Anormal olmak,

Genel geçer ve kabul edilir olgulardan uzakta,

Kimselerin kolay kolay kabul etmeyeceği davranış ve düşünce kalıplarından oluşur…

Ancak,

Günümüzde, kabul ettiğimiz ve akıbetini çoktan kabullendiğimiz dünya ile ilgili varsayımlarımız, bu gerçekliği ve kabullenmişliği değiştirmemiz gerektiğini işaret ediyor…

Bu,

Dünya için gerekli ve gerçekçi olduğu kadar,

Şehirlerimiz için de gerekli ve gerçekçi değil mi?

Algıyı değiştirmek değil mesele,

O algıyı daha üst bir konuma çıkarmak…

***

Eskişehir…

Tarihin ve coğrafyanın bize bahşettiği şehir…

Sokaklarında,

Caddelerinde yürürken,

“Burası benim şehrim” dediğimiz şehir…

Tarihi,

3 bin yıl önce,

Frigya’dan bu tarafa gelen,

Osmanlı’nın kurulduğu,

Cumhuriyetin doğduğu topraklar…

İnsanları değil ama,

İktidarın,

Devletin boş verdiği,

Unutturmaya çalıştığı,

Önemsizleştirmek için adeta, özel bir çaba harcadığı şehir…

***

Bunların hepsinin bir karşılığı var…

Eskişehir’de var…

Büyükşehir Belediyesiyle,

Tepebaşı ve Odunpazarı Belediyesiyle,

İlçe belediyeleriyle,

Eskişehir’in bu reddedilişe, bu hiçe sayılmaya söyleyecek çok sözü var…

Şehir buna hazır,

Çok uzun zamandan beri…

Peki bu rehabilitasyonu, bu yeniden organize olmayı başarabilecek gücü var mı?

***

İşte,

Şimdi,

Bunu gösterme ve kanıtlama zamanı…

Yazının başlığını,

“Organik İsyan” olarak, koymamın nedeni bu…

Çünkü,

Bu şehir,

Mutlak ve kaçınılmaz bir gelecek istiyor…

Onu,

Hak ettiğine inanıyor,

Böyle bir şehirde yaşamak

Ve böyle bir şehirde yaşamak istediğini biliyor…

***

“Organik İsyan” bu…

Şehrin,

Siyasetin bulaşmalarından,

Zorlamalarından, mecburiyetlerinden azade,

Kendi inisiyatifiyle,

Kendi bilinciyle harekete geçmesi…

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen sonrasındaki dönem,

Tüm bu soruların cevabını verecek bize…