“Üniversite sıralarında öğrendiğimiz bilgilerin sahada karşılık bulduğu anlar vardır. İşte o anlar, bir mesleğin yalnızca kitabi olmadığını, aynı zamanda toplum ve doğa için sorumluluk taşıdığını bize hatırlatır. Şimdi böyle bir ana tanıklık ediyoruz: 15. PMOGenç Yaz Kampı...”

Eskişehir Teknik Üniversitesi olarak koordinatörlüğünü yürüttüğümüz Avrupa Birliği destekli “Filling the Gap: Development of Ecological Planning and Design Learning Network and An Adaptive Smart Training Module for Disaster Resilient and Sustainable Cities” - EPD-Net projesi, yalnızca bir eğitim girişimi değil; gençler, akademi ve toplum arasında yeni bir köprü kurma vizyonu... Proje, ekolojik planlama ve tasarımın afetlere dirençli ve sürdürülebilir kentler için temel bir araç olduğunu vurguluyor. Çünkü biliyoruz ki doğa, bizim en büyük öğretmenimizdir. Onu anlamadan, ondan öğrenmeden ve onunla birlikte hareket etmeden geleceğin kentlerini inşa edemeyiz.

EPD-Net’in vizyonu, gençlerin yaratıcılığını ve enerjisini doğa temelli çözümlerle buluşturarak, ekolojik planlama ve tasarımı ve afet yönetimini bir toplumsal sorumluluk alanı haline getirmektir. Bu vizyon, üniversite öğrencilerini erken yaşta sahayla tanıştırmayı, onlara sorun çözme ve tasarlama süreçlerinde söz hakkı vermeyi ve doğayla uyumlu mekânlar kurma bilincini aşılamayı amaçlıyor.

Bu vizyonun en güçlü şekilde hissedildiği yerlerden biri, Şanlıurfa. Göbeklitepe başta olmak üzere sayısız arkeolojik mirasıyla insanlık tarihinin bilinen en eski yerleşimlerine ev sahipliği yapan bu topraklar, aslında bir “uygarlık laboratuvarı”dır. Burada binlerce yıl önce geliştirilen yaşam pratikleri, su yönetiminden tarımsal üretime, mekân örgütlenmesinden toplumsal dayanışmaya kadar bize bugün bile ilham veren sürdürülebilirlik dersleri barındırır.

Ancak Şanlıurfa, yalnızca geçmişin değil, günümüzün de gerçeklikleriyle yüzleşiyor. Kent, son yıllarda mülteci ve sığınmacıların yoğun göçüne sahne oldu; bu durum demografik yapıyı ve sosyal uyumu zorlayan dinamikler yarattı. Aynı zamanda son birkaç yılda deprem ve sel felaketleri ile sınanan bir coğrafyada, afet riskinin her an hissedildiği bir mekân. Dolayısıyla burada düzenlenen bir yaz kampı, yalnızca peyzaj mimarlığı öğrencileri için bir öğrenme deneyimi değil; aynı zamanda kentin geleceğine yönelik kolektif bir katkı süreci niteliğinde.

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, Harran Üniversitesi ve Peyzaj Mimarları Odası iş birliğinde; EPD-Net Erasmus+ projesinin desteğiyle düzenlenen kamp, 11 üniversiteden 26 öğrenciyi bir araya getiriyor. On gün boyunca bu gençler yalnızca birer “öğrenci” değil, aynı zamanda geleceğin ekolojik planlama ve tasarım profesyonelleri, doğa temelli çözümlerin uygulayıcıları ve mesleğin sorumluluklarını taşıyacak aktörleri olarak yetişiyorlar.

Kampın koordinatörlüğünü ben üstleniyorum. Benimle birlikte gençlere yol gösteren akademisyenler Dr. Halil Duymuş, Dr. Emir Balkan, Dr. Aysu Oryaşın Balkan ve Dr. İlknur Küçükoğlu ve Dr.Nihan Yegin Yarayan ve ulusal ve uluslararası önemli kentsel tasarım projeleriyle tanınan MDesign’in kurucusu Dr.Murat Memlük, teoriyi pratiğe dönüştüren rehberler olarak öne çıkıyor. Burada verilen dersler, sınıfta değil; tarihin, kentin ve doğanın tam ortasında işleniyor.

Üniversite sıralarında öğrendiğimiz bilgilerin sahada karşılık bulduğu anlar vardır. İşte o anlar, bir mesleğin yalnızca kitabi olmadığını, aynı zamanda toplum ve doğa için sorumluluk taşıdığını bize hatırlatır. İşte bu nedenle Kampın koordinatörlüğünü üstlenmek benim için ayrı bir gurur kaynağı. Yıllardır akademide, planlama ve tasarımda savunduğum bir ilke var: “Mekânın geleceğini kâğıt üzerinde değil, sahada; doğayla, tarihle ve toplumla yüz yüze kurarız.” İşte bu kamp, tam da bu inancın ete kemiğe bürünmüş hali. Diğer yandan Yaz Kampına katılan gençler, yalnızca tasarım yapmayacak; birlikte düşünmeyi, birlikte üretmeyi ve birlikte sorumluluk almayı da öğrenecekler ve geleceğin liderleri olarak gezegenimizi daha yaşanabilir kılma becerisi kazanacaklar.

Tarihle Geleceğin Buluşma Noktası

İlk proje alanı, Şanlıurfa Kalesi’nin etekleri. Bugün yıkıntılar altında kalan, kaya mezarlarını barındıran bu alan, geçmişin ihtişamı ile bugünün ihmalini bir arada taşıyor. Öğrenciler, bu alanda kültürel mirasın korunması ile ekolojik duyarlılığı nasıl bir araya getirebileceklerini sorguluyor.

İkinci alan ise Abide Kavşağı. Şehrin ulaşım damarlarının kesiştiği bu devasa düğüm, aynı zamanda 2026’da Şanlıurfa’ya kazandırılacak UNESCO Dünya Müzik Şehri unvanının sembol mekânı olacak. Öğrencilere sorulan soru çok net: Bu alan yalnızca bir transit geçiş noktası mı olacak, yoksa kentin kimliğini yansıtan bir kamusal alan mı? Cevap, onların ellerinde şekillenecek.

Peki, bu kamp neden bu kadar önemli? Çünkü EPD-Net projesi, afetlere dirençli ve sürdürülebilir kentler yaratmak için ekolojik planlama ve tasarım odaklı bir öğrenme ağı kurmayı hedefliyor. Projenin hedefleri arasında, doğa temelli çözümleri gerçek mekânlarda denemek, öğrencileri sahada eğitmek ve yerel yönetimlerle akademiyi buluşturmak var. İşte Şanlıurfa’daki yaz kampı, bu hedeflerin canlı bir uygulaması.

Burada öğrencilerle birlikte üretirken şunu çok net hissediyorum: “Bir tasarım fikri, yalnızca doğayla uyumlu ve toplumla bütünleşmişse kalıcıdır.” Gençlerimiz bu kamp sayesinde bunu deneyimleyerek öğreniyor.

Geleceğe Umutla Bakmak

Bu kamp, yalnızca bir eğitim faaliyeti değil; aynı zamanda bir gelecek inşası. Bugün Şanlıurfa’nın kalbinde yapılan bu çalışmalar, yarının afetlere dirençli ve sürdürülebilir kentlerine açılan bir kapı niteliğinde.

Doğa bize her seferinde bir mesaj gönderiyor: Eğer onu ihmal edersek, o da bizi sınar. EPD-Net projesi ve PMOGenç Yaz Kampı, işte bu mesajı gençlerin kulağına fısıldıyor: “Doğa ile barışık, kültürle bütünleşmiş kentler kurun.”

Ve ben de kendi adıma şunu içtenlikle söylemek istiyorum: “Burada gençlerle birlikte attığımız her adım, bana gezegenimizin geleceği için umut veriyor. Bu kampı yalnızca bir eğitim etkinliği değil, geleceğe bırakılan güçlü bir iz olarak görüyorum.”