Ekim ayının sonuna geldik.

Hala grip aşısına ulaşamıyor insanlar.

Geçtiğimiz yıllarda eylül ayı başı ile ekim ayı başlarında grip aşısı olmak isteyenler eczanelerden aşılarını alıp oluyorlardı.

Bu yıl koronavirüs nedeniyle grip aşısına olan talep arttı.

Covid-19 virüsü ile grip virüsü birbirine yakın özellikler taşımasından dolayı, grip olduklarında hastalığı daha hafif geçirmek adına uzmanlar özellikle 65 yaş ve üzeri ile kronik hastalıkları olanlara grip aşısı olmalarını öneriyorlar.

* * *

Uzmanların, 'ileri yaşlıları ve kronik hastalıkları olanlar mutlaka grip aşısı olsunlar' diye uyarı yapmaları üzerine bu kişiler ekim ayı başında eczanelere giderek 'grip aşısı' için sıraya girdiler.

Eczacılar gelen talepleri isimleri ve telefon numaralarını alarak deftere kayıt etti.

Bu insanlarda dört gözle eczanelerden gelecek telefonları beklemeye başladılar.

'Aşı olacağım' diye umutlandılar.

Eczanelerden gelen telefonlar üzerine heyecanla aile hekimlerine koştular.

Aile Hekimi grip aşısını yazacak, vatandaş da eczaneden alıp vurduracak!

* * *

Eczaneden telefon geldikten sonra bir soluk aile hekimine gidenler donup kaldılar.

Aile Hekimi, aşı için kendisine müracaat edenlere;

'Sağlık Bakanlığı'nın e-Nabız sistemine grip adınızı ve TC'nizi yazacağım. Eğer sistem kabul ederse aşı şifrenizi vereceğim' diyor.

Aile Hekimi sisteme girip adınızı-soyadınızı yazdığında sistem kabul ederse şifrenizi verecek.

* * *

Ben hafta başında aile hekimime kullanmış olduğum birkaç ilacı yazdırdım.

O gün 'grip aşısı için bir gelişme var mı?' diye sordum.

'Henüz bize bir bilgi gelmedi' demişti.

İlaçlarımı eczaneden almaya gittim.

Eczacı arkadaşım.

20-25 dakika sohbet ettik.

O süre içerisinde 10'a yakın kişi geldi.

'Grip aşısı henüz gelmedi mi?' diye sordu.

Eczacı arkadaşım 'henüz gelmedi' diye cevap verince kendisine çıkıştılar.

'Yoksa aşıları eşinize-dostunuza mı saklıyorsunuz? Ben kalp, tansiyon, şeker hastasıyım. Bana vermeyeceksiniz de kime vereceksiniz?' diye söylene söylene gittiler.

* * *

Eczacılar ile vatandaşlar karşı karşıya geliyor.

Bakanlıktan bu konuda bilgilendirme yok.

Bilgilendirme olmayınca da, vatandaşlar grip aşılarını eczacıların sakladıklarını sanıyor.

Eczacılar zor durumda kalıyor.

Vatandaş ise aşıyı alamadığı için adeta burnundan soluyor.

* * *

Geçtiğimiz günlerde Türk Eczacılar Birliği Merkez Heyeti Üyesi Eskişehir Eczacılar Odası eski Başkanı Yücel Yenilmez, Türkiye'de bu yıl 10 milyon grip aşısına ihtiyaç olduğunu, bakanlığın ise 1 milyon 500 bin civarında aşı ithal edeceğini duyurduğunu söylemişti.

Dün öğrendim.

Doğru ise 1 milyon 300 bin civarında aşı ithal edilmiş.

Ülkemizde 7,5 milyonun üzerindeki 65 yaş üstü nüfus ve bunun yanı sıra kronik hastaların sayısı göz önünde tutulduğunda, ithal edilen 1 milyon 300 bin civarındaki aşının tüm risk gruplarına uygulanması mümkün olamayacak.

Bu durum yerli aşı üretiminin ne kadar büyük bir önem taşıdığını ve aciliyetini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Eczacıların karşı karşıya bulunduğu sorunun giderilmesi ve risk grubundaki herkesin aşıya erişebilmesi için Sağlık Bakanlığı'nın tedarik edilecek aşı miktarını artırarak ve aşıların dağıtımı yöntemindeki belirsizlikleri giderecek önlemleri ivedilikle alması gerekmektedir.

Koronavirüs aşısı bulunması için verilen çok ciddi destekler grip aşısı için de verilmeli, her yıl aşılar yurt dışından ne zaman gelecek diye beklemektense, insanlar istedikleri zaman eczanelerden ulaşabilmelidir.

* * *

Ücretini ETO karşılamalı

Ticaret Odası Eskişehir'in üye bazında en büyük odası…

Yanlış bilmiyorsam 17 bine yakın üyesi var.

17 bin üyeden her yıl ciddi miktarda aidat topluyor.

Kongre ve Fuar Merkezi'ni kiraya verdi.

Oradan da ciddi bir gelir elde ediyor.

2019 yılında kasasına 16,5 milyon para girmiş.

31 Aralık 2019 tarihi itibarıyla da kasadan çıkan para 10 milyon.

2020 yılının başında kasasında 10 milyon olan ETO ekonomik olarak diğer odalardan çok çok daha iyi.

*-****

Ekonomik olan durumu çok çok iyi olan ETO, her yıl Ramazan ayında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin desteğiyle hazırlanan gıda yardımları ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırıyor.

İlk ve orta dereceli okullardaki öğrencilere yardım sağlanıyor.

Üniversite öğrencilerine öğrenim bursu da veriyor.

Dayanışma ve yardımlaşma bilinciyle ihtiyaç sahiplerine elini uzatıyor.

Bu yapılan yardımları alkışlıyorum.

* * *

Önceki gün sosyal medyada ETO'nun bir paylaşımını gördüm.

Şunu yazıyordu:

'Eskişehir Ticaret Odası üyelerinin ve çalışanlarının sağlıklarını korumak, üye işyerlerinde salgının önüne geçmek için çok önemli bir anlaşmaya imza attı. ETO üyesi firmalar ve çalışanları piyasa koşullarına göre çok daha düşük bir ücretle COVID-19 PCR Testi yaptırabilecek. Eskişehir Özel Gürlife Hastanesi ile yapılan protokol sayesinde ETO üyesi firmalar ve çalışanları 19 Ekim 2020 tarihinden itibaren 160 TL + KDV karşılığında COVID-19 PCR Testi hizmeti alabilecek.'

* * *

ETO'nun bu paylaşımı çok sayıdaki kişiden eleştiri almış.

Eleştiri yapanlar, pandemiden dolayı zaten zor günler geçiren, siftah etmeden dükkanını kapatan veya günlük kazancı ile ancak işini çevirebilen esnaf ve tüccara ETO'nun böyle bir günde yardımına koşacağına, özel bir hastane ile ücret karşılığı COVID-19 PCR testi anlaşması yapmasına tepki gösteriyorlar. Testlerin ücretli olmasını eleştiriyorlar.

Tepki gösterenlerden birisi de ETO'nun bir dönem meclis başkanlığı yapmış olan iş adamı Ali Eldem.

Ali Eldem, sosyal medyadaki ETO'nun paylaşımın altına şunu yazmış.

'Eskişehir Ticaret Odası böyle bir hizmet verecekse bunu üyelerine ücretsiz yapması gerekirdi. Çünkü durumu iyi olan tüccar zaten katbekat fazlasıyla üyelik aidatları ödüyor. Ticaret Odası Vakfı üzerinden yapardı. Üye yakınları da ücretli olur idi. Durumu iyi olmayan aidatını bile ödeyemeyen üyesinin ne zaman yanında olacak. Önerim yönetimin acil toplanması yeni bir karar alması yerinde olur.'

* * *

Ücret karşılığı COVİD-19 PCR testi anlaşmasına tepki gösteren mesajlardan bazıları.

Kadir Doğan: Bari aidatlarını ödeyenlere ücretsiz yapsaydınız. Bu aldığınız aidatlar var yaa…'

Mustafa Ersoy: Ticaret Odası gibi çok eski, çok güçlü bir örgütün bu işi ücret karşılığında (160 tl) yaptırması gerçekten çok üzücü. Parası mı yok?'.

Mustafa Uçkaç: Parasını verince her yerde yapılıyor.

Murat Palaz: Yıllık aidat ve binde 5 kar payı veriyoruz her sene. 160 liralık testi bile ücretsiz yapmıyorsunuz. Tebrikler.

Sadun Parlar: Üyelerinden bir tek sayfa sicil belgesi kağıdından 2,5-5 TL vermeden imzalamayan bir odadan ne bekliyorsunuz ki.

Nurten Gürdal: Odaya yapılan hizmetin karşılığını ticaret erbabı görmeli. Oda sadece para (aidat) toplayama işi yapmamalı. Zor günlerde destek olmalı. Ki kuruluş amacını gerçekleştirebilsin.

* * *

Böyle çok sayıda eleştiri var.

ETO Yönetim Kurulunun bu eleştirileri ciddiye alarak kararı tekrar gözden geçireceğine inanıyorum.

* * *

Havalimanımıza yeni statü


Eskişehir Hasan Polatkan Havalimanına 'Uluslararası Giriş-Çıkışlara Açık Daimi Hava Hudut Kapısı' statüsü getirildi.

Pasaport Kanunu gereğince Hasan Polatkan Havalimanı, uluslararası giriş-çıkışlara açık daimi hava hudut kapısı oldu.

Cumhurbaşkanı Kararnamesi resmi gazetede yayımlandı. Kararnameyle uluslararası giriş-çıkışlara açık daimi hava hudut kapısı olarak tespitine karar verildi.

Eskişehir Hasan Polatkan Havalimanı ile birlikte toplam 10 havalimanı uluslararası giriş-çıkışlara açık daimi hava hudut kapısı oldu.

İşte o Havalimanların listesi:

'Antalya Gazipaşa Havalimanı, Balıkesir Koca Seyit Havalimanı, Çanakkale Havalimanı, Eskişehir Hasan Polatkan Havalimanı, Hatay Havalimanı, Kocaeli Cengiz Topel Havalimanı, Kütahya Zafer Havalimanı, Sivas Nuri Demirağ Havalimanı, Şanlıurfa GAP Havalimanı ve Tekirdağ Çorlu Atatürk Havalimanı.'

* * *

Zamanını iyi kullan!

Zamanın iyi ve üretken olarak kullanımı konusunda zaman zaman kurslar düzenleniyor. İşte bu kurslardan birinde zaman kullanma uzmanı öğretmen, çoğu hızlı mesleklerde çalışan öğrencilerine:

'Hadi, küçük bir sınav yapalım' demiş

Masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş, sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş. Kavanozda taş parçaları için yer kalmayınca sormuş.

'Kavanoz doldu mu?'

Sınıftaki herkes, 'Evet, doldu' yanıtını vermiş

'Demek doldu ha' demiş öğretmen. Hemen eğilip bir kova küçük çakıl taşı çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler.

Yeniden sormuş öğrencilerine:

'Kavanoz doldu mu?'

İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler, 'hayır, tam da dolmuş sayılmaz' demişler.

'Aferin' demiş zaman kullanım öğretmeni.

Masanın altından bu kez de bir kova dolusu kum çıkartmış. Kumu kaya parçaları ve küçük taşların arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüş ve sormuş yeniden:

'Kavanoz doldu mu?'

'Hayır, dolmadı' diye bağırmış öğrenciler.

Yine 'Aferin' demiş öğretmen. Bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlamış.

Sormuş: 'Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkarttınız?'.

Atılgan bir öğrenci hemen fırlamış:

'Günlük iş programınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabilirsiniz' demiş.

'Hayır' demiş öğretmen.

Çıkartılması gereken asıl ders şu:

'Eğer, büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız, daha sonra asla koyamazsınız'.

Ve tabii, herkesin kendi kendisine sorması gereken soruyu sormuş:

'Hayatınızdaki büyük taş parçaları hangileri? Onları ilk iş olarak kavanoza koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçaları dışarıda mı bırakıyorsunuz?

*-****