Tarım ve hayvancılıkta girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle zarar eden üretici şehre göç ediyor…

Görülmeyen bir tehlike daha var. Köylerde üretecek adam kalmadı…

Köylerde sadece yaşlılar kalmış…

Üretenlerin yaş ortalaması 55-60. Yıllar önce köyden kente iş için göç etmiş olanlar emekli olduktan sonra tekrar köyüne dönüyor…

Onlar dönüyor ama çocuklar şehirde kalıyor. Nedeni ise şehirdeki sosyal-kültürel faaliyet köyde yok. Bu nedenle gençler köylerde kalmıyor…

* * *

Köylerde genç kalmadı. Bunların köyde tutulması için tarım politikası lazım. Bu insanlar asgari ücretli iş bulma sigortalı olma isteğiyle köyü bırakıyor…

“Karnım doymasa param artmasa da en azından sigortam olur, hastalıkta güvencem olur” düşüncesi ile köyü terk ediyor. Bu insanları teşvik etmek lazım. Sigortasını devlet bir süreliğine karşılayabilir. Uzun vadeli düşük kredilerle destek olabilir. Alım garantisi verebilir…

Kentlerde yaşanan ekonomik, sosyal gelişme, kırsala çok geç yansıdı. Kırsalda gelir seviyesi ülke ortalamasının üçte biri dolaylarında. İş arayışı, çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlama isteği, eğitim, sağlık imkanlarından yararlanma beklentisi, sosyal güvence arayışı, sosyal statü kazanma, teknolojide meydana gelen değişme ve gelişmelerden yararlanma isteği gibi nedenlerle köyden kente yoğun göç dalgaları yaşanmaya devam ediyor…

Bu durumu tersine çevirmek elimizde…

Genç nüfusun tarıma dönüşünün yollarını aramalıyız. Bunun için öncelikli olarak kırsal kalkınma desteklerinin yanında çiftçi gelirlerinin artırılması, diğer sektör gelirlerine yaklaştırılması gerekiyor…

Ülkemizde tarım nüfusu yaşlanıyor

Tarımda çalışan nüfus giderek yaşlanıyor. Tarımda çalışan nüfusun yaş ortalaması tarımı olumsuz etkiliyor. Genç nüfus sürekli azalıyor ve kırdan göçüyor, köyler yaşlı nüfusa kalıyor. Fevkalade olumsuz bir durumla karşı karşıyayız…

Yaşlı çiftçiler emekli olunca sofralarımıza kim ekmek, sebze, meyve koyacak? Bu konuyu çok iyi düşünmeliyiz…

Türkiye’deki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 57,7, kadın çiftçilerin yaş ortalaması 60,1, Ziraat Odalarına kayıtlı toplam çiftçilerin yaş ortalaması ise 58,1…

* * *

Bu yazıyı neden yazdığıma gelince…

Birkaç kez yazdım…

Seyitgazi’nin Ayvalı Mahallesi’nde (köy) 750 metre kare bahçemiz var…

Üç yıl önce eşimin isteği üzerine aldık…

Her yıl ekim yapılmadan önce bahçenin sürülmesi, büyüyen yabani otların biçilmesi gerekiyor…

Mahallede edindiğim 4-5 dosta haber verdim…

Bir ayda bahçeyi sürdürebildim, otları biçtirebildim…

Nedeni ise köyde genç yok…

Kalanların da yüzde 90’ı yaşlı…

Sağ olsun 70 yaşındaki “Paşa Dayı” dediğim bir büyüğüm sürdürecek kimseyi bulamayınca “bana traktöre aletleri takmama yardım edersen süreyim. Yoksa sen bu yıl bahçeyi ekemeyeceksin” dedi...

Anladığım iş değil. Mecburen “evet” demek zorunda kaldım…

Sağ olsun işimi gördü…

Yine Eskişehir’de uzun yıllar valilikte bahçıvanlık yapmış, emekli olunca da 10 yıl iş adamlarının ev ve bahçe işlerine baktıktan sonra köye yerleşmiş 75 yaşındaki Hacı İbrahim abi yabani otları tırpanla temizledi…

Paşa Dayı ile Hacı İbrahim abi olmasa ben bu yıl bahçeye ekim yapamayacaktım…

* * *

Gençlerin köyden kente okumak veya iş için gitmesiyle yaşlılar ağırlıkta…

Kimileri tarlalarını köyde yaşı biraz daha genç olanlara kiraya vermiş, kimileri de ekim yapmayarak boş bırakmış…

Hububat ekimi ve verimi azalıyorsa bunun nedeni köylerde genç nüfusun kalmaması…

İktidar buna çözüm bulamazsa gelecek yıllarda köylerdeki nüfus daha da yaşlanacağı için ekim yapılmayan arazi miktarı daha da artacak. Üretilen buğday miktarı azalacağından fiyatı yükselecek…

Buğday pahalı olunca ister istemez ekmeğe de yansıyacak…

Bugün 200 gramını 10 TL’ye aldığımız ekmeği önlem alınmazsa gelecekte 20 TL’ye bile alamaz duruma gelebiliriz…

* * *

İktidar ve muhalefeti kara kara düşündürecek anket!

 Türkiye'de 26 ilde 2 bin kişiyle yapılan anketten dikkat çeken sonuçlar çıktı. Bir araştırma şirketi tarafından yapılan ankette vatandaşlara "Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?" sorusu soruldu. Vatandaşların yüzde 65,3'ü "Çökmekte olan ekonomi ve hayat pahalılığı" yanıtını verirken "Hangi parti çözer?" sorusuna çarpıcı bir yanıt geldi. Ankete katılanların yüzde 30,9'u soruya "Hiçbiri" yanıtını verdi. "Hiçbiri" cevabından sonraki sıralamada ise AK Parti yüzde 22,4, CHP ise yüzde 20,8'de kaldı.

ASAL Araştırma, 26 ilde 2 bin kişiyle çarpıcı bir ankete imza attı. Vatandaşlar,   “Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?" sorusuna yüzde 65,3 ile "Ekonomi ve hayat pahalılığı" derken "Hangi parti çözer?" sorusuna da yüzde 30,9 ile "Hiçbiri" yanıtını verdi.

ASAL Araştırma, 24-28 Mayıs 2024 tarihleri arasında Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Bursa, Balıkesir, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Kırıkkale, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Samsun, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Van, Yalova ve Zonguldak'ta 18 yaş ve üzeri 2 bin kişiyle yaptığı ankette vatandaşlara, "Sizce Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?" sorusunu yöneltti.

"EKONOMİ, ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞI" EN ÖNEMLİ SORUN

Ankete katılanların yüzde 65,3'ü soruya ekonomi, enflasyon ve hayat pahalılığı yanıtını verdi. Bu soruyu ise yüzde 6,0 ile "Mülteciler" yanıtı takip etti. Öte yandan "Adalet" yanıtı ise yüzde 4,7 ile üçüncü sırada yer aldı.

İşte anketteki soruya yanıt verenlerin sıralaması:

Ekonomi/Hayat Pahalılığı: Yüzde 65,3

Mülteciler: Yüzde 6

Adalet: Yüzde 4,7

İşsizlik: Yüzde 4,3

Eğitim: Yüzde 4

Güvenlik: Yüzde 3,6

Deprem: Yüzde 1,2

Kürt Sorunu: Yüzde 1

Diğer: Yüzde 4,5

Sorun yok: Yüzde 2,4

Fikrim yok: Yüzde 3

"SORUNU ÇÖZECEK PARTİ" SIRALAMASINDA İLK SIRADA "HİÇBİRİ" VAR

Vatandaşlar, "Türkiye'nin sorunlarını hangi siyasi parti çözer?" sorusuna ise yüzde 30,9 ile "Hiçbiri" yanıtını verdi. "Hiçbiri" yanıtını ise sırasıyla yüzde 22,4 ile AK Parti ve yüzde 20,8 ile CHP yanıtları takip etti.

İşte anketteki soruya yanıt verenlerin sıralaması:

Hiçbiri: Yüzde 30,9

AK Parti: Yüzde 22,4

CHP: Yüzde 20,8

MHP: Yüzde 4

DEM Parti: Yüzde 2,9

Yeniden Refah Partisi: Yüzde 2,5

Zafer Partisi: Yüzde 2,1

İYİ Parti: Yüzde 1,9

Türkiye İşçi Partisi: Yüzde 0,6

Diğer: Yüzde 1,2

Cevap yok: Yüzde 10,7

* * *

 

TEŞEKKÜRLER DOSTLAR

Geçtiğimiz hafta içerisinde yazdığım “Mihalıççık ilçesinin adı Yunus Emre olmalı” yazıma çok sayıda yorum geldi…

Yorumlar arasında destekleyenler de eleştirenlerde vardı…

Yazımın çok kısa özeti şöyle:

“Yıllardır Eskişehir’de Yunus Emre’nin isminin hep gündemde kalması için kimse ağzını açmadı…

Madem Yunus Emre Eskişehir de yaşamış, mezarı da Eskişehir’de. Ki bundan şahsen zerre kadar şüphem yok. O zaman ben bir öneri getiriyorum...

Yunus Emre’nin mezarı Mihalıççık İlçesine Bağlı eski adıyla Sarıköy olan Yunus Emre Mahallesi’nde (Köy). Yunus Emre o topraklarda yaşamış…

O zaman Mihalıççık İlçesinin adı Yunus Emre olarak değiştirilmeli…

‘Mezarının bulunduğu mahallenin ismi de Yunus Emre’ diyenler çıkabilir. Olsun hiç mahsuru yok…”

* * *

Yorumların bazıları şöyle:

Mustafa Kemal Biçerli: Katılmıyorum üstadım. Bir kere Yunus Emre'nin yaşadığı Sarıköy Mihalıççık 1946'da ilçe oluncaya kadar Sivrihisar'a bağlı idi. Yunus konusunda Sivrihisar'ın es geçilmesi doğru değil. İkincisi Mihalıççık ismi Osmanlı dönemine ve Gazi Mihal'e dayanıyor. Böylesi bir değişiklik o tarihi bağı silmek anlamına gelir.

Arslan Kabukcuoğlu: Mihalıççığın kendisi de bir kültür, teklifi Mihalıççıklılar duymasın

Yaşar Akkamış: Emevi Müslümanlığının etkisi altına giren Anadolu'da Yunus Emre'nin kıymeti bilinmedi.

Rıdvan Aras: Sadi Bey, Yunus Emre'ye olan ilginiz ve gündeme taşımanız konusunda müteşekkirim. Lakin, Yunus Emre'nin hak ettiği yeri alması için ilçenin isminin değişmesi gibi radikal bir kararın doğru olmayacağı kanaatindeyim. Her şeyden önce bu karar pratikte gerekli ilgiyi sağlamayacak, ayrıca muhtemeldir ki 1500 yıldır aynı isimle anılan, kendine has ayrı bir kültürü olan Mihalıççık'i yok saymak anlamına gelecektir. Çocukluğu Yunus Emre'de geçmiş, Yunus Emre'nin Sariköyde olduğu konusunda en kapsamlı kitabı yayınlanmış, Mihalıççık ve Köyleri adı altında hacimli bir eser ortaya koymuş olmaktan mutluluk duyan bir kişi olarak, yazınızda bahsettiğiniz üzere valilik, EBB ve bakanlıklar nezdinde bir organizasyonun daha yerinde olacağını düşünmekteyim. Maalesef Haydar Çorum’un bu hususta yeterli donanıma sahip olmadığına şahit olduğumu da ifade etmek isterim. Bunları somut olarak, gerekçeleriyle de izah etmem mümkündür.

* * *

Destek verenlerin yorumlarını özellikle yazmadım…

Benimle aynı düşünce de oldukları için…

Karşı düşünce de olanların “neden karşı çıktıkları” belki daha çok tartışma yaratabilir...

Daha sağlıklı bir düşünce ortaya çıkar diyerek eleştirileri gündeme aldım…

* * *