İstanbul seçimlerinin iptali sonrasında Sputnik haber Ajansının sitesinde Rus basınının YSK'nin İstanbul'daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini yenileme kararını nasıl işlediğine dair bir haber yer almıştı. Haberde Rus Komsomolskaya Pravda gazetesi iptal kararı karşısında 'Nasıl yani, mümkün müydü ki böyle bir şey?' diye sorarken, RBK gazetesinde 'Türkiye'de halkın sandığa gitmekten yorulduğu' yorumuna yer verilmiş,
Rus bulvar gazetesi Komsomolskaya Pravda (KP) gazetesinin , İstanbul seçimlerinin iptali kararını şaşkınlıkla karşıladıklarını yazdığı belirtilmişti. Gazete haberi, 'Türk Yüksek Seçim Kurulu, muhalefetin zafer elde ettiği İstanbul seçimlerini iptal etti: Nasıl yani, mümkün müydü ki böyle bir şey?' başlığı ile duyurdu.
KP'nin haberinde, iptal edilen seçimin galibi Ekrem İmamoğlu hakkında, 'Seçimleri gerçekten de mikroskopla görülecek bir farkla kazanmıştı. Şimdi Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin yenilenmesine karar verdi' ifadelerine yer verildi.
Seçimlerin iptal edilmesini dört maddede toplayarak aktaran KP'nin haberinde, 'İstanbul'un neden Ankara kadar önemli olduğu' sorusuna şu yanıt verildi:
'Erdoğan, partisinin, geçmişte kendisinin belediye başkanı olduğu İstanbul'u kaybetmesini kabullenemiyor. Seçimlerde adaylar arasındaki oy farkı gerçekten de minimaldi. Şimdi iktidar partisi bu minimal farkı, ikna edici bir zafer olmasa da yine de zafer elde etmek için kullanacak. Başkanlık sistemine geçilmesinin ardından geniş yetkiler elde eden Erdoğan'ın bu kenti kaybetmek gibi bir lüksü yok. Zira kendisi daha önce bu şehir için 'İstanbul'u yöneten, Türkiye'yi yönetir' demişti.'
Ayrıca KP'nin haberinde, 'Türkiye'nin Suriye'de yeni bir operasyonun hazırlığını yaptığı fakat yabancı basın İstanbul'a odaklanmışken Erdoğan'ın etkili bir dış politika yürütmesinin biraz güç olduğu' yorumu yapılıyor: 'İstanbul'da oyların yeniden sayılması ile yenilginin zafere dönüştürülmesinin, Erdoğan'ın askeri operasyonlarına ilaveten meşruiyet kazandıracağı beklentisine girilmiş olabilir.'
Bunlar Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Oktay Gökdemir Hocanın yazısını ve öngörüsünü okuyunca aklıma geldi. Hoca şöyle diyordu;
'Bu seçimin iptal edileceğini defalarca yazdım. Pek çok insan da kızdı bana. 'Neye dayanarak iptal edecekler' diye sorular da sordular. Belki bir Sosyal Bilimci, Tarihçi olmam dolayısıyla aslında bu sorunun yanıtı bende vardı. Dünyada hiç bir totaliter, hiç bir muktedir yasa ile iş yapmaz. Onun varlık sebebi zaten hukuk tanımazlıktır. Dünyaya bakın. Asya'ya, Avrupa'ya, Afrika'ya, Amerika'ya bütün diktatörler, muktedirdirler. Seçimle gelmiş ama seçimle gitmemişlerdir. Aksi hiç yoktur. Kanun yoksa kanun yaparlar, kurum yoksa kurum oluştururlar. Seçim, sandık, temsili demokrasinin bütün araçları ancak kendileri kazandıklarında bir anlam taşır. Bu aşırı iyimserliği sorgulamanın tam zamanıdır. İslamo-Türk sentezci oligarşi Türkiye'de devletin bütün reflekslerini ele geçirmiş durumda. Şöyle ki 1-31 Mart seçimlerinin nirvanası İstanbul'du. İstanbul kaybedilirse her şey kaybedilirdi. Buna asla tahammülleri yoktu ve seçim akşamından itibaren senaryoyu uygulamaya koydular. Önce Anadolu Ajansı devredeydi. Bugüne kadar her seçimdeki atraksiyon burada da yapıldı. Yalnız unuttukları bir şey vardı. İstanbul'da İl Başkanı ve Ekrem İmamoğlu ve 10 bin gönüllü ıslak imzalı tutanaklarla oyunu bozdu. Mecbur kaldılar sonucu kabullenmeye. Sonra bir bir diğer senaryolar devreye sokuldu. Kısıtlı seçmen, sahte seçmen, FETÖ'cü (!) sandık kurulu başkanları. Bu arada süre bilerek uzatılıyordu. Bu arada YSK göstermelik olarak bir - iki ara karar açıkladı. Bununla muhalefetin yüreğine su serpiyorlardı. Amaç Ramazan'ın birinci gününe kadar süreyi uzatmaktı. Nitekim yaptılar. Seçim kanununa göre yeni bir seçim 60 günde yapılabilirdi. Okulların tatil olduğu, herkesin yaz tatili planı yaptığı Haziranın son haftası biçilmez kaftandı. Sonra taşeron PKK devreye girdi, daha sonra terörist başı Apo ile avukatları İmralı'da görüştüler. Amaç İstanbul'daki Kürt kökenli seçmenin oylarını devşirmekti. Birbiri ardı sıra yüreğimizi dağlayan şehit haberleri de geliyordu. Bunlardan bir tanesinin cenazesinde Ankara'nın burnunun dibinde CHP lideri linç ediliyordu. Hem de Ekrem İmamoğlu'nun Maltepe mitingiyle aynı saatte. Çubuk, PKK ile mücadelede bugüne kadar 75 şehit vermiş ve hepsinin cenazeleri Çubuk ilçe merkezinde kaldırılmıştı. İlk kez o gün, cenaze töreni ilçe merkezinden, şehidin köyüne alınmıştı. Nedenini kimse bilmiyordu. Ve o hain plan köyde devreye koyuldu. CHP Genel Başkanı ve maiyeti canını zor kurtarmış, Ankara'nın başucundaki yerden polis akrebi ile ayrılabilmişti Kılıçdaroğlu. Her şey adım adım uygulanıyordu. Türk-İslam sentezci oligarşinin beka kaygısı diye pelesenk ettiği dışlayıcı ve ötekileştirici paslı dil amacına ulaşıyordu. Ben olacakları yine yazayım, siz bana yine kızın. 23 Haziran'daki seçimi asla bize vermezler. İsterseniz sandıklarla uyuyun. Seçimi alırlar. Zira muktedirin can suyu İstanbul'dur. Bütün havuz İstanbul'da. Bundan vazgeçmek demek iktidardan vazgeçmeleriyle eş anlamlıdır. 31 Mart'ta bal gibi kazanılmış bir seçimi iptal ettiler. Hiç bir meşru gerekçeye dayanmadan. Bizim insanlarımızdaki bu naifliği, iyi niyeti anlayamıyorum.'
Gerek Hocanın bu tespitlerini gerekse son yıllarda siyasi samimiyetimizin had safhaya ulaştığı Rus Basınında yer alanları bir araya getirince aklı selim düşünün herkesin dediği biçimde ülkemize yazık ediliyor. Ve büyük bir komplo teorisi ortaya çıkıyor. Bize de umarız doğru değildir demek kalıyor!..