Son günlerde dayanılmaz hale gelecek derecede artan şehit haberleri, herkesin elinin ayağının titremesine ve bu gidişle tutulmasına kuvvetle muhtemel neden olacakken, insanlarımızın neden 'her şeyin aynı kalması için' kör bir dövüşün içinde olduklarını anlayabilmek çok kolay değil…
İnsanlar tüm konforlarının aynen kalmasını istiyorlar…
Rahatsız edilmek,
Vicdanlarının içine düştüğü uyuşukluktan uyanmasını istemiyorlar…
İşte böylesine acı haberlerin içinde debelenip durmak, bunun için zor, bunun için dayanılmaz geliyor inanlara…
Dokunsan dağılıp gidecek kıvamda, hiçbir yere gitmeyen, olduğu yerde sayan sahte bir öfke selinde kısa metraj filmler oynanıyor…
İnsanlar,
Değiştirmek için değil,
Yalnızca kendi vicdanlarının onları rahatsız eden ritmlerini susturmak için çabalıyorlar…
***
Arabistan'ın bedevi kralı öldüğünde 3 gün yas ilan eden hükümet, iki günde şehit olan 31 asker ve polisimizin anısı için kılını bile kıpırdatmıyor…
Ben,
Hiçbir ritüelin, yitip giden canlar için çare olacağına inanmam…
Hani derler ya,
'Ölen öldüğüyle kalır' diye…
Bir anası, bir babası, bir eşi, bir çocukları…
Hele ki, içinde bulunduğumuz günlerde olduğu gibi, üzerine yeni şehit haberleri geldikçe öncekilerin anıları silikleşir, isimleri unutulmaya yüz tutar, birkaç hafta içinde, birer rakamı ifade etmekten öteye geçmez hale gelirler…
Çünkü biz, sağ kalanların, arkalarından yalancı ağıtlar yakacak yeni şehitlerimiz olacak ne yazık ki…
Örselenmiş, çarpık bir gerçeklik duygusu,
Her şeye rağmen o şehidin yerinde olmamanın verdiği gizli bir rahatlık; ama yine de, evet yine de, giderek artan bir huzursuzluk…
***
Toplum olarak son yılların en yalın ama en gerçek tepkisini Gezi Olaylarında verdi bu ülke…
Toprak ve ağaç için atılan o küçücük kıvılcım, kısa sürede bütün yurdu sardı…
Yangın yerine dönen ülkede, yüzlerce insan çok ağır bedeller ödedi…
Ya bugün;
Derdimiz ağaç değil insan…
3 ağacı kestirmemek için buldozerin önüne yatarken, bugün hiç kimse, insanlık onuru için kılını kıpırdatmıyor…
Biraz sövüp sayma, biraz hakaret, biraz hararet…
Onlar da sosyal medya üzerinden…
***
Oysa önümüzde 1 Kasım Genel Seçimi var…
Tepkimizi, dersimizi, derdimizi en iyi anlatacağımız yer…
Kırıp dökmeden;
Hiçbir insana zarar vermeden…
400 milletvekilini bir partiye vermek yerine, tam aksine her şeyini çekip elinden alarak…
Son şehidimizin elini bırakmadan, ama tümünün ruhlarını yücelterek…
Ama bunların hiç biri olmazsa,
Asla 'son şehidimiz' olmayacak…
CHP'DE LİSTE BİLMECESİ…
1 Kasım 2015 erken genel seçimine 2 aydan daha az bir zaman kala, diğer partilerde olduğu gibi, doğal olarak CHP'de de milletvekili aday listesinin nasıl olacağı, daha doğrusu değişip değişmeyeceği merakla bekleniyor…
Seçilen 3 milletvekili aday adaylığı başvurularını yaptılar…
7 Haziran'da aday olan Erman Gölet adaylık başvurusu yapmazken, Metin Tomsuk ve Erdal Çakıcıer de başvurularını yaptılar…
Bu 5 isim dışında, Erdal Caferoğlu ile Yahya Çelik de, 7 Haziran'da başvuru yapmamış olmalarına karşın bu sefer listeye girmek için kayıtlarını yaptırdılar…
***
7 aday adayından yalnızca biri liste dışı kalacak…
Diğer adayların tümü listeye girecekler…
İşte bu noktada, insanların asıl merak ettikleri şey, listeye kimlerin girip girmeyeceğinden çok, sıralamanın nasıl olacağı…
Futboldaki 'kazanan takım bozulmaz' felsefesi, siyasette ne kadar geçerli olur bilemem ama, 69 yıl sonra Eskişehir'de birinci olan listeyi değiştirmenin, beraberinde önemli bir riski getireceği çok açık…
Zira,
Kazanan ilk üç sıradaki isimler arasında yapılabilecek herhangi bir değişiklik kadar, değişecek ismin yerine kimin geleceği de çok önemli bir hale gelecek…
7 Haziran'da AKP'yi yaklaşık 18 bin oyla geçen CHP, bu sonucun ortaya çıkarabileceği aşırı özgüvenin esiri olmaktan özellikle çekinmeli…
Adımlarını daha dikkatli, daha güvenli, daha serinkanlı atmalı…
BİLİN BAKALIM ŞAİR AŞAĞIDAKİ ŞİİRİ HANGİ SİYASİ PARTİNİN HANGİ İL ÖRGÜTÜ İÇİN YAZMIŞ OLABİLİR?
UMUMİYETLE DOĞRU HABER ALAN
BİR KAYNAKTAN ÖĞRENİLDİĞİNE GÖRE
Bir yağmur
bir yağmur
bir yağmur ki
yağacakmış
Yağsa da kurtulsak
Suat Taşer