Şu güzel ülkemizin demokratik yaşamında son zamanlarda yaşanan bazı olaylar var ki inanın yüzümüzü kızartıyor. Hani insana acı ya da utanç veren ağır durumlar karşısında 'sözün bittiği yer…' denir ya işte öyle bir şey…
Ancak biz yine de Yunus'un 'Söz ola kese savaşı…' dizesine saygıyla bazı sözlerimizi sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
KANIKSANAN YOLSUZLUKLAR
KONDA araştırma şirketinin son günlerde yaptığı bir anketin sonuçlarına göre:
· 'Halkımızın yüzde 77'si iktidar ve yandaşlarının rüşvet ve yolsuzluklara karıştığını kabul ediyor …'
· Ancak aynı ankette 'insanlarımızın yüzde 47'si yolsuzluk var ama bu iktidara destek olmaya devam edebilirim…' diyor.
Bu arada, 'yolsuzlukları soruşturan savcıların görevden alınması…' karşısında da insanlarımızın çoğu derin bir sessizliğe gömülüyor.
Yani bu toplumun yarıya yakını sanki 'soyduysa beni soydu size ne?…' dercesine yolsuzlukları kanıksamış durumda…
Ben bu tür kanıksamalardan utanç duyuyorum…
MECLİSE ULAŞAMAYAN FEZLEKELER
17 Aralık yolsuzluklarında adı geçen ve daha sonra istifa eden '4 bakan' hakkında TBMM'ye gönderilen 'fezlekeler' kırk günden beri bir türlü yerine ulaşamıyor. Bu arada, Adalet Bakanı hakkında düzenlenen fezleke de yolunu şaşırmış durumda…
Demokratik bir toplumda 'eğer milletvekilleri ve bakanlar kokmaya başlarsa, onlar meclis tuzuyla tuzlanır…'
'Peki, ya tuz koktuysa ne yapılır?...' sorusunun yanıtı ne yazık ki demokrasi öğretisinde yok…
İçindeki insanların birbirlerini 'tuzluk(!)' olmakla suçladıkları o yüce meclisin düşürüldüğü durum da bana utanç veriyor…
GÜVENİLMEYEN YARGIMIZ
Son yapılan Türkiye Sosyal- Siyasal Eğilimler Araştırması'na göre 'halkımızın dörtte üçü yargıya güven duymuyor…'
Oysa 10 yıl önce bu oran tamamen tersineydi.
Ancak son yıllarda 'ülkemizdeki paraleller(!) ve dikeyler(!) elele vererek yargımızı öyle mıncıkladılar ki…'
Sonunda, demokrasinin en güvenilir tuzu olan yargı da koktu…
Ülkemizde hukukun ve yargının geldiği bu utanç verici nokta benim içimi sızlatıyor…
ARTIK İNTERNET SANSÜRÜMÜZ DE VAR…
Son bir haftadır TBMM Genel Kurulu'nda görüşmeleri devam eden Torba Yasa Teklifi içinde yer alan 'internet erişimi ile ilgili yasaklar' dün kabul edildi. Yani artık nur topu gibi bir internet sansürümüz doğdu…
Böylece, dünyada 'internet sansürü konusunda önde gelen Çin, Malezya, İran gibi yasakçı ülkelerin arasına Türkiye de katıldı…'
Yani ülkemin demokrasi alanındaki utançlarına bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Sanki bu tür yasak balçıklarıyla internet güneşi sıvanacakmış gibi…
Oysa bilim ve demokrasi verileri diyor ki; ' bilişim alanındaki sakıncalı erişimler yasaklarla değil, yine bilişim alanında üretilecek daha iyi daha güzel ve daha doğru programlarla önlenebilir…'
Bence internete konulan yasakların utancı, kadınlarımızın yüzlerini kara peçelerle kapatma utancıyla paraleldir…
TÜRKİYE'DE ÇOCUK OLMAK ZOR
İnsan yaşamındaki zorluklardan öncelikle çocukların etkilendikleri evrensel bir gerçekliktir. Özellikle doğal afet ve savaşlar daha çok çocuklara zarar veriyor.
Bu nedenle çağdaş toplumlarda 'koruma önceliği çocuklara aittir.' Çocuklarını gereğince koruyamamak ise çağdaş toplumun/devletin/bireyin en büyük utancıdır.
Bu bağlamda, iki gün önce ajanslarımıza düşen haber/fotoğraf tam bir utanç tablosuydu…
Van'ın Gürpınar ilçesine bağlı bir köyün mezrasında 3 yaşında bir çocuk ateşleniyor. Ama sözde kış koşulları dolayısıyla sağlık ekipleri bir türlü oraya ulaşamıyor ve yavrucak ölüyor… Ve çocuğun babası o minik cenazeyi bir ak çuval içinde sırtına sararak, 16 km uzaklıktaki köye taşıyor…
Yani bu toplumun, bu devletin ya da çeşitli örgütlerin güçlü kolları(!) nedense o yavruya ve acılı babaya bir türlü ulaşamıyor…
Böyle bir tablo karşısında benim ülkemde: 'Sağlık ve ulaşım alanlarında çağ atladık…' diye mangalda kül bırakmayanlar, özel uçaklarıyla ortalıkta fink atanlar ya da dağlar bizimdir diye hava atanlar; 'utanç' duydular mı bilemiyorum?...
Ama ben dedeliğimden, babalığımdan, yurttaşlığımdan ve insanlığımdan utandım…
Sözün özü, özellikle son yıllarda bu ülkenin başta yürütme olmak üzere, yasama ve yargı alanlarında; çağdaş değerlere tamamen aykırı olan utanç verici durumlar yaşanıyor.
Bu utanç verici durumlar karşısında 'ülkemdeki duyarlı yurttaşların daha örgütlü ve daha tepkili olmaları gerekiyor…'
Önümüzdeki yerel seçimler ülkemizi bu tür utançlardan arındırmak için çok önemli bir fırsattır…
Sevgiyle dostlukla.