AKP'nin palazlanmasından sonraki yıllarda siyaset arenamızda 'Siz kimsiniz ya?..' ibaresi çok kullanılır oldu.

Hem de gerçek anlamıyla değil; ayrıştırıcı, ötekileştirici ve aşağılayıcı bir anlamda kullanılıyor.

Daha çok aydınlarımıza, bilim insanlarımıza ve muhalif partilere söylenen bu sözler; bazen de uluslararası örgütlere kadar uzanıyor…

Son zamanlarda çok sık yinelenen bu 'Siz kimsiniz ya?..' teranesinin yanıtlarını gelin birlikte arayalım.

Biz 'Yurtta BARIŞ, Dünyada BARIŞ' İsteyenleriz

Biz her şeyden önce ve mutlaka 'BARIŞ' istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki, 'Barış içinde birlikte yaşamak', çağdaş insanlığın en büyük buluşlarından birisidir.

Ne yazık ki Türkiye, dünyadaki savaş senaryolarının fay hattı üstünde bulunuyor. Bu tehlikeli hat üstünde 'savaş kışkırtıcılığı yapmak' ya da 'kışkırtmalara alet olmak', Türkiye'yi karanlıklara sürüklüyor.

Diğer yandan, ülkemizde otuz beş yılı aşkın bir süredir kanamakta olan bir 'iç barış' sorunu var. Yıllardır 'Kürt sorunu' adı altında yaşanan kirli savaş yüzünden onbinlerce yurttaşımız öldü, ölüyor ve insanlar yurtlarını terk ediyor.

Oysa tüm dünya halklarıyla birlikte Türkiye halkının da acil talebi 'barış'tır.

Ancak bu bağlamda bugün Türkiye'nin başında 'savaş sevdalısı bir iktidar olması'; Kürt yurttaşlarımızın da 'etnik şovenizm ve terör sevdalısı örgütlerin peşinden sürüklenmesi…' yüzünden bir türlü kalıcı barış sağlanamıyor.

Unutmayalım ki Türkiye'de barışın patlak verebilmesi için her şeyden önce 'silahların susması' gerekiyor. Çünkü 'barış için savaşılmaz, barışılır!..'

Sonra da Osmanlı döneminin 'Dışarıda savaş, içeride baskı ve şiddet…' politikalarının acilen terk edilerek; Atatürk'ün öngördüğü 'Yurtta Barış, Dünyada Barış' ilkesinin eksiksiz olarak yaşama geçirilmesi gerekiyor.

Biz, bugün ülkemizde 'Barışın patlak vermesini sağlamak' için ise öncelikle 'tüm terör ve savaş kışkırtıcılarının aynı kaptan beslendiklerini…' görmek ve göstermek gerekir diyenleriz.

Onun için terör ve savaş vampirleri bizi sevmezler…

Şiddete ve Teröre Şiddetle Karşıyız

Biz, çağımızın baş belası olan 'şiddete ve teröre' kökten karşıyız. Şiddet ve terör kullanarak ulaşılacak hiçbir amacı/hedefi meşru olarak kabul etmeyiz.

Bu nedenledir ki, hem IŞİD ve benzeri dinsel terör örgütlerine hem PKK ve benzeri etnik terör örgütlerine hem de terörü araç olarak kullanan siyasal örgütlere şiddetle karşıyız.

Bir topluluğun/toplumun aydınlık geleceği için verilecek mücadelenin tek yolunun 'demokratik yöntemler' olduğunu biliriz. Amaca ulaşmak için şiddet ve terör yöntemleri kullanmaktansa, Gandi gibi 'pasif direniş yöntemlerini' yeğleriz.

Ayrıca biz biliriz ki:

'Elbette ki her örgütlü toplumun şiddet eylemleriyle mücadele etmesi kaçınılmaz görevidir.'

'Ancak, sosyal devlet olmanın temel niteliği, terörle mücadelede hukuk ilkelerine bağlı kalmaktır.'

' Terörün varlığı, hiçbir zaman devletin de aynı yöntemlere başvurmasının gerekçesi olamaz…'

Bu bağlamda kendini devlet yerine koyarak, akıl ve demokrasi dışı politikalarla yangına körükle giden zihniyete elbette karşı çıkarız.

Çünkü biz, terörün en tehlikelisi olan 'devlet terörüne' de şiddetle karşıyız.

Biz Bu Ülkenin Duyarlı Yurttaşlarıyız

Biz bu ülkede 'eşitlik ve özgürlük' ilkelerinin kök salmasını isteyen ve toplumun nitelikli çoğunluğunu oluşturan duyarlı yurttaşlarız.

Bizim rehberimiz dogmalar değil, bilim ve demokrasidir.

Bunun için biz kimliğimizi dinsel ve etnik özelliklerle değil; çağdaş insanlık ve demokrasi değerleriyle ortaya koyarız.

Yani biz çocuklarız, gençleriz, kadınlarız, erkekleriz ve ilericileriz, demokratlarız, solcularız… Ve diyoruz ki:

'Bir toplumun yaşamında 'eşitlik ve özgürlük' ögelerinin bulunması, toplumun gelişmesi için zorunludur.'

'Milli irade, ancak toplumun tüm kesimlerinin özgürce örgütlenebildiği düzenlerde anlam ifade eder…'

'Çoğunluk iradesinin özgürce belirlenmesini engelleyen koşullar demokrasiye aykırıdır…'

'Çoğunluk iradesini bahane ederek temel hakları yok etmek de demokrasi ile bağdaşmaz…'

'İnsanların son sığınağı olan adalet, insanca yaşamın da başlıca dayanağıdır…'

' Düşünce ve anlatım özgürlüğüyle özgür basın, demokratik düzeni bütünleyen ögelerdendir…'

Bizim ülkemizde zaten uzun yıllardan beri önündeki büyük engellerle yaşamaya çalışan 'eşitlik, özgürlük, barış ve kardeşlik' ilkelerinin; AKP'nin son 14 yılda yaptığı demokrasi dışı uygulamalarla şahdamarının tıkanmaya başladığını gören duyarlı yurttaşlarız…

Ve biz duyarlı yurttaşlar olarak; bu ülkede başta devletin başındakiler olmak üzere hiçbir yurttaşın 'ayrıştırıcı, ötekileştirici, aşağılayıcı ve nefretçi dil kullanmasını istemiyoruz…'

*****

Önder BALOĞLU'nu Özledik

Üstat Gazeteci Yazar dostumuz Önder BALOĞLU, Eskişehir Asker Hastanesi'nde 'şeker terörüne karşı mücadelesini 42 gündür sürdürüyor…'

Dün yaptığımız telefon görüşmesinde kendisine '41 kere maşallah' diye espri yaptım…

Sağlık sorunları bir yana, bu kadar uzun süre 'yazmasız kalmak' ona çok zor geliyor olmalı…

Seni ve yazılarını özledik Önder Kardeş. Sana tekrar acil şifalar ve kolaylıklar diliyorum…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…