'ah yasenya, hırçın çocuk

hovarda kız, gök boncuk'

Elimde yeni okuduğum bir şiir kitabı var. Bir 'düş çiçeği.' Dost şair Mehmet Binboğa'nın düşlerinin çiçeği. Şairinin 'hayat suyu.'

'Yasenya'

***

Yazdığını bilir 'Zamanı gelmedi mi Mehmet?' diye sorardım. O da 'Aslında geldi ya!' derdi.

Zamanı gelmiş ve 'Yasenya'sına kavuşmuş sonunda. Düşlerinde sulamış, beslemiş, büyütmüştü bu şiirleri. Şimdi mavi kapak içinde 'Yasenya'yla süslüyorlar kitapçı raflarını.

Dost olarak mutlu olduk. Okuduk. Okudukça şaşırdık. Şaşırdıkça hayran kaldık.

'Bu çılgın, bu hoyrat adam mı yazmış bu şiirleri?'

Biliyordum ama bu kadarını tahmin etmiyordum. Özür borçluyum 'kelimelerin efendisi'ne.

Şairine 'hayat suyu' olsun dileğiyle.

***

Öğretmen olarak işini seven, edebiyatı hücrelerinde hisseden ve çevresine yansıtan 'del'oğlan' olarak tanımıştım kendisini.

Çok yönlüydü. Telli çalgıların dostu, kelimelerin hükümranı, nüktelerin seyyarıydı. Sanata dair, hayata dair sohbetlerinde birikimlerini görürdünüz.

Futbol sohbetlerinin fanatiği, Anadolu aşk hikayelerinin 'dengbej'iydi sanki.

Diline geleni geri alma alışkanlığı olmadığından 'del'oğlan'dı. Şekeri oynayınca biraz, muhalif ve kırıcı sanatçı dilini kimseden esirgemez; baskıya, güce tahammül gösteremezdi. Ancak, özeleştirisini yapacak kadar da mülayimdi.

Hiç büyümeyen bir ruh; çılgın, kırılgan bir ergen yüreği taşır kalın yüreğinde.

Öykücülüğünün de en az şiiri kadar güçlü olduğuna inandığım o şair: Mehmet Binboğa.

***

Afşin yöresinde tanınan rahmetli halk ozanı Dirgen İsa'nın oğludur. Ondan aldığı Anadolu dilini ve halk şiirinin motiflerini taşımış şiirlerine. Kelimelerle de oynamayı ihmal etmemiş Mehmet Binboğa.

Demokrat sitemlerini mısraların, sözcüklerin arasına sıkıştırıvermiş.

'adlinden umut yok görklü padişah

umut kaf dağında hayta bir simurg.'

Ruhunda taşıdığı inançlı tarafı, gizil mısralara sokulmuş. Bazen sitem, bazen sevgi yollamış Tanrı'ya.

'harabet ehline kılıp bir nazar

aşığın yüz yıldır yolunu bekler

hakk eyüp sabrını alnıma yazar.'

'bir yanım nazım söylerdi öbür yanım fuzuli' diyerek zenginleşen şiirinde 'hem divan, hem de halk edebiyatı benim hamurumdur' diyor sanki.

***

Şiirlerinde yüksek oktavdan bir ahenk, bir ritim hissediliyor. Düz okumanın müziğe dönüşmesi gibi… Her sözcük örste dövülüp çekiçlenmiş ve yontulup yerine oturtulmuş.

Sevgi, hasret, gurbet, sıla… Bu kavramlarla iç burkan bir hüznü taşımış sayfalar arasına. Sevginin her çeşidini: Anaya, babaya, sevgiliye, doğaya, vatana…

'ne destanlar yazmışlardı omuz omuza

çanakkale'de, sarıkamış'ta, galiçya'da.

son nefesini vermişlerdi birbirinin kucağında'

Bazen şuh bir neşe, bazen yürek burkan acı var mısralarında. Dilini Yunus'la, Şeyh Galip'le, Karacaoğlan'la, Karakoç'la, Mahzuni'yle, hatta Nazım'la harmanlamış.

İlk çocuğun doğumunu bekleyen baba telaşçılığıyla, tematik kaygı taşımadan, yüklemin zamanına aldırış etmeden, her çeşitten doldurmuş 'kitabın hararı'na.

Mayakovski ya da Nazım tarzına dalmış bazı şiirlerinde. Heceden çıkıp divan edebiyatına dalmış bazen.

Ve Özgecan'la bitirmiş kitabı yürekleri burkarak.

***

Sevgili dost, şair Mehmet Binboğa.

Sabırsızlıkla 'Efelya'nın doğumunu bekleyeceğiz.

Binboğa der ki:

'…susalım da,

incinmesin sözcükler.'