Sessiz sessiz ilerliyordu gece; gündüzse kendine saklamıştı karanlığını. Kalemiyle suya 'Seni seviyorum' yazan bir şair gölgesine söz geçiremiyordu, soğuktu. Adım adım çoğalıyor bu girdap ve sonunda bir kediye derdini anlatmaya çalışan gündelikçi, sokağın gücüne şiirle sevap dokuyordu, yalnızdı. Böyle sessiz bir çığlıktı kadehten içtiği şairin ve göğün adaletine inanıyordu damla damla ıslanan ceketinin kırmızısıyla. Belki uzak yaraları gören gülümseyen bir kız vardır bir yerlerde; ona aşık olmalıydı oysa tüm kelimeler ve ben. Ben belki şiirin şelalesinde tesadüfen erimemiş bir buz kütlesi arıyorum. Lale Müldür, büyük tevazuyla ,büyük büyük adımladı şiiri ve çocuklara sakladı kendinin rengini. Soğuk günlerin sıcak eviydi o ve kitapları. O sanki büyüyerek çiçek açan bir uzak bahçe çiçeği tüm renklerin. Aşkı, sokakların dilini, saatlerin dilini ve gecenin rengini başka gören bir kalem, bir ressam. Coğrafyamızın en özel şairlerinden Lale Müldür'e çok sevildiği Eskişehir'den sevgiler selamlar…

Beyaz

İz!
Beyaz bir ülkeden çıkıp gelen ikiz!
Lacivert çarşaflara buzdan siluetini çizen sonsuzluk
ve giz, yaklaş!
Beden nerede parçalandıysa kartallar oradadır. Uykunun
beyaz kum tanecikleri gibi dağıldığı bir gün şeffaf
kanatlar seni yerden kaldıracaklar.
Tuz! Buzu çözen formül, kanallardan akan kar ve pus
Beden nerede parçalandıysa kanatlar oradadır.
Dev kanatların yalayıp geçtiği tuz çölleri,
kızgın havanın ve tuzun örttüğü, örterek çizdiği figürler,
prizmatik kuşlar, bale, beyaz değme noktaları....
Kim yaşamını kurtarmaya çalıştıysa kaybedecek. Kim
kaybettiyse bulacak onu yeniden. Fezanın
lacivert bir serap gibi insanları sardığı bir gün
dağınık hafif bir uykudan kalkar gibi
teyelleyeceksin kendini.
Yırtık neredeyse beyaz uyum noktaları oradadır sevgilim.
Uz! Yırtık bir göğün altında yaşıyor muyuz?
İşyerlerini saran beyaz yası
Unla kaplanan hasta yataklarını
Çocukluğun kırık kollu eğitimini düşündüğümde
Bana değdiğinde
O bilinmez elektrikte
Seni düştüğün yerden birisi kaldırdığında
Mutsuz bilincin beyaz kelebekleri savrulduğunda
savrulduğunda
Şok
Elektroşok
Kim rezerve ranzada yattıysa bilir.
Parçalar neredeyse kanatlar oradadır.
Seninle geçirdiğim bütün beyaz anların toplamı bu sevgilim
kendimi bütünlemeyi beklerken diktiğim.

İz!
İkiz bir ülkeden çıkıp gelen ikiz!
Lacivert çarşaflara buzdan siluetini çizen makas
ve sis, Yaklaşma!
Tuz! Tuz ve buz! Kendinden ayrılarak akan kar ve pus!
o beyaz ülkeden çıkıp giden ikizindi
ardından gelen yağmuru dinle şimdi
İkizinle geçirdiğim bütün beyaz anların toplamı bu sevgilim
kendini bütünlemeyi beklerken diktiğim.

Lale Müldür

……..

FELSEFE: HEGEL ÜZERİNE

Hegel'in sık sık karanlık biçemi daha sonraki obskürantizm için yolu düzleştirmiş olabilir, ama Fries'ın ve Schopenhauer'ın gösterişli irrasyonalizmleri, biçemsel olarak da, Nazi literatürünün çoğuna çok daha yakındı. Bundan Fries'ın Nazileri etkilediği sonucu çıkmaz. Çok geçmeden unutuldu, ve bu yirminci yüzyılda Leonard Nelson adında bir Yahudi felsefeci Fries'ın ırkçı önyargıları ile hiçbir ilgisi olmayan bir yeni-Friescı okul kuruncaya dek böyle kaldı. Nelson'un Fries'a geri dönüşte ardılı
olduğu etkili düşünürlerden biri de özellikle Kutsalın İdeası üzerine kitabı ile tanınan Protestan tanrıbilimci Rudolf Otto idi. Kitabı öylesine dikkate değer kılan şey 'numenal/numinous' deneyim üzerine ince betimlemesidir; ama yazar 'Bir A Priori Kategori Olarak Kutsal' üzerine karışık tartışmasını ve 'önceden bilme' üzerine romantik görüşlerini Fries'a borçludur.

…….

BİR YAZAR: BORGES

Jorge Luis Borges, 24 Ağustos 1899'da Buenos Aires'te doğdu. Kardeşi Norah'ın doğumunun ardından Borges Ailesi, gangsterleri, bıçaklı dövüşçüleri ve tango dansçılarıyla ünlü bir mahalle olan Palermo'ya taşındı. Bu mahallenin tehlikeli, tutkulu, düşük kahramanları gelecekte onun öykülerinde karşımıza çıkmak üzere belleğine kazınacaktı.

Ailesi bu mahalleye pek uymayan orta sınıf bir aileydi. Babası Jorge Guillermo Borges bir avukat ve psikoloji eğitmeniydi, annesi Leonor Acevedo Suárez ise bir çevirmen. Babasının annesi İngiliz olduğu için evde iki dil konuşuluyordu, İngilizce ve İspanyolca'yı aynı anda öğrendi. Babası ise satranç tahtası üzerinde ona felsefeyi ve edebiyatı öğretti. 'Yarım yüzyıl boşu boşuna geçmiyor, bizim gibi değişik şeyler okuyan ve değişik zevkleri olan kişiler arasında geçen bu konuşmadan sonra birbirimizi anlayamayacağımızın ayrımına vardım. Hem çok farklıydık birbirimizden, hem de çok benzer yanlarımız vardı. Her ikimiz de birbirimizi aldatamazdık, bu da söyleşimizi güçleştiriyordu. Her birimiz ötekinin karikatürleştirilmiş öykün tüsüydük. Durum, çok uzun süremeyecek denli anormaldi. Öğüt vermek de tartışmak da yararsızdı, çünkü onun kaçınılmaz yazgısı ben olmaktı.' (Öteki, Kum Kitabı)

…..

BİR ŞAİR: İLHAN BERK

AŞK

Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.

………

KENT KONSEYİNİN ACI KAYBI

Eskişehir Kent Konseyi Kültür ve Sanat Çalışma Grubunun kocaman yürekli parçası sevgili Ülker Merdan'ın oğlu Can Merdan'ın geçirdiği trafik kazasının sonucu hayatını kaybettiğini üzülerek öğrendim . Her zaman aramızda kalacak,unutulmayacak Can'ın ailesinin ve Kent Konseyi Ailesinin acısını içtenlikle paylaşıyorum. Dostluklar ve hayatın içindeki her adım paylaşıldıkça hayatı yaşanası kılar. Işıklar içinde uyusun, sevgi ve özlemle…