Hak yemenin…
Başkasının yerine oturmanın sağı solu olmaz.
İktidarı muhalefeti…
O partisi bu partisi olmaz!
Sadece parti de değil.
Siyasi bir güç, siyasi bir otorite de değil…
Kardeşin dahi olsa hak yiyen…
Bundan daha büyük bir kötülük yoktur sana yapılan!
Hele ki bizimki gibi dört milyondan fazla işsizin olduğu ülkelerde…
Dört milyonun dışında pek çok kişinin de asgari ücretle, haftanın altı günü, günde on iki saat çalıştığı ülkelerde…
Bir türlü atanamadığı için intihar eden öğretmenin olduğu ülkelerde…
Yani?
Yani ekmeğin aslanın ağzında değil aslanın midesinde olduğu ülkelerde hakkın yenmesi…
Haksızlık yapılması...
Senin olman gereken yerde başkasının olması…
Yağma…
Talan insana cinnet getirtir!…

***

Üniversite mezunu…
Zeki, çalışkan…
Ateş gibi!
Fırsat verilse bilgisiyle, becerisiyle, zekasıyla, gençliğiyle dünyayı fethedecek!
Kendisiyle birlikte yüzlerce, binlerce insanı da ülkeyi de ileriye taşıyacak.
Ama yok!

***

Bir Belediye Başkanı; belediye başkanlığı, belediye başkanı maaşı yetmemiş, kendisini belediyenin bir şirketine müdür atamış.
Yuh!
Bir başka Belediye Başkanı, henüz üniversite öğrencisi oğlunu, yedi bin lira maaşla, yani asgari ücretin yaklaşık üç dört katı maaşla belediyeye bağlı bir şirkete Genel Müdür Yardımcısı atamış.
Acaba bunu yapan insanın rüyalarına, milyonlarca işsiz genç…
Mesela işsiz makine mühendisleri…
Elektrik elektronik mühendisleri…
İşsiz eczacılar…
İşsiz iktisat, işletme mezunları…
Mesela atanamayan öğretmenler giriyor mu?...
Sonra…
Sonra yengesini, teyzesinin oğlunu; hısımını, akrabasını Özel Kalem Müdürü yapanlar…
Halasının kocasını Başdanışman yapanlar…
Kuzenini sekreter yapanlar…
Damadını Belediye Başkan Yardımcısı yapanlar…
Birden çok belediye şirketinden maaş alanlar…

***

Bütün bunların üzerine…
Bir maaşı, bir asgari ücreti bulamayan dört milyondan fazla işsiz ki bunların çoğu üniversite mezunu, genç…
Yani yaşamak, bir hayat kurmak; seveceği bir eş, bir çocuk sahibi olmak isteyen insan varken ülkede, iki maaş; karı koca dört maaş, pek çok yurttaşın hayal bile edemeyeceği rakamlarda dört maaş birden alanlardan biri, bir hanımefendi,
'Devlette 'dolgun ücret' karşılığı çalıştığı iddia edilen kabiliyetli bireylerin, burjuvazinin yönettiği ulus ötesi şirketler gibi yapılarda aynı hizmetin karşılığında onlarca kat fazla gelir temin edebilecekken devlet hizmetine talip olarak büyük fedakarlık gösterdikleri kasıtlı olarak halkın gözünden kaçırılmaktadır…' ifadelerinin yer aldığı bir yazı yazdı basına.
Ahha!
Durup dururken borçlu çıkacağız!
En iyisi,
'Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - şu milletin hayatıdır
Şu milletin ki mustarip, şu milletin ki muhtazır
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!' demek.