca takımı seviyorum!' diyen taraftar profilinin ve diğer takımlara düşmanlığın futbol aleminde bir moda gibi yayılmaya çalışıldığı oyundan kurtulup Statları arena sporcuları da birer gladyatör görmekten vaz geçelim. Takımımızı tutalım onu destekleyelim, sahip çıkalım. Hayat futbola fena halde benzer. Futbol, şahsi beceri gerektirir; ama aslında toplu oynanan, insanların bir takım halinde oynadıkları bir oyundur. Hayat da öyle değil mi? İstediğin kadar yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa kaybedersin. Bunun içinde Kulüp başkanlarının taraftarları kin, nefret ve kan kusan kitleler yapmaktan vaz geçmelidirler. Onların verdikleri demeç ve açıklamalar çok önemlidir.