Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, Eskişehir'in geleceğini inşa etme adına zaman zaman görüş beyan ediyor.

İyi de ediyor.

Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz.

İşinize gelir veya gelmez.

Ama üzerine basa basa vurgu yaptığı konular Eskişehir'in gerçekleri…

* * *

Eskişehir gelişmekte olan diğer illerden neden geri kaldı?

Hep sustuk.

Geçmişte Eskişehir'de birçok kurumun bölge müdürlükleri vardı.

Bunlar teker teker başka illere kaydırıldı.

En son TÜLOMSAŞ.

Koskoca Eskişehir'in en eski müesseselerinden olan, dönemin başbakanı ve bakanlarının 'Yüksek Hızlı Tren Setleri TÜLOMSAŞ'da üretilecek. Tank motorları yapılacak' gibi vaatlerde bulunmuşlardı.

Hızlı Tren Setlerinin yapılacağı Eskişehirliler olarak göğsümüzü kabartan TÜLOMSAŞ apar topar TÜRASAŞ oluverdi.

* * *

İşlevinin daha da artacağı söylendi.

Bugüne kadar bunu göremedik.

İnşallah dedikleri gibi olur da, Türkiye'nin ilk yerli otomobilini ve Van Gölü Feribotlarının motoru ile birçok dizel lokomotif ve manevra lokomotifleri üreten TÜLOMSAŞ, yeni adıyla TÜRASAŞ yeniden ayağa kalkarak tekrar Eskişehir'in hatta Türkiye'nin gururu olur.

* * *

Celalettin Kesikbaş'ın, geçmişte kaybettiklerimizi hatırlatarak şu soruların cevabını arıyor.

-Otomotiv sektörünü niçin kaçırdık?

-Mobilya sektörünü niçin kaçırdık?

-Çevre yolu niçin yapılmıyor?

-Eskişehir'in ekonomisinin büyümesi niçin engelleniyor?

-URAYSİM'in Eskişehir'den kaçmaması niçin birilerini üzüyor?

* * *

Bir zamanlar mobilya denilince İnegöl'den sonra Eskişehir gelirdi.

Kayseri, Ankara'nın o yıllarda ismi bile anılmıyordu.

Eskişehir'den Türkiye'nin dört bir köşesine mobilya gönderilirdi.

Hatta yurt dışına bile.

Geçmişte koca koca mobilya fabrikaları vardı.

Tek tek kapandı.

Şimdi atölyelerde üretiliyor.

* * *

Eskişehir'e önemli bir otomotiv şirketi yatırım yapacaktı.

Hatta sanayi odası ücretsiz arsa, indirimli doğalgaz ve elektrik bile verecekti.

Sanayi Odası'nın dışında gayret gösteren olmadı.

Sonuçta Eskişehir'i ayağa kaldıracak yatırım gözümüze baka baka kaçtı.

Buna yakın olayı tarihimizde yaşamadık mı?

Biraz geçmişe gidelim.

Bursa'daki iki otomobil fabrikası…

Bursa'yı Bursa yapan çok önemli isimlerden birisi rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil.

* * *

İhsan Sabri Çağlayangil, 1965-1971 ve 1975-1977 arasında Dışişleri Bakanlığı, 1979-1980'de Cumhuriyet Senatosu başkanlığı ve Cumhurbaşkanı vekilliği yaptı.

Bu güçlü isim memleketine sahip çıkarak iki otomotiv fabrikasının Bursa'ya kazandırdı.

O yıllarda da otomotiv fabrikalarından birisinin Eskişehir'e kurulması gündeme gelmişti.

'Eskişehir'in ne denizi ne limanı ne de liman bağlantısı var' gerekçesiyle gerçekleşmemişti.

Neden?

Çünkü Eskişehir'den seçilen siyasiler tıpkı bugünkü gibi siyasi çekişme içerisinde oldukları için Eskişehir'in eksiklerini göremiyorlardı.

Yakın zamanda yine seversiniz veya sevmezsiniz.

Eskişehir Milletvekili ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan Eskişehir'e önemli kazanımlar sağladı.

Birileri bugün eleştirse de şehrin ortasında da kalsa 'Çevre Yolu' dediğimiz o yolu genişletmemiş olsaydı bugün Eskişehir'in trafiği daha da felç olurdu.

* * *

Şimdiler de Anadolu Üniversitesi'nin öncülüğünde kurulan ve yapımı kaplumbağa hızıyla süren Alpu'daki URAYSİM.

'Vay efendim Eskişehir'de koskoca organize sanayi bölgesi varken neden Alpu tercih edildi. Eskişehir'e taşıyalım' tartışması yapılıyor.

Peki, Alpu'daki arazi üzerine yapılan yatırım ne olacak?

Yapılan onca masraf?

Yapılan tesisler.

Kaderine mi terk edelim?

* * *

Bugünlerde Eskişehir'in en önemli gündem maddesi Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş tarafından gündeme getirdiği, 'Alpu'ya Raylı Sistemler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi yapılsın-yapılmasın' konusu.

'Vay efendim biz verimli tarım arazisinin üzerine kömürlü Termik Santral yapımını durdurduk. Şimdi de o arazinin üzerine organize sanayi getirerek yok edecekler' diyorlar.

Kesikbaş ise, 'URAYSİM Alpu'ya yapılıyorsa yanında Raylı Sistemler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi de olmalı. Bu Eskişehir'in gelişimi ve ekonomik olarak büyümesini de sağlar' diyor.

* * *

Allah aşkına bir milletvekili çıkıp da, 'Bunun getirisi veya götürüsünü enine boyuna tartışalım. Milletvekilleri, vali, belediye başkanları, ESO, Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi, ETO, Esnaf Odaları Birliği başkanları. Üç üniversite rektörü ve uzmanları, ilgili daire müdürlerinden oluşan bir komisyon kuralım. Konuyu enine boyuna masaya yatırıp tartışalım' demiyor.

İşte bu nokta da Celalettin Kesikbaş'ın da vurguladığı gibi, 'Eskişehir ekonomisinin-sanayisinin asla ve kata büyümesini istemeyenler ve dahi, büyümesi ihtimaline karşı engelleme faaliyetleri içerisine girenler var!' diye aklıma takılmıyor değil.

* * *

Geçmişte kaybettiklerimize üzülüyoruz.

Bari artık bugün elimizdekilere sahip çıkıp, üzerine yenilerini koyalım.

Kesikbaş, 'Alpu'ya Raylı Sistemler Organize Sanayi Kurulmalı', birileri ise 'Verimli tarım alanın yok olmasına karşıyız' diyor.

Yazımın bu bölümü tamamlarken aklıma geldi.

Eskişehir'deki tartışmaya benzer bir tartışma yıllar önce yaşanmıştı.

Yıl 1983... Askeri darbenin ardından Türkiye seçime gidiyor. Turgut Özal, Necdet Calp ve Turgut Sunalp TRT ekranında bir araya gelip açık oturuma çıktı. Turgut Özal iktidar olduklarında Boğaz Köprüsü'nün gelirlerinin hisse senetlerini halka arz edileceğini söyledi.

Özal; 'köprüyü özelleştireceğiz halka satacağız' değinde Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp; 'hayır satamazsın, sattırmayız' diyerek tepki gösterdi, bu tartışma uzun yıllar devam etti, Özal 'satacağım' dedi Calp; 'sattırmam' dedi.

Sonuçta Özal seçimi kazandıktan sonra dediğini yaptı ve hisseleri sattı.

Bu tartışma hala hafızalardan silinmedi.

* * *

Bugün de buna benzer tartışma Eskişehir'de yaşanıyor.

Kesikbaş, 'Alpu'ya Raylı Sistemler Organize Sanayi Bölgesi kurulmalıdır' diyor.

Birileri ise buna karşı çıkıyor.

* * *

Tıpkı ülkemizdeki gibi Eskişehir siyaseti de ilginçtir, nedense ülke veya şehir menfaatlerinde bir türlü birleşme sağlanamıyor, özellikle son yıllarda siyasi çekişmeler Eskişehir'in birlik ve beraberliğine büyük zararlar veriyor.

'URAYSİM Eskişehir Organize Sanayi'ye taşınmalı. İkinci olarak da Raylı Sistemler Organize Sanayi Alpu'ya değil Eskişehir'e OSB'ye yapılmalı' tartışmasının bakalım

sonu nereye varacak?

Yoksa kaybeden yine Eskişehir mi olacak?

* * *

AÇIKLANAN RAKAMLAR NE KADAR DOĞRU?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), eylül dönemi işsizlik rakamlarını açıkladı. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2020 yılı Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 550 bin kişi azalarak 4 milyon 16 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 1,1 puanlık azalış ile yüzde 12,7 seviyesinde gerçekleşti.

* * *

TÜİK'in işsiz saymadığı ve işgücüne dahil etmediği 'iş aramayıp çalışmaya hazır olanların' sayısı, Eylül 2019-Eylül 2020 döneminde 1 milyon 890 bin artışla 4 milyon 136 bine yükseldi.

* * *

Bunlar resmi rakamlar.

Bu rakamlar ne kadar doğru?

TÜİK'in açıkladığı rakamlara duyulan güven giderek azalıyor.

İşsizlik aldı başını gidiyor.

Üniversite mezunu gençler kendi mesleklerinde iş bulamadıkları için kimisi asgari ücret kimisi de asgari ücretin altındaki rakamlara bile çalışmaya razı.

Ancak iş alanı yok.

* * *

Her gün çevremdeki insanlar ya telefon ediyor ya da yolda önümüze geçerek, 'Oğluma-kızıma, yeğenime, kardeşime iş arıyorum. Gönderebileceğin bir kurum kuruluş var mı?' diye soruyorlar.

Yardımcı olamadığım için üzülüyorum.

Son yıllarda çok sık kullanılıyor.

'Ekmek artık aslanın ağzında değil midesinde'.

Bırakın midesini daha da derininde.

* * *

Bu konuda İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Mehmet Ektaş'ın elektronik postası ulaştı.

Okuyunca 'tamda benim yazıma uygun bir açıklama' dedim.

Ektaş, Türkiye'de yaklaşık 10 milyon kişinin işsiz olduğunu belirtmiş ve kayıt dışı istihdama dikkat çekmiş. 'Türkiye'de kayıt dışı istihdam oranının yüzde 31 olduğunu belirten Ektaş, 'Yani her üç çalışanımızdan biri kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Kayıt dışı istihdamın ekonomik ve sosyal açıdan birçok olumsuz sonucu, çalışanlarımıza, işverenlerimize ve devletimize büyük zararları bulunmaktadır. Kayıt dışı istihdam emeğin en kolay sömürü yoludur. Gelir adaletsizliğini büyüten nedenlerden biri olan kayıt dışı istihdam, haksız rekabete neden olarak ve piyasa dengesinin bozulmasına zemin hazırlayarak dürüst işverenlerimizi de yıldırmaktadır. Bugün 50 milyar lirayı aşan sosyal güvenlik açığımızın bir nedeni de kayıt dışı istihdamdır' diyor Ektaş.

* * *

İşçilerin işverene maliyeti her geçen yıl daha da artıyor.

Bu nedenle bazı işverenlerin yüksek SGK primi ve vergiden kaçmak için emekli çalıştırdıkları iddia ediliyor.

Doğru ise işveren de haklı.

Asgari ücret net 2 bin 825 TL 90 kuruş oldu.

Bir işçinin işverene maliyeti 4 bin 203 TL 56 kuruş.

Çayını çorbasını ve sosyal haklarını da sayarsak 5 bin lirayı buluyordur.

Covid-19 virüsü nedeniyle yaşanan ekonomik krizi de üzerine koyduğunuzda kazancı ciddi oranda azalan kaç işveren bu parayı verebilir?

* * *

Bu nedenle ister istemez ya emekli ya da kayıt dışı çalıştırmak zorunda.

Oysaki işverenin üzerindeki yükün yarısını devlet çekmiş olsa, onlarda emekli veya kayıt dışı yerine hem gençleri tercih eder hem de daha fazla işçi istihdam eder.

Bu saye de var olan işsizlik sayısı ciddi oranda düşer.

* * * *

Buğday tohumu

Buğday tohumu, arkadaşıyla yollarını ayırdı. Köklerini toprağın derinliklerine saldı. Filizlerini toprağın üstüne uzattı. Filizleri kısa sürede yaprağa dönüştü. Her sabah güneşle selamlaşmak, kuş sesleriyle tanışmak, rüzgarın kıllarında sallanmak hoşuna gidiyordu. Muhteşem bir duyguydu. İyi ki yerinden fırlamış çalışmış ve köklerini salmayı başarmıştı.

Yulaf tohumu, uygun zamanı bekliyordu. Tembel tembel yatmakta denebilir. O sırada baharın gelmesiyle toprağı eşeleyen tavuk gagasıyla yulaf tohumunu buldu ve bir lokmada yutuverdi. Yulaf olmayı göze alamayan tohum gübre oldu. Gerçek hayatımızda bu hikayelerin aynısını pek çok defa bizzat yaşamış veya çevrenizde görmüşsünüzdür.

- - - - - - -

Sizin seçiminiz hangisi? Buğday olup özgürlüğün, güneşin, rüzgarın, hayatın tadını çıkarmak mı? Yoksa yulaf olup gübre olmak mı?

(alıntı)

* * *