2023 de cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri var.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin erken olma ihtimali konuşuluyor.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli, yani cumhur ittifakını oluşturan partiler seçimlerin zamanında yapılacağını söylüyorlar.
Muhalefet daha doğrusu millet ittifakını oluşturan partilerde başta CHP ve İYİ Parti olmak üzere erken seçim için bastırıyorlar.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz cuma günü Habertürk TV'de katıldığı programda 'cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri 2022 yılının kasım ayında olabilir' dedi.
Eğer Erdoğan, şartlar olumlu olur kendisini ve partisini bir sıkıntıya sokmayacaksa erken seçime razı olur diye düşünüyorum.
ORTADA ALINMIŞ KARAR YOK AMA!
Henüz erken seçim konusunda alınmış bir karar yok.
Erkene alınmaz ise 2023'ün Haziran ayında yapılacak.
Ortada hol yok yumurta yokken birilerinin isimleri şimdiden kulaklara fısıldanıyor…
Örneğin Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in tekrar aday olmayacağı.
Yerine kimileri Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un, kimileri ise Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın adaylığının kesinleştiğini fısıltı gazetelerinden yayıyorlar.
Bazı fısıltı gazetelerinde ise milletvekili Utku Çakırözer'in adaylık için nabız yokladığını yazıyor!
Bugüne kadar Çakırözer'in Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için isminin geçtiğini duymamıştım.
Birileri herhalde ortalığı tam kızıştırmak için adaylar arasına Utku Çakırözer'i de katarak 'bir birlerini yesinler' diye düşünüyor olabilir…
Utku Çakırözer'in ismini ilk kez duydum.
Benim için sürpriz bir isim.
Ahmet Ataç'ın önüne geçeceğini sanmıyorum.
Bunu da her yerde söylüyorum.
Ben 'Çakırözer Büyükşehir'e aday olmaz' dediğimde, 'O zaman Ahmet Ataç Büyükşehir'e aday olursa Utku Çakırözer'de Tepebaşı'na aday yapılır' diye yanıt geliyor.
Utku Çakırözer ile Ahmet Ataç'ın arasından su sızmıyor.
Bir birlerine karşı sevgi ve saygılılar.
Keza Çakırözer, Yılmaz Büyükerşen ve Kazım Kurt ile de Ataç kadar olmasa da ilişkilerini sıcak tutmaya, sevgide saygıda kusur etmemeye çalışıyor.
* * *
CHP'den bu isimler gündeme getirilirken AK Parti'den ise başta Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş'ın ismini beyinlere kazımaya çalışanlar var!
2019 seçimlerinde de ismi gündeme geldi.
Gazetelerde haber yapıldı, köşelerde yazıldı.
Kendisinin ağzından 'olabilirim veya düşünüyorum' diye bir kelime dahi çıkmadı.
Şimdi tekrar gündemde…
'ETO'da iki dönem başkanlık yaptı. Başarılı oldu. Sıra Büyükşehir Belediye Başkanlığında' diyerek Metin Güler'in adaylığa sıcak baktığını konuşuyorlar.
'Kesikbaş veya Güler ile Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Nadir Küpeli'nin adı da cumhurbaşkanın kulağına fısıldanmış' diyenler var.
HEPSİDE YAKIŞIR
Bu isimler bugün Eskişehir kulislerinde dolaşıyor.
Kurt ve Ataç'ın gönlünde Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı yattığını herkes biliyor.
Sürpriz isimler değil.
Ataç veya Kurt mu?
Yoksa başka bir isim mi olur bilemem.
'Belediye Başkanlığına aday olacaklar' diye isimleri kulaklara fısıldananların hiçbirine 'adaylığı düşünüyor musunuz?' diye sormadım.
Çünkü ortada alınmış bir seçim kararı yok.
Kılıçdaroğlu, '2022'ın kasım ayında olabilir', Erdoğan ve Bahçeli 'erken seçim gündemimizde yok' diyorlar.
Bir taraftan da gerek bakanlar gerekse cumhurbaşkanlığı külliyesindeki bazı bürokratların değiştirileceği, Erdoğan'ın hızına ayak uyduramadıkları iddia ediliyor.
Bakan ve bürokrat değişikleri için o isimleri yıpratmamak adına 2022 yılında seçim kararı alarak hem de külliye de hem de bakanlar arasında 'kan değişikliğinin önü açılacağı' konuşuluyor.
BARAJ YÜZDE 5'E DÜŞÜYOR
AK Parti ile MHP'nin gündeminde 'seçim barajının düşürülmesi' ve 'siyasi partiler kanununun' değişikliği var.
Yeni Yasama yılında meclisin gündemine gelecek.
AKP ile MHP seçim barajının yüzde 5'e düşürülmesinde anlaştıkları iddia ediliyor.
Ama başka bir madde daha geliyor.
'Daraltılmış bölge seçim sistemi'.
'Daraltılmış bölge seçim sistemine' MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sıcak bakmadığı konuşuluyor.
Yeni yasama yılına kadar AK Parti ile MHP orta yolda anlaşırlar.
Erdoğan, Bahçeli'yi küstürmek istemez.
* * *
Daha köprünün altından akacak çok sular var ama bugünden konuşulan isimler şimdilik bunlar.
* * *
'bir birimizle kavga etmemizi isteyenler var'
Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Celalettin Kesikbaş'ın 'Sağlı-Sollu' haber internet gazetesinde yayımlanan şöylesini okudum.
Şehir gündeminde olan pek çok konu hakkında önemli şeyler söylemiş.
Kesikbaş'ın Sağlı Sollu Haber Genel Yayın Yönetmeni Arif Anbar'a anlattıklarını farklı günlerde bu köşede değerlendireceğim.
Yukarıdaki yazımda Celalettin Kesikbaş'ın isminin 'Büyükşehir Belediye Başkan adayları' arasında geçtiğini yazdım.
Bu konu farklı mekanlarda da konuşuluyor.
Arif Anbar, Kesikbaş'a 'Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığı var mı aklınızda?' diye sormuş.
Şöyle cevap vermiş:
'Valla insanlar yakıştırabilirler ama şu anki görevim nedeniyle bu mümkün değil. Konjonktürel işler bunlar. Yani herkes ister böyle makamlarda olmak. Eskişehir'de 850 bin kişiden hepsine sorsan olmak ister. Herkes kendini öyle bir yerde görmek ister ama bu sen istiyorsun diye olmuyor. Bunlar birçok parametresi olan konular. Yani bugün için öyle bir durum yok. Bir kere yarına çıkacağım belli değil bu arada, bilemem yani.'
Kesikbaş'ın cevabını ben şöyle tercüme ettim:
'Olmayı elbette isterim. Benim istememle olmuyor. O görevi bana verirlerse hayır demem. Görev istenmez verilir.'
Böyle düşünüyorsa ki yanıtından öyle anladım.
Yerden göğe kadar haklı…
Adı AK Parti'den geçiyor.
Sanayi Odası Başkanı veya önemli bir sanayici 'aday adaylığı' için partiye gidip cv vermez.
Eğer partinin genel başkanı ve yetkili kurulları Eskişehir'de seçimlerde kendisiyle başarılı olacaklarına inanmışlarsa 'adaylık teklifinde' bulunurlar.
'Herkes kendini öyle bir yerde görmek ister ama bu sen istiyorsun diye olmuyor' söylemini 'adaylık için müracaat etmem. Görev verilirse de kaçmam' diye yorumlayanlar var.
'BATAKLIĞA SAPLASINLAR
DİYE UĞRAŞANLAR VAR'
Röportaj uzun.
Benim ilgimi çeken sizlerin de ilginizi çekeceğini düşündüğüm bölümleri size zaman zaman aktaracağım.
Kesikbaş'ın şu söylediklerini mutlaka okuyun. Okuduğunuzda da kendisine hak vereceksiniz:
'Bu kentle ilgili sosyolojik bir konu söyleyeyim. Herkes birbirini ayrıştırmaya çalışıyor. Hatta insanlar bazen işin dozunu kaçırıp kendi kendini bile ayrıştırıyor. Yani bir tarafı kıymetlimiz derken öbür tarafı Allah belasını versin der gibi oluyor. Öyle de bir durum var. Kentin temel probleminde ayrıştırma var. Kimse Celalettin Kesikbaş'ın güçlenmesini istemiyor. Kimse Nadir Küpeli'nin güçlenmesini istemiyor. Bunlar sürekli birbirleriyle kavga etsinler, kendi çöplüklerinde diplerine kadar bataklığa saplansınlar diye uğraşan birçok insan var. Ama bu burası için mi sadece? Nereye gidersen git kentin dinamikleri içerisinde bu böyle'
'ESKİŞEHİR'DE BU BİR HASTALIK'
'Yani o nedenle de Eskişehir'de en önemli sıkıntı ortak iş yapamama; buna hastalık denebilir, kasaba kültürü denebilir. İnsanlar yeni insanların ortaya çıkıp daha üst seviyelere gelmesini istemiyor olabilir. Kurulu bir düzen var bu kentte. O kurulu düzenin içerisinde yeni insanlara şans tanımamak, sürekli bacağından aşağı çekmek, sindirmek, yıldırmak için uğraşıyorlar. Bunun da en kolay yöntemi nedir? İnsanları birbirine düşürmek ya da birbirine düşmüş gibi göstermek. Buradan bir algı yapmak: 'Yahu bunlar kendi aralarında bile anlaşamıyorlar' algısı gibi.'
Doğru ve yüzde yüz haklı.
Kesikbaş'ın 'bu şehirde yeni insanlara şans tanımamak, sürekli bacağından aşağı çekmek, sindirmek, yıldırmak için uğraşıyorlar' sözünü Eskişehir'de görev yapan pek çok bürokrattan da duydum.
Onlardan birisi de Kayserili Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata idi.
Eskişehir'den gideli yıllar oldu ama hala görüşüyoruz.
İyi bir dostluk oluşturmuştuk.
Tıp ki yine Eskişehir'de bir dönem İl Emniyet Müdürü olarak görev yapan Savaş Yücel gibi.
Ayata'nın Eskişehir'den tayini çıktığında vedalaşmaya gitmiştim.
Eskişehir'in için koyduğu teşhis şöyle idi:
'Bu söylediklerimi bir kenara yaz. Ben kısa dönemde Eskişehirliler için bu teşhisi koydum. Eskişehir'de herkes bir birinin bacağından çekiyor. Birisi yukarıya doğru tırmanırken onu orada olmasını istemeyenler veya kıskananlar ya çelme takmaya çalışıyor ya da bacağından aşağıya çekiyor. Dışarıdan gelip de burada milletvekili, belediye başkanı seçilenler daha kıymetli oluyor. Oysa o insanlar görev süreli bitince bir daha bu şehre adım atmıyorlar. Eskişehirliler önce kendi insanına sahip çıkmalılar. Bu hastalığı yenemezlerse hep kendileri kaybeder.'
* * *
Çok doğru bir teşhis…
Biz bir birimizi yediğimizin farkında değiliz!
Dışarıdan gelen birisi bunu çok rahat fark edebiliyor.
Son 30-40 yıla bir dönüp bir bakalım.
Eskişehir'den milletvekili seçilenlerin kaçı Eskişehirli…
Elin adamı bizim adamımızdan daha kıymetli demek ki!
Biz bu hastalığı yenemez, bir birimizin bacağından çekmeyi bırakmazsak dışarıdan gelenler hep kıymetli olmaya devam eder!
Ondan sonra da 'bana sıra ne zaman gelecek?' diye bekleriz.
'Tam sıra bende' derken 'pat' diye yine tepeden birisi geldiğinde partimize küseriz.
Biz 'bir beraber olmadıkça, bir birimize destek vermedikçe, içimizden birisi' demedikçe daha çok sıra bekleriz.
* * *