Bir süre önce gündeme gelen 'Kızlı-erkekli' meselesinde fena halde tongaya düşen, neredeyse siyaseti bırakma noktasına gelen Bülent Arınç, dün kamuoyuna çıkarak beklenen açıklamaları yaptı…
Yolsuzluğun sonuna kadar karşısında olduklarını ve kimin adı karışırsa karışsın, hesabını vermesi gerektiğini söyledi…
Sonra yeni savcıların görevlendirilmesi, 5 emniyet şube müdürünün görev yerlerinin neden değiştirildiğini söyledi…
İçişleri Bakanının oğlunun gözaltına alındığını televizyondan öğrenmesinin çok acı bir şey olduğunu söyledi…
Ardından da;
Bu operasyonun belli güç odakları tarafından AKP hükümetini yıpratmak üzere yapıldığını anlattı…
Kendince gerekçeler ortaya koydu…
Açıklamasını tamamladıktan sonra sıra, gazetecilerin sorularına geldi…
Bir gazeteci şöyle bir soru sordu;
'Bu operasyonun arkasında cemaatin olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?'
Bülent Arınç'tan el cevap;
'7 kere 7 kırk dokuz, elde var Ayten;
5 kere 5 yirmi beş, elde var Ayten…'
Sonra da o hızla devam etti;
'Benim bu sözlerimden kimse cemaati kastettiğimi düşünmesin…
Bu cemaatin başında olan kişi son derece sevdiğimiz saydığımız, kalbi ülke ve eğitim sevgisiyle dolu bir kişidir…
Bu duygularımızı da defalarca dile getirdik…
Benim o sözlerimden cemaat anlamı çıkmaz…' gibi bir sürü söz…
Her zamanki gibi hoşlanmadığı sorular soran gazetecilere de inceden inceye…
***
Bülent Arınç; AKP'nin her zaman her ortamda çok iyi yaptığı gibi, kendilerini bu konumda mağdur ve komplo kurbanı pozisyonuna çekmeye çalışıyor…
'Belli güçlerin' kontrolünde yapılan şeyler olduğunu söylüyor…
Yani;
Çalıp çırpmaları, yolsuzlukları bir şekilde kalın bir bulutun altına sokmaya çalışıyor…
Böyle bir olayın, dünyanın hangi ülkesi olursa olsun darmadağın edeceğini biliyor…
Bunu yaparken de, 'bu komplonun kim-kimler tarafından yapıldığı' sorusuyla karşılaşıyor…
Bu operasyonun arkasında cemaatin olduğunu söylemenin, 'ateşe benzin dökmek olacağını' çok iyi bildiği için; kazı hemen çeviriyor ve bu sefer cemaate ve liderine büyük övgüler yağdırıyor…
Bülent Arınç'ın sözlerine bakarsak AKP hükümeti; kendisine yeni bir sanal düşman yaratma peşinde…
Bir taraftan olup biteni savuşturmaya çalışırken, bir taraftan da bütün Türkiye'nin çok iyi bildiği gerçeği kamufle edip, cemaatin daha fazla hışmını çekmemek için 'sanal bir düşman' peşinde olacaklar…
***
Ülke olarak, en okumuşundan en cahiline kadar hepimizin içinde olduğu bir sarmal var…
Milyonlarca dolardan söz ediyor insanlar…
Külçe külçe altınlardan…
Rüşvet alan bakandan...
Ayakkabı kutusunda para bulunan bir bankanın genel müdüründen…
Ve hükümet, çıkıyor;
'Yapan varsa cezasını çeksin' diyerek kendisini tamamen olayın dışına çıkarmaya çalışıyor…
Yapanların cezalarını çekmeleri istemek iyi hoş da;
Bütün bunlara fırsat vermek, kontrol edememek, birileri dolarları milyon milyon götürürken;
Hiçbir dahli olmasa bile resmen 'hükümetin uyuması' yeteri kadar ağır bir vebal değil midir?
AKP hükümeti demek öyle bir güç körlüğü içine girmiş ki;
3 tane bakanın oğlu hakkında böyle iddialar ortaya atılıyor…
Üstelik bunu da devletin savcısı-polisi yapıyor…
AKP, işin kontrolünü bu kadar kaçırmış demek ki…
Demek ki, içine girdikleri güç ve iktidar körlüğü bu noktaya gelmiş…
***
Elbette bütün suçlamalar henüz iddia mertebesinde…
Kanıtlanmadıkça ve yargı kesin hüküm vermedikçe, kimse için suçlu yaftası yapıştırılamaz…
Ancak;
Tüm bunlar asılsız birer iddia ise;
Ve buna karşılık bu denli büyük bir operasyon yapılabiliyorsa;
Bülent Arınç'ın dediği gibi;
İçişleri Bakanı oğlunun gözaltına alındığını tv'den öğreniyor, operasyondan ne İstanbul Emniyet Müdürünün, ne Emniyet Genel Müdürünün ne de Valinin haberi olmadığı doğruysa, ki doğruluğuna kuşku yok; bu hükümet ne iş yapıyor söyler misiniz?
***
Neresinden bakarsanız bakın;
Bütün bu olup bitenler doğruysa da, düzmece bir komploysa da,
Çok vahim sonuçlar doğurması kaçınılmazdır…
AKP hükümeti kendisini her şeyden soyutlayabilir belki;
Ama
Bütün bunların 'yaşanıyor olduğu' gerçeğinden asla sıyıramaz…