Son aylarda CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nin liderleri 'Türkiye'nin önünü erken seçim açar' diyorlar.

AK Parti ve MHP ise 'seçim zamanında yapılacak' diyor.

Seçim 2023 de yapılırsa eğer hukukçulara göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aday olması mümkün değil.

Çünkü Anayasada, 'en fazla üst üste iki defa seçilebilir' maddesi var.

Hukukçular bu madde kaldırılmadığı sürece Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilebilmesinin önünü kestiğini üzerine basa basa söylüyorlar.

'Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 seçimlerinde aday olamayacaksa neden ısrarla seçimlerin 2023'de yani zamanında yapılacağını söylüyor?' diye aklınıza soru işareti gelebilir.

Haklısınız.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan da Anayasa'nın bu maddesine göre aday olamayacağını herkesten iyi biliyordur.

Bilmemesi mümkün değil.

Hadi bilmiyor diyelim.

Yanında çok sayıda hukukçu danışmanları var.

En azından onlar söylüyordur.

'O zaman cumhurbaşkanı bir dönem daha aday olacağım dediğine göre bunu söylerken mutlaka bir hukuki dayanağı vardır' diye hukukçu arkadaşlarıma sordum.

'Tek seçenek var. O da erken seçim kararı almak.'

Erken seçim kararını kim alır?

Anayasa mealen şöyle diyor:

'Erken seçim kararı için gerekli oy oranı milletvekili sayısının en az beşte üçüdür…'.

Meclisimizin milletvekili sayısı 600 (Şu an 16 vekil istifa ve vefat nedeniyle eksik…).

Beşte üçü 351 yapıyor…

AKP (289) + MHP (48) = 337…

Yani…

İktidar ortaklarının milletvekili sayısı, erken seçim kararı almaya yetmiyor…

Ya CHP milletvekillerinin…

Ya İYİ Parti milletvekillerinin…

Ya da HDP milletvekillerinin, AKP ve MHP milletvekilleriyle birlikte

'evet' oyu vermeleri şart…

Diyebilirsiniz ki:

'2017'de Anayasada yapılan değişikliğe göre Cumhurbaşkanının da erken seçim kararı alma yetkisi var…'.

Evet var ama…

Erken seçim kararını 2. döneminde alan Cumhurbaşkanının, yapılacak erken seçimde aday olamayacağına ilişkin de anayasa maddesi var…

Erdoğan, önünde daha yaklaşık üç yıl varken; katılamayacağı seçim kararını neden alsın?..

* * *

Bu soruyu CHP, İYİ, Saadet partilerin il başkanlarına sordum.

'Cumhurbaşkanı 2023 hedefleri diyor. 2023 de seçim var. O zamana kadar hedefler gerçekleşmezse seçmene mahcup olacaklar. O nedenle 2021 olmasa da 2022 de erken seçim kararı alır. Hem de üçüncü kez aday olma imkanını elde etmiş olur. 2023 de üst üste iki dönem seçildiği için aday olabilmesi Anayasa'ya göre mümkün değil' diye yorumladılar.

* * *

O zaman ufukta erken seçim gözüküyor.

Ben 2022 de olma ihtamalini daha yüksek görüyorum.

Salgın nedeniyle her ne kadar esnafların ve çalışanlarının yaralarını şu kadar yardım yaparak sardık deselerde insanlar aynı düşünmüyor.

Birde salgın henüz geçmiş değil…

Oy sandıkların konulduğu yerler genelde okullar…

Çok sayıda insanın oy kullanmak için okulun içerisinde olacağı için 2022 de olma olasılığını artırıyor…

* * *

OYUN DA SKOR DA GÜZELDİ

Eskişehirspor haftalar sonra kendi sahasında bir puan aldı…

Ligin 22. Haftasında kendi sahasında Bandırmaspor'u 2-1 yenen siyah-kırmızılar, o maçtan sonra yaptığı karşılaşmaların 4'ünü de kaybetti.

Futbolcuların ortaya koydukları futbolda geçmiş maçlara göre bir ilerleme vardı…

Ancak bireysel hatalar maçı kazanmanın önüne geçiyordu.

* * *

ES TV'deki 'ESSPOR' programında sevgili Osman Cemoğlu ile birlikte takımın başına Cengiz Seçsev'in gelmesiyle kötü giden günlerin geride kalacağına inandığımızı hep söyledik…

Ancak birileri 'rüyadaysanız uyanın da gerçeği görün' diye bizi eleştirdiler.

Biz yılmadık, inancımızı kaybetmeden aynı sözleri söylemeye devam ettik.

* * *

Perşembe'nin gelişi çarşambadan belli olur derler ya.

Geçtiğimiz hafta Ankara'da Keçiörengücü karşısında ortaya konulan futbol ve hataların geçmiş haftalara göre daha az'a inmiş olması gelecek haftalar için beni umutlandırmıştı.

Bunda da yanılmadığımı Adanademirspor maçında gördüm.

İlerlemiş yaşına rağmen kaptan Sezgin ve forma şansı bulan tüm futbolcular maçı kazanmak adına yapılmasını gerekenleri yaptılar.

Tek şansızlıkları karşılarında şampiyonluk, olmazsa play off mücedelesi veren ligin güçlü takımlarından birisi olması idi.

Eğer rakip orta sıralarda veya Eskişehirspor gibi ligde kalma umudunu kaybetmiş bir takım olsaydı sezonun ikici galibiyetini alma şansı daha yüksekti.

AH BEDİRHAN AH!

Takımın en çalışkan futbolcularından birisi de Bedirhan dı.

İlk yarıda ve ikinci yarıda yakaladığı iki pozisyonu gole çevirebilseydi belki skor başka olabilirdi.

80. dk.da Furgan'ın ceza sahasının dışından vuruşunda kaleci Zubas topu güçlükle kurtardı.

Geçmiş haftalarda takım genelde oyunu kendi yarı sahasında kabul ediyordu.

Rakip sahaya girip tehlike yaratma kabiliyetleri zayıftı.

Adana'nın Lacivert-Mavili takımı karşısında

Adanademirspor gibi güçlü bir takımın karşısında ezilmeden nerede ise başa baş bir mücadele eden futbolcu kardeşlerimi kutluyorum.

* * *

31. Hafta Eskişehir'de Balıkesirspor ve 32. Hafta deplasmanda Menemenspor ile oynanacak maçlardan üç'er puan bekliyorum.

Cumartesi günkü ortaya konulan futbol gelecek adına beni çok umutlandırdı.

33. Hafta yine Eskişehir'deki Bursaspor ve 34. Haftada konuk olacağı Boluspor maçlarından da puan veya puanlar alabiliriz.

Belki de Boluspor'u kendi evinde yenerek sezonu deplasman galibiyeti ile noktalayabiliriz.

* * *

Cengiz Hoca'nın farklılığı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.

Cumartesi günü ilk 11'de sahada yer alanlar ile oyuna sonradan giren kırmızı-siyahlı formayı giyen futbolcular, seneye mücadele edecekleri 2. Ligde neler yapabileceklerini gösterdiler.

Tek sorun gol.

Transfer tahtası açılabilirse çok değil 3 veya 4 futbolcu transfer edilirse bu takım gelecek sezon ikinci ligde şampiyonluğa oynar.

'U 19 TAKIMINDA BİLE OYNAMADILAR'

Adanademirspor maçından sonra basın toplantısında Cengiz Hoca'nın sözlerinin arasında bir cümle dikkatimi çekti.

'Eskişehirspor mücadeleye girdiği zaman ne kadar ön plana çıktığı ki bu takımda daha U19'da oynamadan A takıma çıkan oyuncular var.'

Adanademirspor'da forma giyen futbolculara baktığımda 'süper ligde' forma giyenler de ederi 1-2 Milyon eden futbolcularda vardı.

Bu takımın karşısında alınan beraberlik bile galibiyet kadar sevindirici.

* * *

Önemli olan futbolcu kardeşlerimizin cumartesi günkü ortaya koydukları istikrarlı futbolu devam ettirmeleri ve her geçen hafta daha da üzerine koymaları.

Cengiz Hoca'nın verdiği teknik ve taktiği sahada uygulayabilirlerse yukarıda yazdığım en az iki maçta galibiyet almaları imkansız değil.

* * *

şart olan eğitim mi? Ahlak mı?

İnandığımız bütün değerleri sorguluyoruz yeni baştan, kendimize iyi gelecek ama akıl sınırlarında ilaçlar arayışındayız, iyileşmek için buna ihtiyacımız var.

Günü ve yaşadığımız olayları değerlendirmek için fikir tartışmasına girdiğimiz dostların bakış açılarını duydukça, şaşkınlığım ve umutsuzluğum beni ürkütüyor doğrusu.

İnsan inancından şüpheye düşer mi? Düşüyormuş sahiden de, hatta düşmenin de ötesinde uzaklaşıyor soğuyormuş da.

Her sıkıştığımızda saçma sapan bir inanç yüklüyoruz kendimize…

Sorumluluk almaktan ziyade oluruna bırakmak gibi bir bekleyişin içine giriyoruz çünkü işimize gelen böylesi. Ya sorumluluk almaya gönüllü olanlar, bilirkişiler, onlarda bizim gibi çözüm üretmek yerine oluruna ve zamana bırakırlarsa nice olur halimiz.

Bugün inanarak söylediklerinin yarın tam tersini yaparlarsa, deneme yanılmanın asla kabul görmediği bu kulvar da kayıplarımızın telafisi olur mu sizce?

Bir ateş çemberinin içinde umutlarımızı kaybetmeme savaşı veriyoruz. Evet, günün gelişmeleri ve sorumluluğu altında ezilmemek için güneşe ve hayata dönüyoruz yüzümüzü çoğu zaman, çünkü bir çıkar yol bulamıyor olmak ürkütüyor ve kimyamızı bozuyor.

* * *

Bu günlerde bir adım ileriye değil de bazı insanların hayatlarının bir hiç yüzünden üzerlerine koyulan ipoteklerin yüzleşmelerine tanıklık ediyoruz. Kaybolup giden yaşam haklarının geri iade edilmelerine suskunca iç geçiriyoruz. Küsen, kırılan kendiyle çarpışan onlarca işin ehline itibarlarını geri veriyoruz. Peki belki bir hiç yüzünden hala daha itibarsızlaştırdıklarımızı ne zaman göreceğiz, onları da aradan yıllar geçtikten sonra ve en önemlisi iş işten geçtikten sonramı kazanmaya çalışacağız. Ya da tam tersine gözü kapalı güven duyduklarımızı, algımızın iplerini teslim ettiklerimizi hiç mi sorgulamayacağız, hata üstüne hata yapma hakkı mı vereceğiz.

Bilemedim şart olan eğitim miydi, yoksa ahlak mıydı?

Yoksa her ikisi miydi?

* * *

YANLIZ SEKİZ DAKİKAN VAR...
Hikayede anlatılan efsaneye göre bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile
birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar:
'İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma. Ayrıca
sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate
al. Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en mühim şeyi unutma'
diyor ve durmadan ikaz ediyordu.
Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır. Yığınla altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla mücevherleri toplamaya başlar.
Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur:
'Yalnız sekiz dakikan var...'
Sekiz dakika çabuk geçer. Kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır...

Bu sırada çocuğunu içerde unutmuş olduğunun farkına varır, ama iş işten çoktan geçmiştir. Ağlamak, sızlamak, dizini dövmek, saçını-başını yolmak fayda vermez.
Kapı bir kere daha açılmamak üzere kapanmıştır.
Zenginlik uzun sürmez, ama ümitsizlik hep yaşar.
Aynı şey çoğu zaman çoğu insanın başına da gelir.
Bu dünyada yaklaşık 80 senelik ömrümüz vardır ve bir ses daima bize:
'Sakın en mühim şeyi unutma' der gibidir.
Mühim olan açık, net bir şekilde bellidir, o da, 'Ebedi hayatı kazanmaktır'. - - - - - - - - - - -
Kaybedilme ve riske sokamayacağımız şeyler:
Manevi değerler, doğru inanç, doğru arkadaş, doğru çevre, doğru aile, hakiki dostlar ve sana ayrılan sınırlı hayattır.
Maalesef biz en mühim şeyleri çoktan unutmuşa benziyoruz…

(alıntı)* * *