Bir eğitimci gözüyle 'basın sorunlarını' irdeleyeceğim bugünkü yazıma, son günlerde ülkemizde basın özgürlüğünün simgesi haline gelen Can DÜNDAR kardeşimizin kullandığı anlamlı başlıkla başlamak istedim.
Otuz yıl eğitim ve bürokrasi alanlarında görev yaptıktan sonra, 1996 yılından beri 'gönüllü köşe yazarı' olarak içlerinde yaşamakta olduğum Eskişehir basın dünyasında çok güzel insanlar tanıdım. Ve 'gazetecilik' mesleğinin toplumsal önemini daha yakından öğrendim.
Bu nedenlerle her '10 Ocak' günü benim yüreğimde de hoş kıpırtılar oluşturur…
10 OCAK'IN ANLAMI VE ÖNEMİ
10 Ocak 1961 tarihinde kabul edilen '212 Sayılı Yasa', basın mesleğinde 'çalışanlara' çok önemli haklar kazandırmıştı.
Hatta böyle bir yasanın çıkmasına tepki gösteren 'gazete patronları' üç gün boykot yaparak gazetelerini çıkarmamışlardı.
İşte bu nedenle 'patronlar' ile 'çalışanlar' arasındaki farkı vurgulamak için, yasanın çıktığı güne '10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı' adı verildi.
12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra yasanın getirdiği haklardan bir kısmının geri alınması üzerine, günün adından 'bayram' sözcüğü çıkarılarak, '10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü' olarak kutlanmaya başladı.
Bugünün Türkiye'sinde ise çalışan gazeteciler için '10 Ocak' artık bayram da değil, seyran da…
Ama her şeye karşın 10 Ocak tarihi, 'basın çalışanlarının sorunlarının irdelenmesi ve toplum içindeki saygın duruşlarının korunması' açısından, bir 'mücadele ve dayanışma günü' olarak sahip çıkılması gereken önemli bir gündür.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÖNEMİ
Çağdaş demokrasi öğretisinde 'düşüncelerin basın yoluyla açıklanması özgürlüğü' olarak tanımlanan 'basın özgürlüğü', düşünce ve ifade özgürlüğüyle iç içedir.
Gerçek anlamda basın özgürlüğü için, sadece düşüncelerin serbestçe açıklanması yetmez; 'basın kuruluşlarının da bağımsız ve özgür olması' gerekir.
Bu nedenledir ki basın için; yasama, yürütme ve yargı güçleriyle birlikte 'demokrasinin dördüncü gücü' tanımlaması yapılır.
'Özgür basın varsa, özgür toplum vardır…' sözü de çok yerinde ve anlamlıdır.
TÜRKİYE'DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VAR MI?
Bu sorunun yanıtı için önce uluslararası ölçütlere bakmak gerekiyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü verilerine göre:
· Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 149. sıradadır.(Ürdün, Irak, Afganistan gibi ülkelerden sonra…)
· Tutuklu gazeteciler sıralamasında ise Türkiye 'birinci' sıradadır.
· Türkiye'de son 5-6 yıl içinde 200'den fazla gazeteci hapse girip çıkmıştır.
Duruma bir de içimizden bakarsak, Türkiye'de son bir yıl içinde gazeteci örgütlerimizin yaptığı tespitlere göre ise durum şöyle görünüyor:
· Basın çalışanlarının 'iş güvenceleri' yok ve çoğu düşük ücretlerle çalışıyorlar. Sosyal ve kültürel hakları da çok kısıtlıdır.
· 2015 yılında işten çıkarılan gazetecilerin sayısı geçen yıla göre üç katına çıktı. Toplam 774 gazeteci 2015 yılında işten çıkarıldı. Basın işkolunda işsizlik oranı yüzde 20'yi aştı.
· Gazeteciler için adli makamlarda 484 işlem yapıldı. 200 basın mensubu, 7 yayın kuruluşu hakkında soruşturma başlatıldı.
· 156 gazeteci gözaltına alındı. 234 gazeteci için dava açıldı. 32 gazeteci tutuklu. 70 gazeteci saldırıya uğradı.
· Geçmişte Genelkurmay akreditasyonlarından yakınan bu iktidar, hemen tüm alanda akreditasyonlara başvuruyor.
· Medya sektöründe Anadolu basını da dahil olmak üzere, yaklaşık 95 bin çalışan bulunuyor. Ancak bu çalışanların sadece yüzde 5'i sendikalıdır. Basın işkolundaki sendikalar artık işlevsizleşmiş durumdadır.
· AKP tarafından bir 'yandaş medya ucubesi' oluşturulmuştur…
· Yandaş olmayan medya kuruluşları üzerinde vergi ve kredi konularında kontrolsüz denetim baskıları uygulanmaktadır.
· Bazı basın çalışanlarının 'iktidara, işverenlere ya da belli odaklara yaranmak için gazeteciliğin etik değerlerine aykırı tutumlar içine girmeleri(!)' ise bu mesleğin kanayan yarası durumundadır…
Böylesine acı gerçeklerin bas bas bağırdığı bir ülkede basın özgürlüğünden söz etmek mümkün müdür?...
BASININ EĞİLMEMESİ İÇİN…
Türkiye'de çağdaş anlamda basın özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi için; medya çalışanlarının hak ve özgürlükleri ile meslek onurlarının korunabilmesi için; özetle basınımızın daha fazla eğilmemesi için:
'Öncelikle tüm basın çalışanlarının örgütlü birleşik güçlerinin ve örgütsel yaşamlarının güçlenmesi' gerekiyor…
Sonrasını bilim ve demokrasinin aydınlığı bize gösterecektir…
Bu düşüncelerle tüm medya çalışanlarının '10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyorum.
Bu fırsatla, bu yılki 10 Ocak kutlamaları nedeniyle 'üç belediye başkanımızın BİRLİKTE tüm basın çalışanlarını ortak bir buluşmaya çağırmalarını' da yürekten kutluyorum.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…