CHP de bir anlamda büyük kurultaya da hazırlık olan il kurultayları bir bir gerçekleştirilmeye başlandı. Ancak Cumhuriyet tarihimizin en köklü partisi yine kimseyi yanıltmadan durgun suların kendisine yakışmadığını ispat edercesine gerginlikler ve kavgaların kurultaylarda hakim olduğu olaylar ile anıldı. Şunu baştan söylemekte fayda var, Cumhuriyet Halk Partisi'nin toplumdaki karlığının ve siyaseten bir türlü istenilen noktada olmamasını merak eden hemen hemen herkes partinin genel kurullarını yakından takip ederek CHP'nin neden iktidar olamadığını, neden her seçimde başlar önde ayrıldığını çok kolaylıkla anlayabilir. Bir parti düşünün ki toplumun 4 de üçünden oy alamamış ve oy alamadığı kesimler aslında temsil ettiği ideolojinin kapsadığı ve yakın olunması gereken kesimler olmuş. Bir parti düşünün ki Türkiye'nin elit ve seçkin kesiminden oy alırken yoksullardan, ötekileştirilenlerden, muhafazakar olarak tabir edilen dindar kesimden oy alamamış. Ve yıllardır tespiti yapılan bu duruma karşı politika üretememiş. Siyasi yelpazedeki pozisyonuna yeteri kadar sahip çıkamamış. İşte bu parti toplumsal ekonomik ve siyasal alanlarda yaşanan sorunlara siyasette durduğu noktanın gerekliliği çerçevesinde cevap vermesi gereken içeriği sol olan bu parti en yetkili organı olan, faaliyet dönemlerinin muhasebesinin yapılma yeri olan genel kurullarında bunun sebeplerini tartışmak konuşmak yerine saatlerce blok liste çarşaf liste hangisi daha demokrattır diyerek bunu tartışıyor. Ve bu tartışma ortadan ikiye bölünmüş bir yapıyı ortaya çıkarıyor. Aslında bölünmenin sorunlara çözüm noktasında sadece ve sadece düşünsel noktalarda fikirlerde olması gerekirken bunların tartışıldığı bir ortamın yanına dahi yaklaşılamıyor. Gerçeği söylemek gerekirse eş, dost, akraba listelerine dönüşmüş delege listelerinden böyle bir şey beklemekte sanırım hayalden öteye gidemez zaten. İşte bu nedenledir ki CHP sosyal anlamda toplumun derinliklerine inememekte toplumsal anlamda ulaşması gereken kesimlere ulaşamamakta, siyasal anlamda durduğu yerin hakkını verememekte, toplumda karşılık yeteri kadar bulamamaktadır. Ve maalesef CHP büyük değişimlere imza atmadan, delegelik sisteminden vazgeçmeden sanırım siyasal mücadelede bu nedenlerle hep kaybeden olacaktır. Partiye dair algı ve imaj bu değişimlerle doğru orantılı olacaktır. Bu değişim olmadıkça sadece il başkanı değiştirerek sadece genel başkanı değiştirerek başarı geleceğine inanmak yalnız ve yalnızca düz sığ bir düşüncenin ürünüdür. Kurultaylarda seçimi kim kazanırsa kazansın CHP bu tarz genel kurullarla asıl kaybedendir. Eskişehir'de de ister şu an kazanan Sinan Özkar ister kaybeden İlker Özokçu kazanmış olsun bu mantıkla hiçbir değişimin yaşanmayacağı ortadır ve CHP'nin ileriye dönük realist değişimleri olmadıkça işi her geçen gün daha da zorlaşmaktadır.