Eğitimciler Derneği (EĞİT- DER) Eskişehir Şubesi'nin 16. Genel Kurul Toplantısı 15 Şubat 2014 Cumartesi günü 14.00- 16.00 saatleri arasında dernek lokalinde yapıldı.

EĞİT-DER üyelerinin yoğun ilgi gösterdikleri bu genel kurula konuk olarak katılanlar ise şunlardı:

EĞİT-DER Genel Başkanı Mustafa DEMİR, Merkez Denetleme Kurulu üyeleri Avni AYTAN, Hulusi GÖKÇE ve Raif TOMBUL ile EĞİTİM SEN MYK Üyesi Ali Paşa ŞANLI, EĞİTİM SEN Eskişehir Şube Başkanı Ender PERVANE, TEÖ-DER Eskişehir Şube Başkanı Hilal GÜRASLAN, MMO Eskişehir Şubesi Genel Sekreteri Atilla TOMSUK.

YKKED Eskişehir Şubesi ve Yenikent İşletme Kooperatifi de çiçekleriyle katıldılar.

Genel kurulda divan başkanlığını Genel Başkan Mustafa DEMİR, üyelikleri ise Yrd. Doç. Dr. Turan Akman ERKILIÇ ve Sebahattin ÇOBANOĞLU yaptılar.

EĞİT- DER'in 1984- 1985 yıllarında başlayan kuruluş ön çalışmaları döneminden bugüne kadar (yaklaşık 30 yıl) bu örgütün içinde aktif sorumluluklar yüklenen bir kişi olarak, genel kurulumuzla ilgili bazı notları hoşgörünüze sığınarak sizlerle paylaşmak ve tarihe kayıt düşmek istiyorum.

SUNUŞ KONUŞMASI

Toplantıda Şube Başkanı olarak yaptığım sunuş konuşması özetle şöyleydi:

' Genel kurulumuz Türkiye'nin sancılı bir döneminde yapılıyor. Bu sancı, 90 yıllık Cumhuriyetimizin temellerinin son yıllarda hoyratça sarsılmasından kaynaklanıyor.

Özellikle son 12 yılda AKP tarafından sinsice gerçekleştirilen düzenlemelerden sonra ülkemizde demokratik parlamenter sistemin temelini oluşturan 'güçler ayrılığı' yok oldu.

Önce; laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin temel kurum ve kuruluşları tamamen siyasallaştırıldı. Yani yürütme organımız Türkiye'nin değil, AKP'nin yürütme organı haline getirildi.

Sonra, yasama organımız olan TBMM 'hükümetin güdümünde çalışan bir tek parti meclisine' dönüştürüldü.

Son 3- 5 yıldan beri ise yargı organımız üzerinde yapılan oynamalarla ülkemizde 'bağımsız yargı' ve 'hukuk devleti' gibi kavramlar yok edildi, ediliyor…

Sanki demokrasinin tek kuralı 'seçimlerde sağlanmış çoğunluk iktidarı' imiş gibi demokrasinin 'çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, eşitlik, özgürlük, bilimin yol göstericiliği…' gibi ilkeleri yok sayılıyor.

Demokrasinin temel ilkeleri zayıflatılınca, tüm kapalı baskı rejimlerinin doğal bir sonucu olarak; ortalığı 'yolsuzluklar' sarmış durumda. Aslında uzun yıllardan beri dinsel siyaset yollarında birlikte yürüyen 'dikeyler' ve 'paraleller' yolsuzlukların günahını bugünlerde birbirlerine atmakla meşguller…

Bu arada, Türkiye 12 yıldan beri (özellikle son 3 yıldır) en büyük sancıları EĞİTİM alanında yaşıyor…

Bugün dünyanın gelişmiş toplumlarında 'eğitimde kaliteyi ve eşitliği geliştirmek' için önemli adımlar atılırken, ülkemizde eğitimin kalitesi her geçen gün daha da düşüyor. Örneğin, Türkiye eğitim kalitesi açısından OECD ülkelerinin sonuncusu durumundadır.

Ülkemizde 'bölgeler, köy/kent, merkez/varoşlar' arasında zaten bozuk olan 'eğitim eşitliği' ise son yıllarda iyice bozulmuş durumdadır.

Oysa son 12 yıldır AKP iktidarının eğitim alanında yaptıklarının özeti şudur; 'eğitimi dinselleştirme ve özelleştirme…' Özellikle son 3 yıldır tantanası yapılan '4+4+4 sistemi' nin temel amacı da budur.

Ülkemizde kesintisiz zorunlu eğitimi paramparça eden bu 4'lük sistemle; 'laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim' ilkeleri tamamen yok edilmek istenmektedir.

Son günlerde torba yasalarla eğitim alanında yapılmak istenilen utanç verici düzenlemelerin amacı ise çok açıktır: 'Eğitim alanında siyasal kadrolaşmayı katmerleştirmek…'

Ülkemizin yaşamakta olduğu bu sancılı ve karanlık ortamdan çıkış için '30 Mart Yerel Seçimleri bir umut ışığıdır…' 30 Mart'ta verilecek oylarla Türkiye'de demokrasinin önü açılabilir.

Ayrıca, dünyanın ve Türkiye'nin siyasal koşulları 'önümüzdeki süreçte yerel yönetimlere özellikle eğitim alanında daha çok yetki ve sorumluluk verilmesini…' dayatmaktadır. Yani 30 Mart'tan sonraki süreçte belediyeler eğitim alanında çok büyük görevler yüklenmek durumunda kalacaklardır.

Elbette bu konuda yereldeki eğitim örgütlerine de önemli sorumluluklar düşecektir.

Biz EĞİT- DER Eskişehir Şubesi olarak bu görevlere hazırız…'

EĞİT- DER'DE NÖBET DEVİRİ

Yaklaşık bir buçuk yıldan beri EĞİT-DER üyeleriyle 'bu genel kurulda artık görev almayacağımı…' paylaşmıştım. Sunuş konuşmamın son bölümünde bu kararımın gerekçelerini genel kurula sundum. Özeti şöyledir:

1. Pratik olarak yaklaşık 30 yıldır, resmi olarak ise 16 yıldır EĞİT- DER Eskişehir Şubesi'nde yöneticilik yapıyorum.

Bir demokratik kitle örgütünün bir kişiyle bu kadar uzun süre 'özdeşleşmesinin', hem o örgüt hem de o kişi için sakıncalar ve zorluklar getirmesi yadsınamaz. EĞİT- DER'in ve benim artık 'birbirimizi özgürleştirmemiz gerektiğini…' düşünüyorum.

2. Benim için bir tutku olan örgütsel yaşam yanında, başka bir tutkum olan 'okuma ve yazma işlerine' daha çok yoğunlaşmak istiyorum.

3.EĞİT-DER deneyimli ve kurumlaşmış bir örgüttür ve benim yaptığım işleri daha iyi yapacak birçok arkadaşım vardır.

Ancak içtenlikle belirtmek istiyorum ki, bu karar benim için 'EĞİT-DER ile vedalaşma kararı değildir, bu bir nöbet devri kararıdır…' Nitekim yönetim kurulunda görev almıyorum ama derneğimizin diğer organlarında ve çalışmalarında sorumluluklarım sürecektir…'

Bu duygu ve düşüncelerle genel kurulumuzda görev yüklenen arkadaşlarıma başarılar diliyorum.

Sevgiyle dostlukla.