Kuru tarım yapılan yerlerde, yaşadığı ekonomik darboğaz nedeniyle hiç taban gübresi vermeden ekim yapan üretici sayısının oldukça fazla olduğunu ilgili, ilgisiz bilmeyen kalmadı.Bazı üreticiler ise ekim alanlarını da azalttı. Ancak bundan da ötesi var. Kıraç yerlerde olan ve çeşitli nedenlerle sahibinin üretim yapamadığı veya yapmak istemediği tarlalardan uygun bir fiyatla icara tutarak üretim yapanların büyük bir kısmı bundan vazgeçmiş durumda.
Yanihiç ekim yapmayan çok sayıda üreticimiz ve ekilmeyen üretim alanlarımız var. Zaman ise bir karış toprağı boş bırakma zamanı değil.Daha önce nohut, mercimek ekenler, az bir sürümle çok az bir gübreyle veya hiç gübresiz olarak bunlardan birini ekebilirler. Beslememiz gereken büyük bir nüfus var ve gıda maddesi açıklarımızı hep ithal ederek karşılayamayız.Ayrıca paramız olsa bile yeteri kadar alamayacağımız ürünler ve zamanlar olma olasılığını da göz ardı edemeyiz. Çünkü bazı büyük ülkeler, bizim de en çok tükettiğimiz gıda ve yem hammaddesi olan ürünlerde,ihtiyaçlarının üstünde stoklar yapmakta ve elde tutmakta, satacağına da çok yüksek fiyatlar istemektedirler.
Geçen yılın kurağını geçirmiş ve zarar görmüş olanlar için yukarıda tavsiye ettiğim üretim, maliyetli ve riskli daha da önemlisi büyük bir fedakarlık olacaktır fakat bizim geçmişimizde, en ağır koşulların yaşandığı zamanlarda insanlar aç kalmasın diye ekim yapabilmek için, var olan bir öküzünün yanına boyunduruğa kendisini koyup, kara saban çeken ceddimizin yaptığı büyük fedakarlıklar da var. Son birkaç yıldır yazdığım köşe yazılarının bazılarında, Eskişehir'de özellikle buğday ekim alanlarında görülen azalmanın beni ve ilgili bir kısım insanı endişelendirdiğini belirtmekteyim. Benzer şekilde, ülkemizde buğday yetiştiriciliğinin geniş olarak yapıldığı bazı illerde de buğday ekim alanlarında azalma görülmekteydi. Sulu tarım yapılabilen yerlerde ise buğday neredeyse ekim nöbetine bile alınmıyordu. Bu durumun, halkımızın temel gıda maddesi olan ekmeğin ve buğdaydan elde edilen diğer ürünlerin sağlanmasında büyük sıkıntılara yol açacağı tedirginliğiyle 2019 yılında yazdığım bir yazının başlığını, buğdayın ağzından 'Kıymetimi Bil, Ben Senin Sigortanım' diye koymuştum.
Yaşanan sorunların vebalinde üreticimizin hiç payı yoktur, ama ben bilirim ki, yiyecek almakta, belki bulmakta zorlanan insanların çektiği sıkıntıya şahit olduklarında en az onlar kadar üzülecekler, buna karşın ektikleri her karış topraktan, bilmediği, tanımadığı, bebekten ihtiyara kadar herhangi bir insanın kursağından geçen bir gıdayı üretmiş olabileceğini düşünüp, huzur duyacaklardır. Sulu tarım yapanlar, üretimine öncelik verecekleri ürünleri elbette sağlayabilecekleri kazancı düşünerek yapacaklar ve üretim için kullanacakları mazot, tohum, gübre, ilaç, sulama için enerji ve diğer tüm girdilerin getireceği maliyeti kılı kırk yararak hesap etmeye çalışacaklardır, ancak ürün seçerken özellikle sulama konusunu daha da fazla ciddiye alarak tercih yapmaları gerekmektedir. 2020/21 üretim yılında yaşadığımız şiddetli sıcaklık ve kuraklık yer altı su seviyelerini ciddi ölçüde azaltmıştır.Yer altı su rezervleri ayrıca göllerin, nehirlerin ve sulak alanların doldurulmasında önemli işleve sahip olup, doldurulamadığında, sulama için kullanılacak yüzey suları da azalmaktadır. Bu nedenle ülkemizin öncelikli ihtiyaç duyduğu ve üretim açığı verdiğimiz fakat suyu biraz daha az kullanacak bir ürünün tercihi elzemdir.
Kuru tarım yapanlardan bu yıl tarlasında buğday veya arpa ekilişi bulunanlar, miktarı ne olursa olsun eğer üst gübre kullanabileceklerse, bu ayın son haftasından itibaren, tarlaya girebildikleri gün %26'lık CAN gübresi verebilirler.