Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik düzenlenen operasyonlarını ve 30 Haziran’da görülecek olan CHP kurultayının iptal davasını eleştirdi.
AK Parti’nin dağılma sürecine girdiğini, bu nedenle CHP’ye saldırarak siyaseti dizayn ettiğini söyleyen Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, “2028’de seçim olacaksa bu kavgaların sebebi ne? Biz 2025 Kasım’ından sonra yapılacak seçimlere karşı çıkarız; Recep Tayyip Erdoğan’ın görev süresini uzatmaya yönelik bir erken seçim olur bunu asla kabul etmeyiz” dedi.
Ülke ve kent siyasetine yönelik çarpıcı açıklamalarda bulunan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik düzenlenen operasyonlarını ve 30 Haziran’da görülecek olan CHP kurultayının iptal davasını eleştirdi. Ekrem İmamoğlu için düzenlenen imza kampanyasının önemine vurgu yapan Başkan Kurt, CHP’nin cumhurbaşkanı adayının seçimi her koşulda kazanabileceğini söyledi. Başkan Kurt, ayrıca yaklaşan il kongreleri hakkında da görüşlerini paylaştı.
HALKIN OYUYLA SEÇİLEN KİŞİ BİR GÖRÜNTÜYLE İTİBARSIZLAŞMAZ
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik sürdürülen 5. dalga operasyon kapsamında 5’i belediye başkanı olmak üzere toplam 22 kişi tutuklanmasını ve savcılıktaki işlemlerin ardından adliyeye sevk sırasında kamuoyuna yansıyan görüntülere tepki gösterdi. Başkan Kazım Kurt, “Ben yıllardan beri polisin sanıkları, şüphelileri adliyeye veya emniyete götürürken yapmış oldukları baskıcı hareketleri eleştiren bir hukukçuyum. Özellikle ensesine basıp da, iki büklüm halde götürülmesi insanlık suçudur. İnsan haklarına aykırıdır. Belediye başkanlarının belediye üst düzey bürokratlarının öyle katil gibi dizilip de teşhir edilmesi itibarsızlaştırmaya, onları küçük düşürmeye yönelik harekettir ve gerçekten küçük beyinlerin düşündüğü harekettir. Yani buradan onlara büyük bir kazanç çıkmaz, belediye başkanları da öyle ip gibi dizildi, eli kolu bağlandı diye itibarsızlaşmaz. O arkadaşlarımız halkın oyuyla seçilmiş, birkaç kere seçilmiş insanlardır. Bundan sonra da seçileceklerdir, onların gözaltına alınması ya da tutuklanması suçlu oldukları anlamına gelmez. İnsanlar suçlu bile olsa bir suçtan bir kere ceza verilir. O da nedir? Hapis cezasıdır, atarsınız içeri ama ona işkence yapamazsınız, onun itibarını sıfırlayacak hareketler içerisine giremezsiniz, onu rencide edecek hakaretler içerisinde bulunamazsınız; bunlar gerçekten insanlık suçudur. Kabul etmek mümkün değil” diye konuştu.
DESTEĞİ GÖRÜNCE ENGELLEME TALİMATI VERİLDİ
CHP’nin yerel seçimde birinci parti çıkmasının ardından belediye çalışmalarıyla elde ettiği başarının önemine dikkat çeken Başkan Kurt, operasyonlarda başarılı belediye bürokratlarının da tutuklandığını söyledi. Başkan Kurt, “Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde üst düzeyde imza atacak bir bürokrat neredeyse kalmadı. Dolayısıyla oradaki planlamayı yapacak, oradaki tramvayı yürütecek, metro çalışmalarını yönetecek, sosyal yardımları organize edecek, halkla ilişkileri koordine edecek insanlar şu anda hapishanede. Bu tamamen ikinci, üçüncü derecede belki de tam ehli olmayan insanların eline kaldı. Başarı oranı düşecektir. Başarı oranı düşünce de iktidar ‘İşte görüyorsunuz bu belediye bunu beceremiyor’ diye bir propagandaya girecektir. Bunun gerçekten Türkiye genelinde siyasi bir kavga olduğunu ve hedefin de cumhurbaşkanlığı koltuğu olduğunu herkes biliyor, herkes bilmelidir, biz de bunu anlatabilmeliyiz. Ben Ekrem bey ‘cumhurbaşkanı adayıyım’ demeseydi bunların başına gelmeyeceğini düşünenlerdenim. ‘Cumhurbaşkanı adayıyım’ deyip kamuoyunun önüne çıkınca, kamuoyundan da çok ciddi bir destek alınca Sayın Recep Tayyip Erdoğan baktı ki başka çaresi yok bu talimatları verdi, bence, öyle yorumluyorum. Bunun karşısında yasayı değiştirmeyi, anayasayı değiştirmeyi, farklı bir biçimde belediyeyi yıpratmayı deneyecekler gibi duruyor. Dedikodusu yapılan, kamuoyu ve basında paylaşılan belediye yasaları üzerindeki değişiklik tasarısı ya da taslağı gerçekten gündeme gelirse belediyelerin hiçbir fonksiyonu kalmaz. Direkt belediyeler hedef alınıyor, çünkü 2019’da Cumhuriyet Halk Partisi’nin 219 belediyesi vardı, yüzde 28 oyu vardı. 2024’te o 250 belediyenin başarısı belediye sayısını 400 küsüre çıkardı, ikiye katladı diyebiliriz. Oy oranını yüzde 38’e çıktı. 2024 belediye seçiminden bu yana Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir ankette ikinci parti durumuna düşmedi, hep birinci çıktı. Oy oranı şu anda 36-37’lerde görünüyor. Bunu biz görüyoruz iktidar görmüyor mu? İktidar daha iyi görüyor. İktidar anketlerin birçoğunda baskıyla, korkuyla ‘AKP’yi destekliyorum’ dendiğini de biliyor. Gerçek anlamda yüzde 2’lik artı/eksi paylarında ben artıların mutlaka Cumhuriyet Halk Partisi lehine olacağını düşünüyorum. Sokak öyle çünkü; sokakta gördüklerimiz Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bir dağılma sürecine girdiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
CHP’YE SALDIRARAK SİYASETİ DİZAYN ETMEK İSTİYOR
Aralarında AK Parti’nin kurucularından ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ve eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın da bulunduğu 19 ismin yayımladığı ‘Adalet Çağrısı’ başlıklı metin hakkında değerlendirmelerde bulunan Başkan Kurt, şunları söyledi: “Eski bakanlardan ve eski milletvekillerinden oluşan bir grubun ‘hukuk ve adalet istiyoruz’ diye bir bildiri yayınladıklarını gördük. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin eski bakanları bu yapılan işlerin doğru olmadığını vurgulayan bir bildiri yayınladılar. Yine Adalet ve Kalkınma Partisi eski Milletvekili Şamil Tayyar bu sizin söylediğiniz görüntülerin insanlık dışı görüntüler olduğunu ve bunun yapılmasının aşırı derecede baskıcı anlayışın ürünü olduğunu vurgulayan twit attı. Eskişehir özelinde il/ilçe yöneticileri istifa etmeye başladı. Yakında çok daha önemli pozisyondaki AKP’lilerin de istifa edeceğini biliyorum. Dolayısıyla AKP bir dağılma sürecine girdi, bunu görüyor ve bunu gördüğü için de Cumhuriyet Halk Partisi’ne saldırmak suretiyle bir siyaset dizayn etmeye çalışıyor. Bütün düğmelere bastı. Bunun sebebi erken seçim olacağıdır. 2025’te erken seçim olacaktır. O nedenle bütün düğmelere basmıştır. 2028’de cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi olacak ise şu anda Apo’yu kurtarmaya çalışmanın anlamı ne? Türkiye halkı buna hazır değil, Türkiye halkı bu anayasanın değişikliğine hazır değil. Lozan’ın, Cumhuriyet’in inkarına hazır değil. Ama bakıyorsunuz Adalet ve Kalkınma Partisi buna çanak tutan bir bildiriyi bile kamuoyu önünde rahatlıkla gezdiriyor. Apo’nun posterleri, afişleri her yerde yayılıyor; Ekrem İmamoğlu’nun afişleri indiriliyor, İstanbul’da da indirildi. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun afişlerinin indirildiği yerlere Sayın Tayyip Erdoğan’ın afişleri asıldı. Niçin? Eğer 2028’de seçim olacaksa bu kavgaların sebebi ne? Onun için erken seçim olacaktır. Ve Recep Tayyip Erdoğan kendisini kurtarmaya çalışan bir formül aramaktadır, biz 2025 Kasım’ından sonra yapılacak seçimlere karşı çıkarız; Recep Tayyip Erdoğan’ın görev süresini uzatmaya yönelik bir erken seçim olur bunu asla kabul etmeyiz. Bunun dışında onlar da DEM Parti’yle bir iş birliği yapmak suretiyle Kürt seçmenin oyunu alıp Tayyip beyi ya da anayasayı yeniden kurtarmanın yollarını arıyorlar.”
16 MİLYON TAŞ GİBİ ARKASINDA
CHP’nin ‘Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim’ talebiyle başlatılan imza kampanyası hakkında konuşan Başkan Kazım Kurt, “Zaman en iyi ilaçtır diye bir söz var ya zamanla unutuluyor bu işler. Heyecanı diri tutmak çok önemli. Ama iktidarın baskısı da çoğaldı. İktidarın baskısı da çoğaldıkça imza atmaktan insanlar korkar hale geldi. Özellikle devlet memurlarının imza atmadığını görüyoruz. Devlet memurları kendilerinin izlenebileceğini, bu imzaların ele geçirilebileceği halinde kendileri için iyi şeyler yapılmayacağını düşündükleri için çekinceli davranıyorlar. Ailesinde memur olan, çocuğu iş arayan, çocuğu sınava girmek üzere olan noktadaki insanlar da imza atmaktan çekiniyor, kaçınıyor. Bana kalırsa 17-18 milyon imza bile büyük bir imzadır. Çünkü şunu gösterir Ekrem İmamoğlu’nun arkasında 15-16 milyon insan taş gibi duruyor. Bunu üstüne ekleyerek seçime girecek, o nedenle iktidarın baskılarının insanları korkuttuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi.
PARÇALAMAK İSTİYORLAR
CHP Kurultayı’na yönelik iptal davasını sert sözlerle eleştiren Başkan Kurt, “Normal şartlarda bir hukukçu gözüyle, normal işleyen bir hukuk düzeni içerisinde böyle bir davanın görülme şansı yok, sıfır, böyle bir ihtimal dahi yok. Ama Türkiye’de normal hukuk işlemiyor. Hedef şudur; Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisi’ni parçalamak. Cumhuriyetle ilgili mücadeleyi devam ettirirken bu konuda en dirençli duran örgüt, grup, kurul Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Cumhuriyet Halk Partisi de giderek büyüyen, giderek halkın desteğini artıran konumda olduğu için en kolayı Cumhuriyet Halk Partisi’ni içeriden parçalamaktır. Bu kayyum davasının sebebi budur. Normal şartlar altında Yüksek Seçim Kurulu; İl Seçim Kurulu diyelim ya da İlçe Seçim Kurulu iki gün içinde kurultayla ilgili kararını verir. İki gün içinde bu kesinleşir. İki günden sonra yapılacak başvurular çok dikkate alınmaz. Nitekim Kasım 2023’te yapılan seçimden sonra Bursa’da bir şikayet olmuş. Bursa’daki şikayeti, Bursa Savcılığı bu Ankara’nın işidir diye Ankara’ya göndermiş. Dosya orada beklerken İstanbul’da Ekrem Beyle ilgili Türkiye geneli bir operasyon başlayınca bu da devreye sokuldu; partinin gücünün bölünmesi, partinin dikkatinin dağıtılması amacıyla yapılan bir operasyon haline döndü. Ve partiden istifa etmiş, partiden ihraç edilmiş, partiyle alakası kalmamış, partinin aday yaptığı ya da yapmadığı kişiler tarafından dilekçeler verilmeye başlanmış” diye konuştu.
GENEL MERKEZ NEREDEYDİ?
Başkan Kurt, “Adalet ve Kalkınma Partililer de diyor ki ‘sizin partiniz yaptı’. Bu işe çanak tutulursa bizim partinin içinden de bir sürü ihanet eden insan çıkar. Nitekim onlar bu dilekçeleri verdiler. Sayın eski genel başkanımızın mağdur olarak gösterilmesi bence eski genel başkana yapılan en büyük hakarettir. Çünkü kurultay süreçlerinde divan başkanı seçilinceye kadar yani ilçe kongrelerinden il kongrelerinden ve kurultay aşamalarına geldiğimiz zamandan divan başkanı seçilinceye kadar ki dönemde bu işlerin sorumlusu Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Kurultay nerede yapılacak, hangi salonda yapılacak, kurultaya izleyici olarak kimler katılacak, kurultayın salonunun düzenlenmesinde afiş nereye yapıştırılacak bayrak nereye yapıştırılacak, kim hangi sandalyede oturacağa kadar düzenleyen sayın Kemal Kılıçdaroğlu’dur ya da onun görevlendirdiği kişidir. Şimdi bu aşamaya kadar olduysa oldu bu işler. Ekrem İmamoğlu oldu, divanda görev üç saat sürdü. Üç saatin sonunda konuşmalar bitti ve divan başkanı görevi seçi kuruluna teslim etti. Yani bu işler üç saat içinde olmadı, eğer böyle bir iddia varsa. Araştırılması gereken -ben olsam, hukukçu olarak- o süreci araştırırdım. Bu işler olurken, dedikleri gibi birtakım alışverişler olurken genel merkez neredeydi? O kurultay delegeleri seçilirken, o kurultay delegeleri ifadeleri okudu. Parti hangi delegenin hangi otelde yatacağına kadar ayarladı, parti ayarladı. Ama diyor adam; ‘Biz geldik 20 gün önce falanca otelde yatıyorduk, çalışmalar yapıyorduk’ diyor. Şimdi bunların muhalefetteki grupla ne alakası var. O nedenle ben bu işin diğer işle, yani Türkiye genelinde partiyi batırma girişimiyle paralel yürüdüğünü düşünüyorum. Yazık diyorum, yazıktır CHP içerisinden olup da bu konuda kayyum beklentisi içerisinde olan, kayyum gelince partiyi derleyip toparlayacağını iddia edenlere yazıklar olsun” açıklamalarını yaptı.
ESKİ GENEL BAŞKANLAR GİBİ DESTEK OLMASI GEREKİRDİ…
Başkan Kurt, Kemal Kılıçdaroğlu’nun suskunluğu hakkında, “Ben sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu işe alet olmamasını istiyorum. Onursal bir genel başkan olarak onuruyla bu işi bırakması gerektiğini bilmesi gerekiyor. Şu anda partinin kapatılması, partinin belediye başkanlarının hapishaneye atılması, onların cezalarla partiye ve belediyelere kayyum atanması tartışmaları yapılırken 90 küsur yaşındaki Altan Öymen, 80 küsur yaşındaki Hikmet Çetin, 80 küsur yaşındaki Murat Karayalçın otobüsün üstünde genel başkanın kolunu kaldırırken orada sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun da olması gerektiğini düşünenlerdenim. Onu orada görmeyince başka şeyler düşünmek durumunda kalıyor insan” diye konuştu.
KILIÇDAROĞLU YIRATIYOR
“Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi yıpratıyor mu?” sorusuna yanıt veren Başkan Kurt, “Yıpratıyor. Doğru bir hareket değil” dedi.
ADAY KİM OLURSA OLSUN SEÇİMİ KAZANACAĞIZ
CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının engellendiği takdirde temsili aday çıkarılma ihtimalini değerlendiren Başkan Kazım Kurt, “Bence Sayın Genel Başkan’ın vurguladığının altını çizmek lazım. Bizim adayımız her koşulda Ekrem İmamoğlu’dur. Çünkü ön seçim yapmışız, ön seçimde parti üyelerinden 1 milyon 600 bin civarında oy almış, 16 milyona yakın insanın dayanışma oyunu almış bir aday, Parti Meclisi’nden geçmiş, Parti Meclisi partinin Türkiye Büyük Millet Meclisi grubuna önermiş. Türkiye Büyük Millet Meclisi grubu da oy birliğiyle Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı Adayı olmasına karar vermiş. Resmi adayımız budur. Dolayısıyla bunu biz keyfi olarak değiştiremeyiz. Zorunluluklar, diyelim ki diploma iptaliyle ilgili o uyduruktan işin iptal edilmemesi halinde Yüksek Seçim Kurumu Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını reddederse o zaman aday arama durumunda kalabiliriz. Burada aday kimdir diye bir tartışma söz konusu olamaz. Niçin olamaz? Çünkü o seçilecek adayın görevi Ekrem İmamoğlu’na bu makamı teslim etmektir. Kim olursa olsun. Mansur (Yavaş) Bey diyorlar, Özgür (Özel) bey diyorlar. Ben partiliyim. Partinin yetkili organları kime karar verirse biz onu destekleriz. Muhtemelen Mansur bey aday olmaz, Özgür bey olabilir. Benim tahminim odur ve çünkü Özgür bey çok dikkatli ve diplomatik diller kullanmak suretiyle bir açıklama yapmaya çalıştı ‘Mansur beyi Ekrem beyin yedeğidir diye lanse edemem, onun onurunu zedeleyemem’ diye bir cümle kullandı, bu cümle benim için önemlidir. Dolayısıyla da parti grubu bir karar verir. Belki o zaman da halka sorarız, üyelere sorarız… O da bir seçenektir. Karar öyle çıkar. Aday kim olursa olsun kazanır. Biz de kim olursa olsun arkasında dururuz” ifadelerini kullandı.
ESKİŞEHİR ÖRGÜTÜ BAŞARILI
Bu yıl gerçekleşeceği konuşulan CHP Eskişehir İl Kongresi hakkında görüşlerini paylaşan Başkan Kazım Kurt, “Bence, süreç nasıl işler nasıl işlemez orasını bilmiyorum, şu anda ben partinin kongre sürecini taşıyacağını düşünmüyorum normal kongre süreci… Ama parti bu kayyum meselelerinden dolayı acele ediyor. Kongre yapmak durumunda kalabilir ya da kayyum atanırsa ne olur onu o zaman düşünmek lazım. Şu andaki tabloya göre Eskişehir örgütü başarılı bir örgüttür. Eskişehir’de hangi gerekçeyle olursa olsun, hangi amaçla olursa olsun 10 tane belediye kazanıldı. Bu 10 belediyeyi kazanan örgüt şu andaki örgütlerdir. İlçe yönetimleridir, il yönetimidir. Bunun değiştirilmesini gerektirecek bir olayın ya da unsurun olduğunu düşünmüyorum. Mevcut yöneticilerimiz ilçe başkanlarımız ve il başkanımız, il yönetimimiz bence uyum içerisinde çalışmayı sürdürürlerse hiç kimsenin itiraz etme şansı olmayabilir” dedi.
UZLAŞAMADIK AMA BEN HAKLI ÇIKTIM
Başkan Kurt, “Burada özellikle bu hassas dönemde bireysel beklentilerini öne çıkaran, bireysel geleceklerini düşünerek ‘ben ne olacağım abi’ diyenler doğru iş yapmaz. Hep beraber oturup karar verilir, yorulan varsa kenara çekilir onun yerine bir yenisi eklenir. Ama ‘ben ilçe başkanı olacağım’, ‘ben il başkanı olacağım’ diye çıkmak doğru bir hareket değildir. Sorumlu partililer oturup düşünür. Biz geçen dönem çok kavga ettik, tartıştık. Niye tartıştık? Çünkü değişim dönemiydi. Genel başkanın değişmesi gerekiyor idi, benim düşünceme göre. Genel başkanın değişmesini düşünmeyenlerle düşünenler arasında mücadele oldu geçen dönem. O nedenle uyuşamadık üç belediye başkanı, üç milletvekili dahil bazı arkadaşlarımız statükoyu seçti. Mevcut başkanla yürürüz biz de kolayca işimize bakarız mantığına büründüler ben o nedenle uzlaşamadım onlarla ve ben haklı çıktım” ifadelerini kullandı.
BU DÖNEM KAVGA OLMAZ
“Dolayısıyla bu dönem o dönem değil” diyerek konuşmasına devam eden Başkan Kurt, şunları söyledi: “Bu dönem partiye sahip çıkma dönemi, partiye ve partinin üst yönetimine Özgür Özel’e sahip çıkma dönemi. Özgür Özel olmasaydı bana hiç kimse partinin yüzde 38 oy alacağını söyleyemezdi. Aldı. Şimdi partinin oyu yüzde 26’dan 38’e çıkmış. Belediye sayısı 250’den 400’e çıkmış Özgür Özel’i değiştirelim demek eşyanın tabiatına aykırı. Özgür Özel Bey de, sayın genel başkan, partinin tamamını kucaklayan bir yapı yarattı. Kim ne derse desin ben dışarıda kaldım bu işin içinde olmam gerek diye haksızlığa uğradığını iddia edenler doğru söylemiyorlar. Bakın olağanüstü kongre yaptık, kurultay yaptık, ‘Olağanüstü kurultayda listeyi değiştirmeyeceğim’ dedi Özgür bey, parti meclisi listesini. Niçin dediğim zaman ‘Bu arkadaşlar bir önceki kurultayda seçildi şimdi olağanüstü bir kurultay yapıyoruz, listeyle ilgili bir sorunumuz yoktur aynısını yazacağım’ dedi. Listede aynısını yazacağım demesine rağmen parti meclisi üyelerinin bir kısmı ‘biz denetleme listesi yapacağız, dengeleme listesi yapacağız’ dediği için o arkadaşlar listeden çıktı. Çünkü ayrı liste yapacağız dediler, Özgür Bey onları çıkardı yerine yine Kemal Beye yakın olanları aldı. Böyle bir adalet, böyle bir vicdanla hareket eden bir genel başkanın değiştirilmesini istemek kadar adaletsiz bir mantık olamaz. O nedenle burada belediyeler arasında ya da milletvekilleri arasında bir kavganın olacağını sanmıyorum. Otururuz, konuşuruz. Talat (Yalaz) bey de olabilir, Ahmet başka bir bey de olabilir yahut hanım da olabilir. Dolayısıyla ben kongre süreci başlamadan düşünce açıklamam doğru olmaz. Ama bu şu anlama da gelmesin; hiç kimse dokunulmaz değildir. Cumhuriyet Halk Partisi günün koşullarına göre en iyi adayı bulur, çıkarır.”