Her ne kadar Türkiye ateş yerine dönmüş,
Hükümet kurulmamış,
Yüreklerimiz yanmış,
Tadımız tuzumuz,
Yaşam sevincimiz, hepsi uçup gitmiş olsa da, yine de günlük hayatımız içinde sürüklenip gidiyoruz…
Belki de hiç durmadan Suruç'u düşünüyor olmaktan vazgeçebilmek için Eskişehir'de günlük siyasetin içine girip gidiyorum…
Ne zamandır kafamın içinde dolanıp duran bir düşünceyi paylaşmak istiyorum sizlerle…
***
CHP'de,
Önümüzdeki Eylül ayının ikinci yarısından itibaren, delege seçimleri tamamlanmış ve ilçe kongrelerine geçilmiş olacak…
Muhtemelen Kasım ayı içinde de il kongresi gerçekleştirilecek…
Elbette tüm bunlar,
Eğer erken seçim olmazsa olacak…
Kılıçdaroğlu'nun, 'belediye başkanları örgütlere müdahil olmasın' şeklindeki sözlerinin pratikte mümkün olmadığı herkesin malumu…
İkincisi,
Belirli güçler, Eskişehir'deki tarihinde belki de en güçlü olduğu dönemde, özellikle belediye başkanları üzerinden CHP'de huzursuzluk yaratmayı deniyorlar…
Ve ilerleyen günlerde delege seçimleri başladığında ortalığın çok daha fazla karışacağı yönünde algı yaratma peşindeler…
Kavganın çoktan başladığı, artık geri dönüşün mümkün olamayacağı gibi, söylentisinin olmasından daha çok etki yaratacağı kesin bir durum ortaya çıkarılmaya çalışılıyor…
Böyle bir ortamdan, kim ne yarar, kim ne zarar görür bilemem; bildiğim tek şey CHP'nin çok büyük zarar göreceğidir…
Gemi batarsa, içindeki herkes batar…
***
O nedenle bence,
Tepebaşı İlçe Kongresi için Ahmet Ataç'ın;
Odunpazarı İlçe Kongresi için de Kazım Kurt'un; gerekli gördükleri takdirde müdahil olmalarında herhangi bir sakınca olabilir mi; bence olmamalı…
Elbette birinin diğerinin bölgesine müdahale etmemesi koşuluyla…
Ardından;
3 milletvekili, 3 belediye başkanı, seçilen ilçe başkanları, partinin ileri gelenleri bir araya gelip, Eskişehir'i ve CHP'yi başarıyla temsil edecek ortak bir il başkanı ismi üzerinde anlaşabilirler…
Eminim böyle bir dönemde CHP Eskişehir İl Başkanı olmak için isim havuzu, 6 ay öncekinden çok daha kalabalık olacaktır…
***
Aslında bu model,
AKP'nin yerel örgütlerinde uyguladığı ama bunu genel merkezin geri dönülmez kesin kararları ile yaptığı örgüt kongreleri modeline benzetebiliriz…
AKP gerekirse genel başkan yardımcısı gönderip, adayın teke indirilmesi için arabuluculuk yapmıyor mu?
İkna turları yeterli olmazsa, başka metotlar uygulamıyor mu?
CHP,
Benzer bir sonuca kendi kanalları içinde uzlaşarak pekala ulaşabilir…
***
Bu yöntem, ne ölçüde hayata geçirilebilir, bilemem…
Ancak ülkenin, siyasetin geldiği durum, çocuklarımıza güvenli ve aydınlık bir ülke bırakmak için verdiğimiz sözlerin bu denli büyük tehditler altında bırakıldığı günlerde CHP'nin kendi içinde gereksiz kavgalara kimseler hoşgörüyle bakmayacaktır…