'Kalkışma', bütün değer düşürme çabalarına rağmen ayakta kalan 'güvenlik kuvvetleri' ve 'halkın kararlı direnci'yle bastırıldı. Direnen halkın içinde yıllardır 'ötekileştirilenler' de vardı.

Batı medyasının yaptığı haber ve analizlere bakınca, Batı ülkelerinin durumu anlayamadığını gördük.

Onlar, FETÖ'yü ve çete başı Gülen'le ilgili iddiaları algılayamıyordu.

Bizzat 'Türkiye'nin oluşturduğu algı' ile düşünüyorlardı.

Onlara göre bu cemaat;

Radikallerin karşısına konulmuş 'ılımlılar'dı.(!)

Dinler arası, milletlerarası 'barış güvercini'ydi.(!)

Yabancı ülkelerdeki 170 civarındaki okullarıyla geleceğin 'eğitim öncüsü'ydü.(!)

Üstelik 'himmet' sistemiyle insanlığın 'dayanışma timsali'ydi.(!)

Bunları, Batı ülkelerine biz öğretmiştik.

***

Bu algı 14 yıllık iktidar desteğinin eseridir.

2003'te bir genelgeyle, yurtdışına çıkan resmi heyetlerin cemaat okullarını -desteklemek için- ziyaret etme zorunluluğu getirilmesi, birçok örnekten biridir.

Batı'nın gözünde algıyla Türkiye ile cemaat okulları imajı bütünleştirildi.

'Emniyetteki yapılanma'yı anlatan kitaplar 'bombadan tehlikeli' sayıldı.

Ergenekon davalarındaki hukuk dışı kararlara, kumpaslara 'kefil' olundu.

Gülen-Papa buluşmasına 'övgü' düzüldü.

Cemaatin 'lobi gücü' tüm dünyada arttırıldı.

ABD'yi ziyaret eden (politikacı, devlet erkanı, iş adamı) imanlı zatların 'Pensilvanya ziyareti' olmazsa olmaz rutinleriydi.

İşte 'Batı'nın gördüğü fotoğraf' buydu.

Ve bu fotoğrafın tab odasında Türkiye vardı.

Algı oluşturmayı siyasi marifet sananlar, oluşan algıyı silmenin zorluklarını da bilmeliler.

Öyle de oldu! Kalkışmanın ilk günlerinde Batı'ya gerçeği anlatamadık, inandıramadık.

***

Cemaatin güçlü yurtdışı lobisi, Türkiye'de olanları tersinden anlatmaya başladı.

Bir yerlere ulaşma gücü olan, dili dönen aydın insanlarımız 'FETÖ gerçeği'ni anlatma misyonunu üstlendi.

'Söz konusu vatansa' diyen muhalif kalemler ve diller, anlatımlarıyla 'gerisi teferruattır' erdemini sergilediler.

Halkın kararlı duruşunu,

ABD'nin cemaatin merkezi olduğunu,

Gülen'in ABD'de oturma izni referansının CIA olduğunu,

Rusya ve bazı Asya ülkelerinin bu bağlantıyı fark edip cemaat okullarını yasakladığını,

Cemaatin önce Türkiye'yi tüm kurumlarıyla ele geçirmek istediğini,

Daha sonra uluslararası operasyonel bir güç olmayı amaçladığını,

Anlattılar, anlattılar, anlattılar…

Batıda oluşan sahte 'barış, eğitim, iman' algısı ancak sarsılabildi.

***

Ülkemizde demokrasi mücadelesi tüm hararetiyle devam ediyor. 'Ez oğlum' hamaseti giydirilmiş, 'tek kişi'yi öven slogan cümlelerden ibaret strateji tökezlemeye mahkûmdur.

Mücadelede 'halka güvenmek' kadar, 'halka güven vermek' de önemlidir.

Bu güven; dürüst ve şeffaf uygulamayla, evrensel hukuk ilkelerine sadakatle, adalet terazisinin dengesine sahip çıkmayla, liyakati öne çıkarmakla, toplumun tüm kesimlerini kucaklamakla sağlanacaktır.

'Devlete paralel' olduğu sanılan çete; aslında kendini mihver sayarak, ele geçirdiği 'devleti paralelleştirme'ye çalışmıştır.

Gizlenme, hücresel uykuya dalma, kandırma becerilerini unutmadan,

Siyaset de dahil, ayrım gözetmeksizin,

Verilecek 'uzun soluklu bir mücadele' bekliyor ülkemizi.

Batıda ve ülkemizde önceden oluşturulan,

'Algıları tersyüz etmek o kadar kolay olmayacak!'