Taşımalı eğitim ülkemizde 1997 yılında 8 yıllık kesintisiz ve zorunlu eğitimin uygulanmaya başlanmasıyla yaygınlık kazanmış bir uygulamadır.

OKULLAR İMAM
LOJMANI OLDU
İlk aşamada yalnızca birinci sınıf ile sekizinci sınıf arasındaki ilk ve orta öğretim öğrencilerini kapsayan uygulama, '4+4+4' diye de anılan 12 yıllık zorunlu eğitime geçilmesiyle liselerdeki çocuklarımızda sisteme dahil edildi. Peki taşımalı eğitim nedir? 'Nüfuzu az ve dağınık olan köy ve benzeri küçük yerleşim birimlerinde, zorunlu öğrenim kapsamındaki ilköğretim öğrencilerin ilçe, il gibi daha büyük yerleşim birimlerindeki merkez ilköğretim okullarına günübirlik olmak üzere taşınması ile yapılan eğitime denir.' Sözlük anlamı böyle. Taşımalı eğitim yüzünden 'ülkemizde 20 bini aşkın köy okulu' kapatıldı. Kapatılan okullar eskiden konuk evi olarak kullanılıyordu. Şimdi 'bu okullar imamlara lojman olarak' veriliyor. Benim köyümde durum böyle.

KAZA KURBANI
OLUYORLAR
Ülkemizde 'her gün 1,5 milyonu aşkın öğrenci sabahın çok erken saatlerinde uyanarak kilometrelerce köy ve dağ yolunu kat ederek' eğitim görüyor. Köye dönüşte de 'yine aynı eziyeti' çekiyorlar. Yolların bozuk olması nedeniyle 'S' plakalı servis bulmakta zorluk çekiliyor. Öğrenciler 'kurallara aykırı araçlarla da okullara' taşınıyor. Her yıl 'çok sayıda öğrenciyi trafik kazasına kurban' veriyoruz. Bazen araçlar yoldu kaldığı için çocuklar minibüsleri itmek zorunda kalıyor. Tarım araçlarıyla okullarına gidiyorlar. Uzmanlar 'eğitime ulaşmanın bu kadar zor ve meşakkatli olmasının çocukların psikolojik, fizyolojik ve güvenlik açısından sorunlar yaşamasına neden olduğunu' belirtiyor. Çocuklarımızı olumsuz yönde etkileyen bu yanlış uygulama; aynı zamanda 'fırsat ve olanak eşitliğini' ortadan kaldırıyor. Eskişehirli hayırsever merhum Hacı Süleyman Çakır, 'İbadet ağaç altında da yapılır fakat eğitim bina ister' dedi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ilimizde vilayet binası olarak yapılan binayı lise olarak kullanılması talimatını vermişti. Eskişehir Lisesi olarak '1930 yılında eğitim başlayan bu eğitim kurumu Atatürk Lisesi olarak 90 yıldır ülkemize sayısız değerler' kazandırdı.

ÖĞRETMENE KAVUŞMALI
Japonya'nın en kuzeyinde bulunan Hokkaido adasındaki Kami-Şirataki tren istasyonu bir zamanlar işlek bir yerdi. Ancak bu uzak yerleşime gidip gelenlerin sayısı son yıllarda hızla düştü. Ve sonunda sadece iki istasyonluk hattı düzenli olarak kullanan tek bir kişi kaldı. Lise öğrencisi bir kız. Hattı işleten Japon Demiryolları üç yıl önce durumu fark etti. Hat zarar ettiği için kapatılsaydı, 'her gün okula gidip gelmek için treni kullanan lise öğrencisi mağdur' olacaktı. Bu nedenle üç yıl boyunca hattın zararına işletilmesine karar verildi. Hatta trenin istasyona 'geliş-gidiş saatleri, kızın okul saatlerine göre' ayarlandı. Öğrenci mezun olunca bu hat kapatıldı. 15 çocuğun eğitim görmesi için onlara 'bir öğretmeni lüks olarak gören devlet' her köye imam gönderiyor. Geleceğimiz olan 'çocukları eğitecek öğretmene verilen maaş israf oluyor da' imamın ki olmuyor. Devlet köylere imam göndersin. Bunu bir şey demiyorum. Hatta 'bir imam yetmiyorsa 3-5 daha' göndersin. Ama köydeki çocuklarımız için de bir öğretmen göndermekten imtina etmesin. Ülkemizin geleceği adını, köylerin tekrar gelişmesi için köy okulları açılmalı. Burada yaşayan çocuklar öğretmenlerine kavuşmalı. 1997 yılında başlayan taşımalı çile artık sona ermeli...
--------------------------
İLK GÜNDOĞAN BAŞLATTI

''Hepimiz üniversite öğrencisi olduk. Hiç unutmam, 80'li yıllarda Ankara'da öğrenci iken dönemin Milli Eğitim Bakanı, Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı yurtlarda bal, süt ve tereyağından oluşan ücretsiz sabah kahvaltısı uygulaması başlatmıştı. Bu, tüm öğrencilere öylesine büyük bir sevinç yaşatmıştı ki anlatamam. Aramızda Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelen ekonomik durumu çok zayıf arkadaşlarımız vardı. Benim maalesef pek kahvaltı alışkanlığım yoktu. Kahvaltı kuponumu kullanmadığım için de kuponumu yoksul arkadaşlarıma verirdim. Onlardan bazıları da ikinci kuponla aldıkları kahvaltıları akşam yemeğinde yemek için dolaplarında depolarlardı. Öğlen yemeği zaten okulda çıkıyordu. Keşke okulda da öğlen yemeği gibi akşam da yemek çıksaydı diye hep hayıflanırdık. Akşam yemeği, ister yurtta kalsın isterse evde, her öğrenci için önemli bir sorundur. Rektör yardımcısı olduğum dönemde de hep bu uygulamayı başlatmayı düşündüm ama personel yetersizliği hep engel oldu. İşte tam bu dönemde, Mavi Hastanede gerçekleştirdiğimiz dönüşüm personel bakımından elimizi rahatlattı ve hemen arkadaşlarımızla bu fikri uygulamaya koyma kararı aldık.''
Yukarıdaki bu sözler Anadolu Üniversitesi'nin eski Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan'a ait. Gündoğan'dan önce Anadolu Üniversitesi'nde öğrencilere 'sadece ucuz fiyatla öğle yemekleri' veriliyordu. Gündoğan Rektör olur olmaz onlara akşam yemeği de verilmesini sağladı. 6 yıl önce '17 Mart 2014 de öğrencilere 1 lira karşılığında üç kap akşam yemeği' verilmeye başlandı. Yine Naci Gündoğan döneminde 10 Ekim 2016'da öğrencilere '1 liradan sabah kahvaltısı da verilmeye' başlandı. Gündoğan'ın başlattığı 'öğrencilere ucuz ve nitelikli yemek verilmesine' bugün de devam ediyor. Öğrenciler her öğün için 1,5'ar lira para ödüyor. Dört kap yemek yiyorlar. Geçtiğimiz günlerde İstanbul İstanbul Üniversitesi'nde öğrencilerin üç öğün indirimli yemek hakkı tek öğüne indirilmişti. Üstelik bu üniversite 'her öğün başı 3,5 lira' alıyordu. Öğrencilerin yaptığı eylem, bir kızımızın intiharı ve kamuoyunda oluşan tepkiler sonrasında üniversite yönetimi bu konuda geri adım atmıştı. Anadolu ve Eskişehir Teknik Üniversitesi öğrencileri 'bugün her öğün dört kap yemeği 1,5 lira ödeyerek' yiyor. ESOGÜ'deki 'öğrenciler de her öğün dört kap yemeğe 2'şer lira' ödüyor. Üç üniversitemizde bu konuda tüm Türkiye'ye örnek oluyor. Öğrencilere 'nitelikli ucuz yemek verilmesi işini ilk başlatan Naci Gündoğan gerçekten bir takdiri hak ediyor.' O'nun sayesinde bugün öğrenciler çok iyi şekilde beslenebiliyor. Sınavlarına karnı aç şekilde girmiyor. Bugün YÖK Üyesi olan Gündoğan 'Öğrenci dostu'bir rektör olarak kentimizde unutulmaz izler bıraktı...
--------------------------
NOSTALJİ:

ES ES'İN UNUTULMAZ BAŞKANI
Yıl 1997.
23 yıl önce. Yer: Eskişehirspor Kulüp binası. Eskişehirspor Başkanı merhum Ahmet Sezer, Eskişehirspor Genel Sekreteri ve Basın Sözcüsü Bekir Sıtkı Saraç çalışıyorlar. 1997-1999 yılları arasında Eskişehirspor Başkanlığı yapan Ahmet Sezer sekiz yıl önce bir Ocak Ayı'nda (12 Ocak 2012) Antalya'da vefat etti. Dün ölümünün yedinci yılıydı. Eskişehirspor'a büyük hizmetleri olan Sezer, Atatürk Bulvarı'nda kendi imkanlarıyla Ahmet Sezer Ortaokulu'nu yaptırarak, Milli Eğitim'e bağışlamıştı. ES ES'in unutulmaz Başkanı Ahmet Sezer'i rahmetle anıyorum. Mekanı Cennet olsun…
--------------------------
FOTO ŞAKA:

Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Muammer Karaman: Hakan Bey, şube müdürleri arasında rotasyon yaparken, 'ne düşünüyorsunuz' diye bize sormuyor. Keşke onun yerine Eskişehir'i bilmeyen bir kişi müdür olsaydı da, o tanıyana dek biz gemimizi yine yürütseydik(!)
İl Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt: Muammer Milli Eğitim'i yönetmeye alışmış. Ben varken; Milli Eğitim'i sendikacı mı yönetir? Dediği olmayınca elinden elma şekeri alınmış çocuk gibi böyle kalırsın.

--------------------------
FIKRA:
Kutsal Görev

Küçük Johnny'un öğretmeni sınıftaki çocuklara ebeveylerinin ne iş yaptığını sormuş.. Bir küçük kız 'Babam doktor..' demiş. Bir başkası 'Annem mimar..' diye cevap vermiş. Sıra Johnny'e gelince 'Annem fahişelik yapar' demiş. Tabii bu cevap üzerine öğretmeni onu doğru okul müdürüne göndermiş.. 15 dakika sonra Johnny dönmüş sınıfına, 'Burada söylediklerini Müdür Bey'e tekrar ettin mi?' diye sormuş öğretmeni. 'Evet efendim..' 'Peki .. Ne dedi?' 'Ülke ekonomimiz için yapılan her iş kutsaldır..' dedi, bana bir avuç dolusu şeker verip annemin cep telefonunu aldı!..'