Emperyalizme karşı Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'ni kazanarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslaşma sürecinde gerçekleştirdiği en önemli devrimlerden biri,
1 Kasım 1928 Harf Devrimi, ikincisi de 26 Eylül 1932'de düzenlenen Türk Dili Kurultayı ile yaşama geçen Dil Devrimi'dir.
Atatürk döneminde doğru çizgisine kavuşan dil anlayışı, Cumhuriyetin dayandığı temel ilkeler ve devlet felsefesiyle, topluma köklü yenilikler getiren devrimlere koşut; yani onlarla uyumlu bir özellik taşır.
NEDEN GEREK DUYULDU?
Osmanlı'da yaşayan dinsel ve yönetsel elitlerin kullandığı Osmanlıca, saray ve medrese çevresinde gelişmişti. Osmanlıca ile Anadolu'daki halkın konuştuğu Türkçe arasında uçurumlar vardı.
Arap alfabesinin kullanıldığı, Arapça-Farsça-Türkçe karışımı yapay bir dil olan Osmanlıcayı ancak ayrıcalıklı kesimler öğrenebiliyordu. Ayrıca Arap alfabesine dinsel anlamlar yüklenmişti.Okuryazar olmayanlar, bu alfabe ile yazılmış tüm kitaplara ve gördüğü her yazılı kağıda inanç penceresinden bakmakta; bu nedenle salt okuma yazma bilmek bile dinle ilişkilendirilmekteydi.
Okuryazar olmayan halk, dilekçesini, mektubunu yazmaktan yoksundu ve bu yüzden de eski yazıyı bilenlerin yönlendirmesine açıktı.
Arap harfleri Türk dili için yetersiz ve elverişsizdi.
Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu.
Dilin zor olması basitçe okuryazar olmayı bile engelliyordu.
Arap harflerinden yeni harf sistemine geçilmesi, okuryazarlığı kısa süredeartırmayı amaçlıyordu. Bu nedenle Anadolu halkının konuşma diline uygun bir alfabenin geliştirilmesine gereksinim vardı.
'ULUS DEMEK DİL DEMEKTİR...'
Yaşamının her döneminde 'Tam bağımsızlık' ilkesini benimseyen Mustafa Kemal Atatürk, bağımsızlığın yalnız askeri ve siyasal alanda değil, ekonomi ve kültür alanında da sağlanması gerektiğine inanıyordu.Gazi'nin bu inançla, 'Ulus demek dil demektir' deyişi; dilin ulusal bütünlükle özdeşleşmesinin en kısa anlatımıdır.
Bazı mahir siyasetçilerin(!) dediği gibi Türk halkı Harf Devrimi sonucunda cahil kalmadı.Tam aksine, halk cahil bırakıldığı için koca Osmanlı çöktü gitti...
Osmanlı dağıldığında, en iyimser istatistiklerde bile okuryazar oranı yüzde 10 kadardı. Kadınlar arasında bu oran, yüzde 0-3 düzeyindeydi.
Cumhuriyet'in Harf Devrimi ve Dil Devrimi, düşünce yaşamını, bilim,sanat ve eğitimi bir azınlığın ayrıcalığı olmaktan çıkartıp tüm ulusa kazandırmıştır.
Dil Devrimi ile ulusal dil kazanılmış; bilime ve akla dayanan çağdaş eğitim sağlanmıştır. Böylece bağımsızlığın, laikliğin, ulusal birliğin temel koşullarından birisi gerçekleştirilmiştir.
Yönetenler ve yönetilenler arasında oluşan dil uçurumu giderilmiş, konuşma ve yazı dili arasındaki ayrımın kalkması, uzun dönemde demokrasinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Dilin özleşmesiyle düşüncede açıklık, anlamda, anlatımda, bilgiyi iletmede, bilgiye ulaşmada kolaylık sağlanmış böylece yurttaşların özgür düşünebilmesinin önü açılmıştır.
Dilin öğretim ve anlatım kolaylığı kazanması, eğitim ve öğretimin yaygınlaşarak halka kolaylıkla ulaşmasını sağlamıştır.
Harf Devrimi, Kültür Devrimi'nin temel yapısını oluşturmuş ve Türk kültürünün gelişmesine olanak yaratmıştır.
'Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür' diyen Atatürk'ün anlatımıyla kültür; 'okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekayıterbiye etmektir.'
Bu temeli oluşturan devrimlere karşı çıkanların; 'bir yandan cumhuriyetin tüm olanaklarından yararlanırken', bir yandan da ulus devletin ve ulusal kimliğimizin simgelerineters bakmaları, laik ve demokratik Cumhuriyetimizin kazanımlarını içlerine sindiremeyenlerin hazımsızlığından ibarettir.