Eskişehirspor'da son günlerde, neden, nereden, nasıl çıktığına kimselerin çok da akıl erdiremediği bir kriz yaşanıyor…
Bunun bir 'kriz' olmadığını ya da birilerinin illa ki Eskişehirspor'da kriz varmış gibi göstermeye çalıştığını söylemesin sakın…
Yaşananların adı resmen 'kriz…'
Çünkü, kulüp başkanı yapmayı kafasına koyduğu 'rotasyon' adlı düzenlemeyi her nedense sezon arasında değil, ligin 5. haftasında yaptı…
Transfer sezonunun tamamında en kritik görevde olan yönetici ve yöneticileri, transfer sezonunun bitimine kadar görevde tutup sonrasında değiştirdi…
***
Yapılan bu düzenlemeye ilişkin kimse çıkıp da;
'Başkanın yetkisi var, başkana bu yetki genel kurulda verildi ya da başkan bu rotasyonu yapacağını bir yıl önce açıklamıştı' demesin…
Niyetimiz yapılan işin hukuka ya da tüzüğe uygun olup olmadığını tartışmak değil, niyetimiz bu uygulamanın yarattığı sonuç üzerine konuşmak…
Özellikle Mehmet Akman'ın son 2 gün içinde yaptığı ve ileride devam edeceği izlenimi veren açıklamaları Eskişehirspor kulübünün nur topu gibi bir krize sahip olmak üzere olduğunu gösteriyor…
Basın sözcülüğü görevine yeni getirilen Fatih Sezer'in verdiği cevap, Akman'ın açıklamalarının karşılıksız kalmayacağını gösteriyor…
Akman'ın da, yapılan düzenlemeyi sinesine çekmeye niyeti olmadığına göre…
***
Aslında sorulması gereken soru şu değil midir?
Ortada 'görevden alma-rotasyon' durumu ve yapılan açıklamalar dışında kriz yatacak bir ortam var mı yok mu?
Kulüp başkanının bir yöneticiyi görevinden alıp, bu göreve başka bir yöneticiyi ataması 'gerçek bir kriz ortamı' yaratmaya yeter mi?
Yetmez elbette…
Ama kulüp yönetiminde ön planda olan bir yönetici bu görev değişikliğini sineye çekmez ve bu duruma tepki göstermek adına ucu açık açıklamalar yaparsa; bunun gideceği tek nokta 'kriz' noktasıdır…
İşte burada benim mantığımın geldiği nokta;
Krizi çıkaran neden, rotasyon uygulaması değil, bir yöneticinin bu rotasyona gösterdiği tepkidir…
***
Bu yöneticinin, kendisinin rotasyona tabi tutulmaması durumunda çıkıp yine aynı şeylerden şikayetçi olup olmayacağını bilebilmek olanaklı değil…
Ancak bu ikilem, rotasyon ertesi söylenenlerin tümünün de 'dikkate alınmaması gereken şeyler olduğu' anlamına da gelmiyor…
Net olarak bilmemekle birlikte,
Eskişehirspor yıllık 40-50 milyon liralık bütçesi olan, kazanılan ya da kaybedilen puanlara bağlı olarak çok daha yukarılara çıkabilecek bir bütçe kapasitesine sahip bir spor kulübü…
Hal böyle olunca da,
Böylesine büyük meblağları yönetmek, üzerinde söz sahibi olmak, alınana verilene imza atmak, sorumluluk altına girmek; öyle her babayiğidin harcı değil…
Ancak böyle bir sorumluluğun altına girmek de tek başına, 'değişmez ya da tek adam olmanın' gerekçesi değil…
Galiba,
Gerçek yöneticilik mahareti o ki,
Hem kulüp bütçesini doğru yönetecek hem de dengeleri bozmayacaksınız…
Yani 'adil' olacaksınız…
Ancak futbolun yalnızca futbol olmadığı günümüzde, yani bu kadar büyük paraların ve bütçelerin olduğu bir ortamda, yalnızca amatör ruhla çalışmak, çok mümkün görünmüyor…
Siz bu satırları okurken, Kulüp Başkanı Mesut Hoşcan bir basın toplantısı düzenliyor olacak…
Açıklamalar yapacak, ya bir şeyleri noktalayacak ya da sürüp gidecek bir tartışma ortamının zeminini hazırlayacak…
Bu, yalnızca Hoşcan'ın inisiyatifinde olan bir şey değil elbette…
***
Aslına bakarsanız,
Kimin haklı kimin haksız olduğu;
Eskişehirspor taraftarının çok da umurunda değil…
Kendimi de içine kattığım taraftarın umurunda olan tek şey, Eskişehirspor'un başarısı…
Bunu ister tek adamla, ister çok adamla başarın…
Ama başarın…
Önümüzdeki üç haftada oynayacağımız maçlara bakacak taraftar;
Yoksa ne Hoşcan'ın söylediklerine ne de Akman'ın söylediklerine…