Odunpazarı İlçesi Demirli ile Seklice mahallelerini kapsayan bölgede Esan Eczacıbaşı Endüstriyel Hammaddeler San. ve Tic. AŞ tarafından yapılması planlanan Bentoit Ocağı Kapasite Artışı Projesi için 30 Temmuz tarihinde nihai ÇED raporu yayımlandı.

Sonhaber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ayşegül Hümmet'in özel haberi;

1997 hektar ruhsat alanına ve yaklaşık 170 hektar ÇED alanına sahip maden projesi kapsamında yıllık 100 bin ton cevher işleniyor. Proje kapsamında 1 milyon metreküp pasa olmak üzere toplam 2 milyon 100 bin ton kazı gerçekleştirilecek.

Demirli ile Seklice mahallelerini kapsayan bölgede Esan Eczacıbaşı tarafından yapılmak istenen Bentoit Ocağı Kapasite Artışı Projesi’nin yaşam alanlarına girmesine tepki gösteren vatandaşlar, “Ata topraklarımıza sahip çıkmak istiyoruz” diyerek seslerini yükseltti.

İTİRAZ DİLEKÇELERİ HAZIR

Patlatmalı açık ocak işletmesiyle faaliyet gösteren madenin 25 yılın ardından ÇED alanının genişletilmesine tepki gösteren Demirli Mahallesi sakinleri, yaşam alanlarına yaklaşık 500 metre uzaklıkta olan projenin köye daha da yakınlaşacak olmasına tepki gösteriyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne teslim edilecek olan itiraz dilekçelerini imzalayan köylüler, projenin tarım, mera, su kaynağı ve yaşam alanlarını tahrip ettiği vurguladı. Maden etkilerinin yaşam kalitesini düşürdüğünü ifade eden bölge sakinleri, ÇED raporunda belirlenen genişlemenin köyün hemen karşısında bulunan madenin yerleşim alanına girdiğine dikkat çekerek patlatmalı maden çıkarma işlemine son verilmesini talep etti.

KÖY YOLLARI BOZULDU

Ağır tonajlı araçların her gün pasa taşıması nedeniyle yollarının bozulduğunu ve sık sık kazaların yaşandığını belirten Demirli ile Seklice sakinleri, maden şirketinin yolları onarmadığını ifade etti. Mahalleliler köylerinin bağlı olduğu Odunpazarı Belediyesi’nden yollarının onarılmasını talep etti.

DİLEKÇELERİNİ DOLDURDULAR

Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu’nun bileşenlerinden Eskişehir Ekoloji Derneği Başkanı Filiz Fatma Özkoç, Yönetim Kurulu Üyesi Cevat Aydemir, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Selma Güder, Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) İl Temsilcisi Gökhan Soysal, Eskişehir Bilecik Tabip Odası’ndan Murat Erol, Odunpazarı Kent Konseyi (OKK)İklim Krizi ve Çevre Çalışma Grubu’ndan Nezahat Telci ve İYİ Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Gürol yer, bölgeye giderek Demirli ile Seklice sakinlerinin madene karşı talep ve şikayetlerini dinledi. Bentoit Ocağı Kapasite Artışı projesinin durdurulması için dilekçe dolduran köylüler konuşmalar sırasında sık sık “Köyümüzde maden istemiyoruz” sloganları attı.

HER TARAFTA TALAN VAR

Madenin yaşam alanlarına olumsuz etkilerinin kabul edilemez olduğunu ifade eden İYİ Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Gürol Yer, kentte gerçekleşen ve gerçekleşmesi planlanan maden olaylarının siyasi bir tarafı olmaması gerektiğine dikkat çekti. Yer, “Burada bulunma sebebimiz vatan toprağının kutsallığının yanında, ata topraklarını bekleyen insanlara karşı duyduğumuz vefadır. Bu ata topraklarını bekleyenler sizlersiniz, buraların köküsünüz. Bu da bizi size karşı sorgusuz bir şekilde mesul kılıyor, yanınızda olmamızı zorunlu hale getiriyor. Ülkemizde zor bir dönemden geçiyoruz. Her tarafta bir talan var. Doğa, tabiat, ağaç dinlemiyorlar” diye konuştu.

‘YASA YANIMIZDA’ DİYECEKLER

Uşak’ta bugüne kadar yapılan madencilik faaliyetlerinin içme suyunu bitirdiğini hatırlatan Yer, “Yarın Eskişehir’in yaşayacağı durum da aynı olabilir. Bugün geldiğimiz noktada, 25 yıldır bu bölgede bulunan bir madenden söz ediyoruz. Önceden burada ağaçlık alan vardı, şimdi ise bir yığıntıyla karşı karşıyayız. Eğer bu mücadele verilmezse süreç evre evre ilerleyecek. En sonunda da ‘Arkadaşlar köyü boşaltın, madenin damarı buraya geliyor, yasa da kanun da bizim yanımızda’ diyecekler. Hangi yasa yanlarında olursa olsun, hangi devlet kurumu arkalarında bulunursa bulunsun, siz istemedikçe hiçbir şey olmaz. Tam bu noktada şehirde, bürokraside, makamlarda, kurumlarda biz yanınızda olacağız. Bu, bu saatten sonra dönülecek bir yol değil. Bu sözümüzü de bir senet olarak kabul edin” dedi.

HESAP SORMAK İÇİN BURADAYIZ

Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu adına konuşan Cevat Aydemir, hükümetin insanları iki kutba ayırdığına vurgu yaparak, “Bu kutup iyiler ve kötülerdir. Biz ormanlarımızı kesenlerden, ağaçlarımızı yok edenlerden, sularımızı kirletenlerden, tarım alanlarımızı işgal edenlerden, topraklarımızı ve köylerimizi talan edenlerden hesap sormak için buradayız. Onlara bu işgal alanlarını bırakmamak için toprağımıza, ormanımıza, suyumuza, tarım alanlarımıza sahip çıkıyoruz. Çünkü bu topraklar bize atalarımızdan miras kaldı. Biz şehirde yaşıyoruz ama sizin kadar dertliyiz. Çünkü biz sizin ürettiklerinizle besleniyoruz. Ama şirketler topraklarımızı talan etmek istiyor” ifadelerini kullandı.

BU MADEN KÖYÜ YUTACAK

“Burada Eczacıbaşı, Mihalgazi’de Cengiz Holding, Kaymaz’da Koza gibi şirketler maden sahalarıyla bu toprakları yok etmek istiyor” diyen Aydemir, “Bunun için önce yasa çıkarttılar. Maden yasasıyla şirketler iktidarı sıkıştırdı ve ‘Biz altın, gümüş, bentonit çıkarmak istiyoruz ama ormanlar engel oluyor. Ormanları ve meraları bize açın’ dediler. AKP iktidarı bir anda maden kanununu, sanayi kanununu, enerji kanununu, mera kanununu değiştirerek şirketlerin önünü açtı. Bu maden bu köyü yutacak. Ülkede bunun o kadar çok örneği var ki. Kaz Dağları, Uşak, Artvin Cerattepe, Kırşehir. Eskişehir henüz kazılmadığı için bu acıyı yaşamadı ama yaşaması an meselesi. Şirketler köyünüzü maden sahasına katmaya hazırlanıyor. Uşak örneğini hatırlayın. Orada üç köy yok artık. Mezarlıkları bile yok. İnsanların geçmişi, atalarının mezarları madenin altında kaldı. Neden? Bir şirket daha fazla para kazansın diye. Peki bu paradan halka bir fayda var mı? Yok. Altın çıkaran Cengiz Holding devlete dahi doğru düzgün pay vermiyor. Yüzde 1,5’un Hazine’ye kalacağı söyleniyor ama çeşitli muafiyetlerle o pay da gitmiyor. Geriye sadece enkaz, hastalıklar ve kanser kalıyor” diye konuştu.

KARARLILIĞINIZLA BAŞARACAĞIZ

ESM İl Temsilcisi Gökhan Soysal, bu işin temelinde madenlerin yapılacağı bölgede yaşayan köylülerin direnci ve kararlılığı olduğunu kaydederek, “En önemli olan şey de budur. Siz burayı istemezseniz, burada bu iş bir şekilde yapılmaz. Keşke Alpagut ve Atalan’daki köylüler de buraya gelebilseydi, sizin kararlılığınızı görebilseydi. Çünkü sizin acı bir tecrübeniz var. Maalesef senaryo hep aynı oluyor. Maden şirketleri gelirken ‘Her şey tertemiz olacak, size fayda sağlayacağız’ diyerek geliyorlar. Ama sonra gitmek bilmiyorlar. Her zaman daha da büyütüyorlar. Sizlerin de gördüğü üzere köyünüzün hemen dibindeler. Eğer bu proje hayata geçerse, şu an gözüken alanın en az iki katı kadar genişleyecek. Ancak asıl önemli olan mücadeledir. Hukuki mücadele verilir ama meşru ve haklı mücadele çok daha önemlidir. Burada da sizin kararlılığınız bu işi başaracaktır. Bu toprakların gerçek sahipleri sizsiniz” dedi.

KARARI SİZ VERECEKSİNİZ

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Selma Güder, “Buraya gelirken de arkadaşlarımız aynı hissiyatı yaşadı. ‘Milli parklarda mıyım?’ dedik birbirimize. Karaçamıyla, kızılçamıyla, genç fidanlarıyla, hububat tarlalarıyla gerçekten bambaşka bir güzelliğiniz var. Biliyorum ki burada kendi suyunuz var. Çeşmenin üzerinde ‘60 litreden fazla almayın’ yazıyor. Eskişehir’in 6 ilçesinde su kısıtlı: Alpu, Beylikova, Çifteler, Mihalıççık, Mahmudiye ve Sivrihisar. Eskişehir’in tek su kaynağı Porsuk’tur. Ama sizin burada kendi su kaynağınız var. Bu çok kıymetli. Buraya baktığımızda devasa bir maden alanı yapılmakta. Artık bu manzara sizin günlük hayatınızın parçası olmuş. Ve bu manzaranın büyüyüp büyümeyeceğine karar verecek olan sizlersiniz” diye konuştu.

TARIM ZORLAŞACAK

Köyde yaşanan maden süreci içinde doğaya toz ve partiküllerin yayılacağını aktaran Güder, “İçmeye doyamadığımız, sizin her gün kana kana içtiğiniz bu suyunuz da zarar görecek. Çünkü suyunuz yer altından 25-30 metreden çıkıyor. Daha derinlere indikçe azalacak. Sulama kanalı da yok. Tarım yapmanız zorlaşacak. Televizyonda gördüğünüz o kötü örnekler burada da yaşanabilir. Su savaşları kapıda. Su artık altından da, petrolden de kıymetli hale geliyor. Eğer bu suyunuz zarar görürse bir daha geri gelmez. Bu yüzden tercih sizindir. Bizler, platform olarak her zaman yanınızda olacağız” ifadelerini kullandı.

ORMANIN İÇİNDE HANÇER GİBİ

Eskişehir Bilecik Tabip Odası adına konuşan Murat Erol, halkın yanında, açıklayıcı ve yol gösterici bilgilerle yardımcı olmaya çalıştıklarını kaydederek, “Buraya gelirken arabayla ormanlık alana girdik. Yanımızda yemyeşil ormanlar varken bir anda kafamızı sola çevirdik ve o bembeyaz görüntüyü gördük. Ormanlık alanın içine hançer gibi saplanmış bir tablo vardı. Bu sadece buraya özgü bir durum değil. Ülkenin dört bir yanında, Karadeniz’den Akdeniz’e, Çanakkale’nin dağlarından Urla’nın ormanlarına kadar her yerde maden faaliyetleriyle doğamız, ormanlarımız, sularımız, hayvanlarımız maalesef tahrip ediliyor. Maden, toprak ve kayaçlar patlatmalarla parçalanıyor, hafriyat yapılıyor, taşınıyor” dedi.

‘MÜCADELE ETTİK’ DİYEBİLMELİYİZ

Erol, buradaki en büyük tehlikenin bu süreçlerde ortaya çıkan tozların köyde yaşayan insanlarda yaratacağı akciğer hastalıkları olduğuna vurgu yaparak, “En büyük risk, silika dediğimiz kayaçlardır. Bu kayaçlardan çıkan ince tozlar solunumla akciğerlere girer. Bu bir anda gelişen bir hastalık değildir; yıllar içinde birikir ve ortaya çıkar. Beyaz dağların artması, çökmelerinin artması sadece doğayı değil, sizlerin sağlığını da doğrudan tehdit ediyor” ifadelerini kullandı. Şirketlerin gücünün küçümsenemeyeceğini ifaden eden Erol, “Yıllar sonra çocuklarımıza ‘Biz mücadele ettik ve kaybettik’ diyebilmeliyiz. Önemli olan mücadele etmektir” dedi.

EVLERDE ÇATLAKLAR MEYDANA GELİYOR

Yaklaşık 25 yıl önce küçük bir alanda başlayarak zamanla köyün içine kadar ilerleyen madenle ilgili açıklamalarda bulunan Demirli Mahalle Muhtarı Abdullah Mermer, “Bugünkü toplantı amacımız yeni çıkan ÇED; genişleme istedikleri, çalıştıkları alanın daraldığından ötürü genişletme yaptıklarını beyan etmişler. Bu bize 10 gün süreyle muhtarlık askı ilan panosunda duyurulması, öneri ve görüşlerimize açık olduğu ilan edildi. Biz de bunula ilgili dilekçeler hazırlayıp bu toplantı sonunda gerekli yerlere teslim edeceğiz. Pasa depolama alanlarının köyümüze çok yakın olmasından dolayı ilerleyen zamanlarda yaşam kalitesinin çok düşeceğinden endişe duymaktayız. Bununla birlikte çalışmaların yapıldığı esnada patlatmalı işlemler devam ediyor. Mesafe çok yakın patlatma esnasında köyümüzdeki evlerde çatlaklar meydana gelebiliyor. Bunlarla ilgili bildirimler ulaştı. Patlatmanın olmasıyla birlikte yeraltı sularının yer değiştirmesi de söz konusu; küresel ısınmadan dolayı zaten çok kurak bir dönemden geçiyoruz. Kısaca özetlemek gerekirse yerleşim yerinden uzak çalışılması bizi ziyadesiyle memnun edebilir. Keşke olmasaydı doğamız tahrip edilmeseydi; atalarımızdan bize miras kalan meralarımız, tarlalarımız, tarım arazilerimi git gide adım adım daralmakta” ifadelerini kullandı.

BEMBEYAZ ÖRTÜ HAKKIMIZ DEĞİL

Maden yapıldığından bu yana 4 kez ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilerek sahanın genişletildiğini belirten Muhtar Mermer, “Seramikten uzak duramıyoruz. Yaşam devam ettiği sürece madenlerin bir şekilde kullanılması gerekiyor. Bundan devlet de faydalanıyor ama yaşam alanlarını tahrik edecek şekilde olmaması tarafındayız çünkü biz burada tarımla uğraşıyoruz. İlerleyen zamanlarda tarım, hayvancılık kısıtlanabilir, aşikar bu” diye konuştu. Madende çalışan yetkililerle görüştüklerini söyleyen Muhtar Mermer, “Sürekli görüşmemiz var. Mühendisleriyle görüşmemiz var, irtibat halindeyiz. Şikayetlerimizi iletiyoruz. Şunu da belirtmem gerekirse Eczacıbaşı dürüst çalışan bir firma, ağaçlandırma konusunda titiz hareket ediyorlar, kimsenin hakkına girmek istemem, ben ne görüyorsam onu söylemek durumundayım ama bunların hepsi buraların tahrip edilmesine sebep olamaması lazım. Bizim burada alışmış olduğumuz yeşillik doğayı bembeyaz bir örtü içinde görmek hakkımız değil. Bunun için biz Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğüne dilekçelerimizi vereceğiz. Bu şekilde başlatmış olduğumuz bu mücadelede başarılı olmayı temenni ediyorum. Bu yola başladık” diye konuştu.

SUSUZ KALABİLİRİZ

Muhtar Mermer, “İlk patlatma yapıldığında testi cami avlusunda yapmıştık bu kadar hissedilmemesi gerektiğini ben söyledim kendisi de destekledi bununla birlikte cihazlar kuruldu minimize edilmeye çalışıldı ama en nihayetinde ortadaki bir kütlenin kaldırılması gerekiyor bu işlem yapıldığında burada da büyük bir güç oluşuyor yakınlığından dolayı da yerleşim yerini sallantıyla etkiliyor. Bu olmaması gereken bir şey. Bizim en büyük su kaynağımız hemen aşağıda, dedelerimizin dedeleri diyebilirim o zamandan bu zamana var olan bir kaynak, o kaynak kuruduğu an bu patlatmadan dolayı bir yol değiştirme gibi bir şey söz konusu olursa mahallemiz susuz. Düşük bir ihtimal olduğu söyleniyor. Şu durumda en ufak bir zararı bile olsa gözardı edilemez diye düşünüyorum çünkü su hayattır. Bir şekilde dur dememiz gerektiği kanaatindeyim” açıklamalarında bulundu. Mücadelede kararlı olduklarını vurgulayan Muhtar Mermer, maden şirketlerinin desteklendiğini söyledi.

KÖYÜMÜZ KURTULSUN

Madenin yapılmasının ardından köylerindeki meyve ağaçlarının kuruduğunu, tarımda eski verimin olmadığını anlatan 77 yaşındaki Nezire Özkan “Madeni istemiyoruz. Köyümüzün kurtulmasını istiyoruz. Biz hadi yaşlandık bittik, gençlerimizin kurtulmasını istiyoruz durum böyle” dedi. 66 yaşındaki Fatma Akala ise, “İstemiyoruz, köyümüzün kurtulmasını istiyoruz. Gitsinler çünkü en çok köyde duran biziz. Biz burada sulu tarım yapıyoruz. Eskiden nohudumuz bile oluyordu şimdi olmuyor. Domatesimiz, biberimiz olmuyor” diye konuştu.

PSİKOLOJİMİZ DE BOZULDU

Madenden etkilendiklerini anlatan Seklice Muhtarı Enver Furtın, “Debiyisiyle akan bir suyumuz var. Bu maden yollarımızı bozuyor, sularımızı bozuyor, bizim psikolojimizi bozuyor. Bir an önce tüm yetkililer sayın cumhurbaşkanımız da olmak üzere bu madeni istemiyoruz, istemiyoruz” dedi.

ÇOK KORKUYORUZ

60 yaşındaki Asiye Özkan, “Dinamit atıyorlar evlerimiz sallanıyor, çok korkuyoruz. Deprem olur gibi evlerimiz sallanıyor. Madeni yapmadan önce söylemediler, sonradan öğrendik, çok korkuyoruz. Bir de doğamızın dengesi değişti. Her şeyimiz çok güzel oluyordu eskiden şimdi hiçbir şey olmuyor, her şey kurudu” ifadelerini kullandı.

GENİŞLEYECEĞİNİ BİLMİYORDUK

Sağlık şikayetleri nedeniyle doktora gittiğinde ‘Maden bölgesinde mi yaşıyorsun?’ sorusuyla karşılaştığını anlatan 54 yaşındaki Hülya Ciğerci, şunları söyledi: “Ben kas hastasıyım. Ankara Hacettepe Hastanesi’ne gittim bütün profesörler, hocalar geldi ve bana sordular ‘Köyünüzde beyaz toprak var mı?’ diye ben de ‘evet’ dedim. ‘Maden ocağı var mı?’ diye sordular. Bana 5 sene önce tanı konuldu. Şu anda iyiyim ama Eskişehir Tıp’ta tedavi görüyorum. Köyde sağlık sorunları arttı. KOAH hastası, nefes darlığı, akciğer kanseri hastalıkları arttı köyde. Biz köyümüzde yaşamak istiyoruz. Yazın burada durup temiz hava almak istiyoruz. Maden yapılacağı zaman bu kadar yakında olacağından haberimiz yoktu, bu kadar ilerleyeceğini, genişleyeceğini bilmiyorduk. Köyümüzü almaya kadar getirdiler.”

KÖYÜMÜZ YEMYEŞİLDİ…

Madenin yavaş yavaş yayıldığını belirten 57 yaşındaki Kübra Öztürk, “Köyümüzün içine doğru ilerleyeceklerini, hemen şurada evler var orayı söylüyorlar ‘Maden varmış’ diye. Biz istemiyoruz, artık gitsinler. Maden alanının olduğu alan yemyeşil ormanlıktı, kestiler ormanı maden sahası açmak için” dedi.

KARADENİZ GİBİYDİ

“Önceden çam kokusu alırdık şimdi toz toprak kokusu alıyoruz” diyen 41 yaşındaki Ayfer Solmaz, “Sağlık sıkıntıları oluyor, doğal görünümden bahsetmeye bile gerek yok. Bu tarafı bembeyaz bu tarafı yemyeşil. Eskiden diğer taraf da yemyeşildi. Karadeniz gibiydi. Yağmurlar, sular etkileniyor. Doğayı bu şekilde yok etmek de bir suç. Bizim de arkamızda dursunlar” ifadelerini kullandı.

ELLERİNİ AYAKLARINI ÇEKSİNLER

“Biz buraya her geldiğimizde bu manzarayı görmek istemiyoruz” diyen 43 yaşındaki Hatice Gökalp, “Ben köyümü sahiplenmek, burada yaşamak istiyorum. İnsanlar o manzarayı gördükçe gelmek istemiyor. Kesinlikle bu madenin durdurulmasını istiyoruz. Nereye gidilmesi gerekiyorsa Cumhurbaşkanlığına gidilmesi gerekiyorsa… Biz bu maden ocağının durdurulması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Koca koca kamyonlar maden taşıya taşıya yollarımızı bozdu; milletin lastikleri patlıyor, yolda kalıyor, kaza oluyor. Biz sonuna kadar arkasındayız Cumhurbaşkanımız da duysun ne gerekiyorsa yapsın biz köyümüzde maden istemiyoruz. Benim köyümde bana ahkam kesemezler. Hem köyümün görüntüsünü bozacaklar, hem para kazanacak, hem oksijenimi kısıtlayacaklar… Kısa ve net şu kadar söylüyorum ben hayatımda görmediğim hiçbir paraya toprağımı satmıyorum. Benim köyümden bu saatten sonra kimse kalkıp da tarla, bağ, bahçe satmaz. Bizim paraya değil huzura, temiz havaya ihtiyacımız var. Maden ilerledi baktık duracağı yok, muhtarımızın sayesinde mücadeleye başladık, sonuna kadar da arkasındayız. Yatırım da yapmasınlar, elini ayağını çeksinler. Benim babam KOAH hastası, şu anda hastanede yatıyor ve ben sesimi duyurabilmek için buradayım. Benim babam doğduğu köye gelmek istemiyor nefes alamadığı için” ifadelerini kullandı.