Türkiye’de cam sanayi sektöründe tekel pozisyonunda olan Şişecam’da, işçilerin yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmeleri öncesinde baskı altında olduğuna dair kamuoyunda haberler yer alıyor.
Andaç Aydın Arıduru’nun birkaç hafta önce Evrensel’de yer alan haberine göre, 5’i Eskişehir’deki Anadolu Cam Fabrikası’ndan olmak üzere Şişecam’da toplam 21 işçinin işten çıkarıldığı belirtilmişti.
İşten çıkarılan işçilerin “fazla rapor kullandığı” ve “performanslarının düşük olduğu” şirketin gösterdiği gerekçe. Bununla beraber, işten çıkarılan işçilerin sayısının 230’u bulacağı ileri sürülüyor.
İşveren, işten çıkarma gerekçesini performans ve verimlilik gibi gerekçelere dayandırıyor. Ancak işçiler, kıdemli ve ücreti ortalamanın üzerinde olan işçilerin özellikle çıkarıldığını ifade ediyorlar. 2024 yılının ilk altı ayında 5,86 milyar TL net kâr açıklayan şirketin, 2025 yılının aynı dönemindeki net kârını 3,98 milyar TL olarak açıklaması, işçiler tarafından işten çıkarmaların asıl nedeni olarak gösteriliyor.
Diğer yandan, şirket kârdaki düşüşün nedenini maliyetlerin yüksek olmasına bağlıyor. Maliyet kalemleri arasında ise işgücü maliyetlerine dikkat çekiyor. Dünya genelinde 2024 yılında 15 bin 701 çalışanı bulunan şirket, söz konusu dönemde toplam 8,8 milyar TL emek maliyetine katlanmıştı. 2025 yılında ise işçi sayısını 1077 kişi azalttı ve yüksek enflasyona ve toplu iş sözleşmesi zamlarına rağmen emek maliyetine 8,2 milyar TL’ye düşürdü.
Arıduru’nun derlediği bu verilere göre Şişecam’ın, kâr kaybının faturasını işçilerden çıkardığını belirtmek mümkün. Nitekim işten çıkarılan işçilerin ortalama ücret üzerinde maliyetlerinin bulunması da bunu destekliyor.
Diğer yandan Şişecam ile Kristal-İş Sendikası arasındaki toplu iş sözleşmesi dönemi, 31 Aralık 2025 tarihinde sona eriyor. Yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmeleriyse, bahsettiğimiz ekonomik verilerin gölgesi altında devam edecek.
Bu durumda şirketin, kıdemli ve öncü işçileri bertaraf ederek, yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerini sorunsuz ve engelsiz atlatmak istediğine şüphe yok. Fabrikalarda diğer işçiler tarafından dinlenen ve mücadeleyi örgütleyebilecek olan işçilerin kapı dışarı edilmesi, işverenin yeni dönem stratejisini açık bir biçimde ortaya koyuyor.
Bu süreçte işçiler, yaşadıkları mağduriyetleri dile getirmeye çalışıyor. Ancak ne yazık ki ne ana akım siyaset ne de ana akım medyanın dikkati işçilere yönelmiyor. Bu noktada işçilerin sesini duyurabilmesi ve haklı mücadelelerine kamuoyunun dikkatini çekebilmesi, sistem karşıtı siyasal aktörlerin çabalarıyla mümkün oluyor.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş’ın 5 Kasım 2025 tarihli basın toplantısına söz konusu işçileri konuk etmesi, bu çabalara verilebilecek en iyi örneklerden biri. Ne Eskişehir ne de Şişecam’ın faaliyet gösterdiği diğer şehirlerdeki milletvekilleri ya da diğer siyasal aktörler, konuyla bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde ilgilenmiyor. Zira mevcut iktisadi ve sosyal düzen onların çıkarlarını tehdit etmiyor. Erkan Baş’ın ifadesiyle “Türkiye’nin en büyük sorunu, bozuk düzen siyaseti.”
Bu siyasal anlayışın taban tabana zıttı anlayışa sahip olduklarını belirten Baş, işçi sınıfının dert edinen ve öfkesini umuda yöneltmeyi hedefleyen bir anlayışa sahip olduklarını ifade etti. Erkan Baş ayrıca, siyasette kurtarıcı beklemeye karşı olduklarını kaderine mahkum olan siyaset dışında bir yolun mümkün olduğunu vurguladı.
İşçilerin mücadelesini görmek ve haklarını elde etmeleri için mücadele etmek de siyasette kurtarıcı beklemeyi inkar eden siyasal anlayışa sahip partilere düşüyor. Bugün, 2025 yılının ikinci çeyreğinde binlerce emekçinin çabasıyla 2,6 milyar TL net kâr üreten Şişecam’da, yarın başka işletmelerde yaşanan hak kayıplarını önlemek için mücadele etmek, işçilerin iktidarını önceleyen partilerle mümkün oluyor. Tabi bu mücadelenin esas aktörleri olan işçilerin bu yolu sahiplenmesi şartıyla…