'ÇEDES': Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan 'Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi İş Birliği Protokolü'dür.
Seçimlerde otoriter gücünü perçinleyen iktidarın apar topar uygulamaya soktuğu bu proje, 'ülkemizde laik ve bilimsel eğitimi tamamen yok etme' çalışmalarının açık örneğidir.
Böylesine yakıcı bir toplumsal sorun karşısında, bazı eğitim örgütlerinin göstermeye çalıştıkları cılız tepkiler ise ne yazık ki son günlerde medyanın köpürttüğü 'Ne olacak bu CHP'nin hali?' diye başlayankısır tartışmaların gölgesinde kalmaktadır...
'ÇEDES' denilen tehlikenin boyutlarını ve bu sorunun birinci derece ilgilisi olan 'Eğitim Sendikalarımızın paramparça halini' birlikte irdeleyelim.
NEDİR BU 'ÇEDES' DENİLEN UCUBE..?
Öncelikle 'ÇEDES' denilen bu ucubenin'Seçimlerden sonra ortaya çıkıveren yeni bir durum olmadığının...'altını çizmemiz gerekiyor. Ülkemizin başına çöken otoriter başkanlık sistemi ittifakı tarafından sinsice planlanan ÇEDES Projesi'ningelişim süreci şöyle oldu:
A- '03 Kasım 2021':ÇEDES ProjesiProtokolünün imzalanması. Protokolün altında'Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın ilgili genel müdürlerinin imzaları var...'
B-Kasım 2021- Kasım 2022: Yapılan sistemli koordinasyon toplantılarında Projenin bütçe kaynaklarının hazırlanması...
C- Aralık 2022: ÇEDES Projesi Protokolünün yayımlanması...
D- Ocak 2023: ÇEDES Projesi Uygulama usul ve esaslarının belirlenerek ilgili birimlere ulaştırılması...
E- Haziran 2023 (Atı alanın Üsküdar'ı geçmesinden sonra(!)):İçlerinde Eskişehir, İzmir, Tekirdağ'ın yer aldığı birçok ilde uygulama protokollerinin imzalanması...
ÇEDES Protokolünde yer alan bazı hükümler şöyle:
*'Ortaokul ve liseler için 'manevi danışmanlık' adı altında imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocası görevlendirilecek...'
* 'Yüzlerce manevi danışmanın okullarda görevlendirilmesiyle öğrencilere 'Değerler Kulübü' çatısı altında 'değerler eğitimi' verilecek. Proje kapsamında manevi danışman dışında ayrıca müftüler tarafından kız ve erkek üniversite öğrencileri de görevlendirilecek...'
* 'Protokol taraflarınca sağlanan mekanlarda gerçekleştirilebilecek. Protokol kapsamında, okul dışındaki mekanlarda da etkinlikler düzenlenebilecek...'
'ÇEDES'İN ESAS HEDEFLERİ
Öncelikle bazı acı gerçeği artık görmemiz gerekiyor. Başımızdaki Tek Adam İktidarı, kafalarının arkasında yatan değişikliler için yapacakları anayasal/yasal düzenlemelerden önce ince hazırlıklar yapıyor. Sonra da bir oldubitti uygulamasıyla işe hukuksal kılıf uyduruyor...
Bu bağlamda öncelikle, 'ÇEDES'in Anayasa, 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, 7354 Öğretmen Meslek Kanunu, 222 sayılı Eğitim ve Öğretim Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname' hükümlerine aykırı olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Sonra da bu gerçeği yaymamız ve sesimizin çıktığınca haykırmamız gerekiyor...
İçeriği dinsel duyguları körükleyen süslü cümlelerle dolu olan ÇEDES Projesi'nin 'esas hedefleri' ise şöyle özetlenebilir:
*'Laik ve bilimsel eğitimi'zayıflatarak 'dinsel eğitimi' egemen kılmak...
* Cumhuriyetimizin temel değerlerinden olan 'eğitim birliği' ilkesini parçalamak...
* 'Karma eğitim' uygulamasını ortadan kaldırmak için zemin hazırlamak...
* 'Kamusal eğitim' ilkesini/ uygulamasını zayıflatarak, 'özel sermayenin ve tarikatların eğitimdeki payını yükseltmek...'
Böylesi ince hesaplar karşısında insanın Namık Kemal'in Vatan Mersiyesi'ndeki gibi haykırası geliyor: 'Yok mudur kurtaracak eğitimin bahtı kara esaslarını...'
EĞİTİM SENDİKALARIMIZ PARAMPARÇA...
Benim ulaşabildiğim çağdaş eğitim bilimi öğretisinin ilkelerine göre: 'Kamu yönetimleri, Akademiler (eğitim fakülteleri) ve Eğitim örgütleri/ sendikalarıeğitimin vazgeçilmez unsurlarıdır.' Bu gerçeklik birçok uluslararası belgede de yer almaktadır.
Ülkemizde üçü de özürlü olan bu unsurların en zayıf halkasının'eğitim sendikaları olduğu' ise bizim acı bir gerçekliğimizdir.
Bu bağlamda, 2023 Yılı verilerine göre Eğitim Sendikalarımızın durumları şöyledir:
1- Ülkemizde 4688 Sayılı yasaya göre kurulmuş '52 tane eğitim sendikası vardır.' (Benim ulaşabildiğim kadarıyla dünyada böylesine parçalanmışlığın başka bir örneği yoktur...)
2- Eğitim çalışanlarımızın 'yaklaşık %30'u hiçbir sendikaya üye değildir...'
3- Mevcut sendikaların yaklaşık üye oranları sırasıyla şöyledir: 'Eğitim Bir Sen: %30 (Yetkili Sendika), Türk Eğitim Sen: %18, Eğitim İş: %10, Eğitim Sen: %6, Diğerlerinin toplamı: %6 (toplam %70)'
Bu verilerin ortaya koyduğu acı gerçekler şöyle özetlenebilir:
*Mevcut eğitim sendikalarının büyük çoğunluğu 'Mesleksel ve sendikal ilkelere göre değil; siyasal partilere dayalı olarak örgütlenmişlerdir...' (Örneğin: Birinci sıradaki sendika AKP, ikinci sıradaki sendika MHP güdümündedir...)
* Demokratik öğretmen örgütlenmesinin 110 yılı aşan hiçbir döneminde 'gerici akımlar' öğretmenler arasındaböylesine egemen olamamışlardır...
* Ülkemizdeki eğitim sendikacılığında adeta birbirini tetikleyen 'Sendikal Birlik' ve 'Sendikal Bağımsızlık' sorunları çok ciddi boyuttadır...
ÇARE: 'LABEP' GELİŞTİRİLMELİ...
'Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu (LABEP)'; 2017 yılında aralarında Eğitim İş ve Eğitim Sen'in de yer aldığı onlarca demokratik kitle örgütünün oluşturduğu birlikteliğin adıdır.
Aradan geçen zaman içinde önce Pandemi Salgının neden olduğu 'iletişimsizlik', sonra da Seçim Sürecinin kışkırttığı 'siyasalpolemikler',LABEP çalışmalarını gündemden düşürdü.Şimdi,'LABEP'i geliştirmenin ve güçlendirmenin tam zamanıdır...'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte...